12 Ocak 2013 Cumartesi

ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA PROBLEMİ NE YAPILMALI ?


ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA PROBLEMİ NE YAPILMALI ?


Çocuklarda alt ıslatma oldukça sık karşılaşılan bir problem. Biz de sizlerle Psikolog Pınar Çelebi ‘nin konu hakkında Uzman Tv’ye verdiği detaylı bilgileri paylaşmak istedik. İşte çocuklarda alt ıslatmanın nedenleri ve bu durumla nasıl baş edileceği…

Çocuklar altını neden ıslatır?
Çocuklarda çok sık görülen problemlerden biri de alt ıslatmadır. Bu altına kaçırmadan biraz farklı bir durumdur. Tıp dilinde buna enüreziz diyoruz. Genelde 5 yaşından sonra belli süreyle çocukların gece ya da gündüz giysilerini ya da yatağını ıslatma durumuna, istemli ya da istemsiz olarak, alt ıslatma diyoruz. 

Biyolojik sebepler
Bu, biyolojik ya da psikososyal sebeplerden kaynaklı olabilir. Biyolojik sebeplerin altında genelde ailesel faktörler vardır. Ailede eğer daha önce bu görülmüşse, yani anne babanın çocukluk döneminde bu davranış varsa genelde çocukların % 75'inde de bu görülebilmektedir. Diğer bir etken hormonal etkenler olmaktadır. Bir diğer etken ise mesanenin yapısıdır. O yüzden önce biyolojik olarak, fizyolojik olarak çocukta bir sorun var mı diye bir uzmana baktırmak gerekir.

Psiko-sosyal sebepler
Bunun dışında psiko-sosyal etkenler diyeceğimiz çocuğun önce kazanmış da sonradan yitirmiş olması sonucunda bu tuvalet kaçırmaya başlaması da ikinci enüreziz olarak niteleniyor. Bunda ailede yaşanan problemler, çatışmalar, göç, boşanma, taşınma, çocukla yeterince ilgilenmeme gibi sebeplerden dolayı oluşan bir alt ıslatma problemleri görülebiliyor. 

Belli bir süreliğine tuvaletini kaçırmadan farkı eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve sadece belki oyun oynarken, sadece o oyunu bırakmak istemediği için altına kaçırıyorsa, buna eşlik eden başka bir problem yoksa ve bu çok sık olmuyorsa, o zaman enürezizden bahsedemeyiz. Enüreziz bir 3 ay 5 ay süreyle ve sürekli olarak giysilerinde ya da yatağında ıslaklık olmasına deniyor. 

Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik nedeni olup olmadığı şu şekilde öncelikle anlaşılabilir. Eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve tuvaletini tuvalete yapmakta bir sorun yaşamıyorsa ve sonradan bir geriye dönüş yaşanmışsa, o zaman psikolojik nedenler ilk akla gelecek nedenler arasındadır. 

Özellikle kardeş kıskançlığında bu çok görülmektedir. Yeni eve bir bebek geldiğinde genelde aile küçük bebeği koruyucu davrandığı, ona daha çok ilgi gösterdiği için büyük çocuk daha ilgisiz bırakıldığı için küçük yaşa özgü bir davranış olan alt ıslatma durumu büyük çocuklarda da görülmeye başlanmaktadır. Eğer aile bu sevgi paylaşımını, ilgi paylaşımını dengelerse büyük çocuk ve küçük arasındaki kıskançlık kendiliğinden geçecektir bir süre sonra. 

Bunun dışında göçler, boşanmalar, yeni bir eve taşınma, aile içi çatışmalar ya da çocuğun şiddete maruz kalması, öç alma isteği gibi sebeplerden dolayı da alt ıslatma görülebilmektedir. Nedenin çok iyi araştırılıp, bu sorunun çözülmesi sonucunda çocuktaki bu alt ıslatma durumu da çözülür. Çözüm bulamıyorsanız mutlaka psikologa başvurun.

Altını ıslatan çocuğa nasıl yaklaşmalıyız?
Şimdi 5 yaşına gelmiş bir çocuk altını ıslatmaya devam ediyorsa bu zaten bir problemdir ve çocuk için yeterince sıkıntı ve utanç veren bir durumdur. 

Bunun üstüne bir de anne baba ya da çevredeki insanlar sert tepkiler verirlerse, ayıplarlarsa çocuk utanç ve suçluluk duygusunu daha çok hissetmeye başlayacaktır. 

Olumlu ve destekleyici telkinlerde bulunun
Çocuğun özgüvenindeki düşüş, sosyal hayatındaki düşüştür. Bu da ileriki aşamalarda okul başarısına ve sosyal ilişkilerine yansır. Bu yüzden bu durum çocuğa anlatılırken diğer hastalıklarda ya da bozukluklarda olduğu gibi gerçekçi bir şekilde, nasılsa o şekilde anlatılmalıdır. 

"Evet, şu durumdan dolayı böyle bir problemin var ama biz bunu halledeceğiz. Bunlar için de böyle böyle yapmamız gerekiyor. Ama üstesinden geleceğiz. Bunun için utanmana ya da üzülmene gerek yok, geçici bir problem bu" şeklinde çocuğa telkinlerde bulunmalıyız. 

Onu motive etmeye çalışın
Nasıl ki kekemelik ya da tik bozukluklarında çocuğu asla suçlamamak, üzerine gitmemek gerekiyorsa, bunda da çok üstelememek, "olabilir, tamam, iyi gidiyorsun" gibi motivasyonlarla problemin birlikte üstesinden gelmeye çalışmak gerekmektedir. 

Çocuklarda alt ıslatma problemi nasıl çözülür?
Çocuk alt ıslatma problemini çözmek için öncelikle sabırlı olmak gerekmekte ve çok sert tepkiler vermemek gerekmektedir. Çocuğa nasıl yapacağı anlatıldıktan sonra bunun üstesinden gelmek için sizin onun yanında ve destek olduğunuzu bilmesini bir kere sağlamanız gerekmektedir. 

Çocuğunuzu gözlemleyin
Eğer gece kaçırıyorsa, öncesinde çok fazla sıvı vermemek işe yarayabilir, gece belli aralıklarla yanına gidip tuvalete kaldırmak işe yarayabilir. Eğer gündüz altına kaçırıyorsa, hangi durumlarda kaçırdığını gözlemleyip, bunlara çözümler aramak yerinde olabilir. Eğer oyun esnasında kaçırıyorsa çocuk oyuna kaptırdığı için belki oyun sırasında ara ara ona sormak, hatırlatmak yerinde olabilir. 

Eğer çocuk da alt ıslatmak istemiyorsa ve bunun için çaba gösteriyorsa, git gide de alta kaçırmaları azalmaya başlamışsa ve her seferinde, her başarılı deneyimden sonra kendini iyi hissetmeye başlamışsa, işbirliği içindeyse bu yavaş yavaş sönecektir diye düşünüyorum. 

Ayrıca eğer ruhsal etkiler varsa, belli psikososyal etkilerden dolayı çocuk alt ıslatıyorsa ve bunlar çözülmüşse zaten bir süre sonra alt ıslatması da kesilecektir.

11 Ocak 2013 Cuma

NASIL İYİ ANNE OLUNUR ?


NASIL İYİ ANNE OLUNUR ?


Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, çocuğunuzla nasıl iletişim kurabileceğinizi ve kendine güvenen bir çocuğun nasıl yetiştirileceğini anlatıyor...

Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, hem Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, hem de Çocuk Nöroloji Uzmanı. Çocuklarla ‘Doğru’ İletişim konusunda yayınlanmış kitabıyla biz annelere yol gösteriyor.

Bu yazımızda, Anne çocuğuyla nasıl iletişim kurmalı? Anneler kendine güvenen bir çocuk yetiştirmek için neler yapmalı? İyi anne kime denir? sorularına Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin'in verdiği yanıtlar yeralıyor.

İşte Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin çocuklu hayatla ilgili önerilerinden bazıları…

    Çocuk davranışları durağan değil, dinamiktir. Yani belli bir yaşta belli bir şekilde davranan çocuk, bir diğer yaşta bambaşka davranır.
    Çocuğun içinde bulunduğu yaşa özgün gelişmeye uygun olarak davranış biçimi sürekli değişir.

    Davranışlardaki değişim yaş dönemine bağlı olarak, kendine özgü belli zaman aralıkları içinde olur.

    Çocuk, her gelişme aşamasının sonunda, bir sonraki aşamanın alt yapısını kazanmalıdır. Başka bir deyişle, bir sonraki döneme, bir sonraki dönemde doyuma ulaşmış olarak başlamalıdır.

    Bir önceki aşamanın gereksinimleri doyurulmadan, bir sonraki aşamaya geçen çocukta, çeşitli davranış sorunları ortaya çıkar.

    Harcı yetersiz tuğlanın, üstteki tüm tuğlaları olumsuz etkilemesi gibi, herhangi bir dönemdeki olumsuz deneyimler, çocuğun tüm yaşantısına olumsuz olarak yansır. 


    Kitap Önerisi
    Çocuklarla Doğru İletişim
    Sabiha Paktuna Keskin
    Boyut Yayın Grubu

    Boyut Kitapları’ndan çıkan “Çocuklarla ‘Doğru’ İletişim” adlı kitabı ise bir harika. Kitapta hem çocuğun doğumundan ergenlik çağına kadarki gelişim dönemlerinin özeliklerini tanıma fırsatı buluyorsunuz, hem de bizzat yaşanmış örneklerle kendinizi ve çocuğunuzla olan iletişiminizi sorgulama fırsatı.

    Çocuklarla Doğru İletişim kurmak aile içi mutluluğun temelidir. Çocuklarla Doğru İletişim kitabı mutlu bir yuvaya, mutlu bir çocuğa sahip olmak isteyen anne ve babalar için çok önemli bir başvuru kaynağı...

    Aile ve çocuk arasında köprü oluşturmayı amaçlayan Çocuklarla Doğru İletişim kitabı, çocuğun davranış dilini aileye tercüme ediyor, çocuğun anlaşılmasını kolaylaştırırken yanlış anlaşılmasının önüne geçmeye çalışıyor. 

Aile-çocuk ilişkisinde yılların heba edilmesini önlemeyi misyon edinen kitap, yetişkin davranışlarına da ayna tutmayı ihmal etmiyor.

10 Ocak 2013 Perşembe

BEBEĞİMİN ZEKASINI NASIL GELİŞTİREBİLİRİM YÖNTEMLERİ

BEBEĞİMİN ZEKASINI NASIL GELİŞTİREBİLİRİM YÖNTEMLERİ


Bebeklerin zekâsını geliştirmek mümkün!
Onunla göz göze gelmeye dikkat edin:
Yeni doğan bebeğinizin gözlerinin tamamen açık olduğu o kısa anları değerlendirerek bebeğinizin gözlerinin içine bakın. Size her baktığında, belleğini biraz daha oluşturmayı başaracaktır.

 Bebeğinizle sürekli konuşun: Alabileceğiniz tek karşılık, boş bir bakış olacak ama çocuğunuz konuşmaya istekli gibi göründüğü zamanlarda konuşmanıza kısa aralıklar vermeyi unutmayın. Kısa bir süre sonra, diyalogların ritmini ve boşlukları anlamaya başlayabilecektir.

Ona dil çıkarın:
Araştırmalar, yeni doğan bebeklerin daha iki günlükken bile basit yüz hareketlerini taklit edebildiklerini gösteriyor. Ayrıca unutmayın ki bebeğiniz, sizin değişen tonlarda sesler çıkararak yaptığınız sevimli bebek konuşmalarından büyük keyif alır.

Ayaklarını gıdıklayın:
Aslında, her yerini gıdıklayın. Espri anlayışını geliştirmenin ilk adımı gülmektir. Ayak parmaklarından çenesine kadar "Geliyor geliyor..." ya da "Seni yakalayacağım" oyunları oynayın.

Ona etrafı gezdirin:
Bebeğinizi pusetine koyarak ya da kucağınıza alarak yürüyüşlere çıkın. Yürürken ona etrafta olup biteni anlatmayı unutmayın. Çocuğunuza böylelikle sonsuz bir kelime hazinesi kazandırmış olursunuz.

Şarkı söyleyin: Öğrenebileceğiniz kadar fazla melodi öğrenin ve onlara bebeğinizle yaşadığınız günlük hayatınızdan sözler uydurun. Mesela bez değiştirme süresini bu anlamda en iyi şekilde kullanabilirsiniz. Bebeğinizin altını yavaşça değiştirin. Rutininizi anlayabilmesi ve yeni kelimelere aşina olabilmesi için o sırada neler yaptığınızı bebeğinize de anlatmayı deneyin.

Ona ipuçları verin:
"Sıcak olduğu için şimdi kapıyı açacağım" diyerek, ona neden-sonuç ilişkisini öğretmiş olursunuz.

Bebeğinizi şaşırtın: Her fırsat bulduğunuzda, hafifçe bebeğinizin yüzüne, koluna ya da göbeğine üfleyerek, onu sevindirin. Nefes verişinizi örnek olarak gösterin ve tepkisini, taklit etme çabasını izleyin.

Kitap okuyun:
Araştırmalar, sekiz aydan itibaren bebeklerin bir hikâyeyi iki ya da üç kez dinledikten sonra, içindeki kelimeleri öğrenmeye başladıklarını gösteriyor. Bu konu değerlendirilebilir.

Onunla oyun oynayın:
Saklanma ve bulunma maskaralıklarınız bebeğinize birkaç gülücükten daha fazlasını katar. Bebeğiniz böylelikle objelerin kaybolabileceğini ama sonra yine geri gelebileceğini öğrenir.

Yerdekileri toplayın: Bebeğiniz durmaksızın mama sandalyesinden aşağı bir şeyler atıyor ve siz de artık deliye dönmeye başladıysanız unutmayın, yalnızca yerçekimi kanununu öğreniyor.

Engelli bir yol hazırlayın:
Koltuk minderlerini, yastıkları, oyuncakları yere serpiştirin ve bebeğinize bunların nasıl üstünden ya da altından emekleyerek geçebileceğini gösterin. Böylelikle motor becerilerinin gelişmesine katkı sağlamış olursunuz.

"Yakalamaca" oyunu oynayın: Bazen hızlanıp bazen yavaşlayarak evin içinde dizlerinizin üstünde gezinin ve sizi takip etmesini sağlayın.

Onu taklit edin: Bebeğiniz büyüdükçe, yaptığı her şeyi sizin de tekrarlayıp tekrarlayamadığınızı görmek için garip sesler çıkarmak, geriye doğru emeklemek ya da gülmek gibi aktivitelerle tüm yaratıcılığını sergileyecek. Komik suratlar da yapın.

Her şeyi saymayı ihmal etmeyin:
Yüksek sesle saymayı alışkanlık haline getirirseniz, kısa süre sonra o da size eşlik etmeye başlayacaktır.

Televizyonu kapatın:
Televizyonun ne kadar eğitici ya da beynini uyarıcı olabileceği önemli değil; bebeğinizin her şeyden çok birebir etkileşime ihtiyacı var.

Hafıza oyunları oynayın:
Bebeğinizin hayatında önemli olan insanların fotoğraflarını çekin ve her birinden iki kopya çıkartın. Elinizde birbirine eşlenebilir bir dizi oyun kâğıdınız olmuş olacak. Hepsini açık biçimde yere yerleştirin ve birbiriyle aynı olanları eşleştirmesine yardımcı olun. Bebeğiniz büyüdükçe, oyunu fotoğrafları ters biçimde yere koyarak geliştirebilirsiniz.

Ona görev verin: Küçük çocuklar, çamaşır makinesine konacak siyahları ve beyazları ayırmak gibi küçük işleri kolaylıkla yapabilirler.

Harflere yoğunlaşın:
Öğretici olmaya çalışmaksızın, belli bir süre bir harfi vurgulayacak şekilde konuşmaya çalışın. Örneğin; bir hafta süreyle, kahramanının adının A harfi ile başladığı kitaplar seçin. Ya da masadaki yiyeceklerden bahsederken aynı harflerle başlayanları arka arkaya söyleyin.

Aynı oyuncaklarla oynamasını sağlayın:
Bir kutunun içine bebeğinizin artık yüzüne bakmamaya başladığı, oynamaktan sıkıldığı oyuncakları yerleştirin. Bir süre sonra onlarla nasıl daha başka oyunlar oynadıklarını görmek sizi de onu da şaşırtacaktır.

9 Ocak 2013 Çarşamba

ÇOCUKLARDA OYUN ZEKA GELİŞTİRİR Mİ NASIL YAPILMALI ?

ÇOCUKLARDA OYUN ZEKA GELİŞTİRİR Mİ NASIL YAPILMALI ?


Dokuz ay boyunca uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, dünyaya gözlerini açan bebek Allah Teâlâ'nın fıtratına yerleştirdiği bir kuvvetle çevresinde olup bitenleri izlemeye başlar. 

Tabi ki bu izleme ve tanıma ona verilen duyu organları aracılığıyla olur. Etrafında bulunan her nesne, onun için uyarıcı ve öğretici niteliktedir. Allah'ın izniyle süratle geliştiği ve değiştiği ilk yıllarda oyun ve oyuncaklar, bebeğinizin tüm zamanını alır.

 Özellikle 0-6 yaş gurubu çocukların bedensel (küçük ve büyük motor),zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinde oyun ve oyuncakların çok büyük önemi ve rolü vardır. 


Çocuklar için oyun, ciddi bir uğraşma, günlük bir nevi çalışmadır. Özellikle duygusal ve bedensel gelişim açısından, en doğal, en basit ve en etkili öğrenme ortamı, oyun sırasında oluşmaktadır.

Oyun zekâyı geliştirir
Daha önce de söylediğimiz gibi çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesinde; sevgi kadar, ilgi kadar oyun ve oyuncağında rolü çok büyüktür. Malesef çoğu anne ve babalar çocuğun dünyasında oyun ve oyuncağa önem vermemekte, 


hatta bu konuyu baştan savarak gale bile almamaktadırlar. Hatta çoğu anne ve babalar, özellikle oyuncağı çocuğu oyalayan ve kendilerinin rahat etmesini sağlayan bir unsur olarak görmektedirler. 

Peki, oyun çocuğun zekâsını nasıl geliştirir?

1- Çocuk oyun oynarken çok mutlu olur. Unutmayın ki insan sevinçliyken bilinçaltı en yüksek derecede çalışır.

2- Oyun, çocuğun hayal gücünü geliştirir, düşünmeyi ve keşfetmeyi öğrenir.

3- Oyun çocuğun kendisine güven kazanmasını ve sosyalleşmesini sağlar.

4- Oyun çocuğun işbirliği yapmasını, paylaşmasını ve sorumluluk almasını sağlayarak sosyal gelişimine fayda sağlar.

5- Oyun oynayan çocuk, kendi duygularını ve karşısındaki çocukların duygularını tanır.

6- Oyun, çocuğun kas gelişiminin tamamlanmasına ve daha sağlıklı olmasına neden olur.

7- Oyun, çocuğun algılamasına, öğrenmesine, öğrendiklerini aklında tutmasına, hatırlamasına ve mantık yürütüp problem çözmesine fayda sağlar.

8- Oyun, bir yandan çocuk için eğlenceli anlar yaşatırken, diğer yandan da etkili bir eğitim görevi üstlenir.

9- Oyun malzemeleri ile çocuk vücudunu ve zekâsını ve de şahsiyetini geliştirir. Fazla olan enerjisini sarf ederek, istikbalde kendisine gerekli olacak beceri ve özellikleri artırır.

Oyun: Renkleri hatırlama oyunu

Amaç: Çocuğun renkleri hatırlamasını sağlamak...

Yaş: 3-6

Malzeme: Boya kalemleri ve kağıt

Kişi sayısı: 2

Boya kalemleri arasından kendinize bir renk seçin. Bu renkle kâğıdın üzerine istediğiniz şekilleri çizin. Yaptığınız bu çizimleri çocuğa gösterin ve kâğıdı ortadan kaldırın. Şimdi çocuğa aynı renkte kalemi bulup kendi çizimlerini yapmasını isteyin. Bu oyunu diğer renklerle sürdürebilirsiniz.

Oyun: Renk avı

Amaç: Çocuğun renkleri tanımasını sağlamak...

Yaş: 3-6

Malzeme: Kâğıt, boya kalemleri, evdeki eşyalar.

Kişi Sayısı: 2

Boya kalemleriyle kâğıda kırmızı, mavi, yeşil ve sarı renklerde şekiller çizerek renklerin isimlerini söyleyin. Çocuktan renklerin isimlerini tekrar etmesini isteyin. Evin odasındaki eşyaların sadece renklerini söyleyerek çocuktan sizin için söylediğiniz renkteki eşyaları bulmasını isteyin.

Örneğin; Bana bu odada (...) renkte neler olduğunu söyler misin?

Benim eteğim ya da pantolonum ne renk? Bu odada benim eteğimle ya da pantolonumla aynı renkte eşya var mı? Hangisi?

Senin üzerindeki giysiler ne renk? Odada senin üzerindeki giysiler ile aynı renk başka ne var? Soruları bu şekilde çoğaltıp sorabilirsiniz.

Oyun: Nesnelerin şeklini hatırlama

Amaç: Çocuğun nesnelerin şeklini hatırlamasını sağlamak...

Yaş: 3-6

Kişi Sayısı: 2

Kitap, cetvel, ip, bardak, tabak gibi çizmesi kolay nesneleri çocuğun önüne koyun. Sonra bu eşyaları çocuğun önünden kaldırın bir torbaya koyun. Çocuğunuzdan hatırladıklarını çizmesini isteyin. Şimdi sıra sizde... Çocuk istediği eşyaları sizin önünüze koysun. Sonra torbaya koysun. Sizden hatırladıklarınızı çizmesini istesin. Oyunu bu şekilde sürdürebilirsiniz.

Çocuklarınızla oyun oynayın!

Bedensel olarak yaratılan her insan Allah'ın izniyle belirli bir gelişim gösterir. İnsan bedeninde temel olarak iki kas grubu vardır. 


Büyük ve küçük kas grubu. Büyük kaslar gövdemizde, kollarımızda ve bacaklarımızda bulunur. Küçük kaslar ise parmaklarımızda bulunan kaslardır. Küçük kaslarımızla daha ince işleri yaparız. 

Bedensel gelişim için her iki kas grubunu da, oyun oynarken ve evde aldıkları küçük sorumluluklarla geliştirirler. Onun için lütfen, çocuklarınızın oyunlarını destekleyiniz.

Onlarla mutlaka oyun oynayınız ve unutmayınız ki, onların size çok ihtiyacı var. Bugün size 3-6 yaş arasında ki çocuklarınızla oynayabileceğiniz oyunlar hazırladık hadi bakalım çocuklaşma zamanı!

8 Ocak 2013 Salı

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ


Bükük dudaklar, ağlamaklı titrek bir ses, çatık kaşlar ve bunu takip eden “Anne, canım çok sıkılıyor, bir şeyler yapalıııım!” nidası.

Çok tanıdık geldi değil mi? İçimiz burkularak “Ne yapsam da sıkıntısını gidersem?” diye evin içinde dört döndüğümüz çok oluyor yanılıyor muyum?

İŞTE SİZE HARİKA BİR FİKİR!

Hazırlanın, ona İngilizce renkleri öğretiyoruz:

Evde bulunan renkli karton, elişi kağıdı, renkli kalem, kıyafet vb. üzerinde renkleri gösterebileceğiniz eşyalar seçin. Bunlar arasından 5 ile 9 arası renk seçin. Çocuğunuz Türkçe renkleri zaten biliyor olmalı, bu sizin en büyük destekçiniz olacak. Unutmayın, bu öğrendiği kelimeler başka bir dile ait. Bu farkı ona mutlaka gösterin. Gösterin ki ana dili, yani öğrendiği her ayrıntının anlamlanmasına kaynak teşkil edecek en önemli cevheri zarar görmesin.

Sırayla renkleri gösterin ve Türkçe sorun “Bu ne renk?”. Diyecek ki “kırmızııııı”. Onu yeni bir şey öğrenmesi için hazırlayın. Merak uyandırmak etkili bir öğrenme için birinci şart. Mesela deyin ki:

“Kırmızı İngilizce’de nasıl söyleniyor? Biliyor musun?”
“Hayııır”
“Ben öğrendim nasıl söylediklerini”
“Nasııııııııl?
“Red”
“Red?”
“Evet “red”
“Hatta başka renkleri de öğrendim. Mesela sarı “yellow”
“Yellow”
“Evet yellow”


Bu araya minicik bir tekerleme sığdırıp biraz bu iki rengin söylenişini tekrar ettirebilirsiniz. “Red lorry, yellow lorry” Bu tekerlemeyi peş peşe hızlı bir şekilde söylemesini isteyin. Başta dili dolanacak, ama bu sizin eğlenceniz olacak. Ona katılmayı, siz de tekrarlamayı unutmayın. Hata yaptığınızda gülmeyi de. Bu ona hatalarından korkmamayı ve başarmak için daha çok denemesi gerektiğini öğretecektir. Hatalar öğrenme sürecinin doğal bir ürünüdür unutmayın.

Bu eğlenceli tekerleme arasından sonra diğer renkleri de öğrenmek için heyecanlanacaktır.

ŞİMDİ OYUN ZAMANI!

Seçtiğiniz bütün renkleri öğrettikten sonra bunların çocuğunuzun hafızasına iyice yerleştirmenin vakti geldi. Evde bir çocuk varken renkli boya kalemlerinin ve resim kağıtlarının olmaması imkansız. Bir resim kağıdını seçtiğiniz renklerin iki katı kadar eşit parçaya ayırın. Her renkten iki adet olacak şekilde çocuğunuzla beraber boyayın. Boyarken de renklerin isimlerini tekrar edin.

Bu keyifli boyamadan sonra oyun kartlarınız hazır. Hazırladığınız renkli kartları karıştırın ters çevirerek masaya dizin. Hepimizin bildiği “Eşini bul” oyununu oynayın. Açtığı her kartın üzerindeki rengi mutlaka söylemesini isteyin. Bu oyununuzun bir kuralı olsun. Bütün renkler eşleşene kadar oynamaya devam edin.

Çocuğunuz eğlenerek renkleri öğrendi bile. Unutmamanız gereken en önemli noktalardan bir diğeri de öğrendiklerinin ilerleyen zamanlarda tekrar edilmesi. Resim yaparken öğrendiği renklerin isimlerini “Geçen gün biz hangi İngilizce renkleri öğrenmiştik, unuttum bana hatırlatır mısın?” diyerek sorabilirsiniz. Eğer böyle sorarsanız test edildiğini değil, bilen bir kişi olarak ona danıştığınızı düşünecektir. Bu da ona özgüven kazandıracaktır.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Bluehost Coupons