skip to main |
skip to sidebar

11:38

Unknown
No comments
ÇOCUKLARA MEYVEYİ SEVDİRMENİN YOLLARI ÇARELERİ
Çocuğuna yemek yedirmek çoğu annenin içinden çıkamadığı bir sorun. 'Ne yapsam da karnını sağlıklı şeylerle doyursam?' sorusu akılları sürekli meşgul eder durur.
Bu yüzden birçok anne, 'aç kalacak, zayıf düşüp hasta olacak' diye çocuğunun peşinden ayrılmıyor. 'Aman şu sütü bir içiver kızım', 'Meyveni yedin mi oğlum?' gibi sıkıcı ısrarlar çocukları yıldırmaktan başka bir işe yaramıyor. Böylece anne babalar, kaş yapalım derken göz çıkarıyor. Oysa uzmanlara göre, çocukların ihtiyacı olan vitamin ve mineral deposu meyveleri zorlayarak değil, sevdirerek yedirmek gerekiyor.
Yeme alışkanlıklarının küçük yaşlarda kazanıldığını söyleyen Sema Hastanesi Beslenme Uzmanı Dr. Hayrettin Mutlu, çocuklara meyveyi sevdirmenin ilk aşamasının anne ve babanın örnek olması olduğunu söylüyor. Evde meyve saatleri düzenlemek ve bunu merak uyandıracak şekilde renklendirmek yollardan ilki. Market ve pazar alışverişlerinde meyve seçiminin ufaklıklara bırakılması, aldığı şeyi merak etmesini sağlıyor, bu da çocukta meyveyi tatma ihtiyacı doğuruyor. Hayatı taklit ederek öğrenen çocuklar böylece gördüklerini uyguluyor.
Bir çocuğun hoşlandığı şeylerin anne ve baba tarafından belirlendiğini söyleyen Hayrettin Mutlu, çocukların merakına yönelik uygulamalar ile meyvenin sevdirilebileceğini belirtiyor. Mesela, kız çocukları için anne ile mutfakta vakit geçirmek eğlenceli olabilir.
Mutfakta kek yaparken kızınıza 'Sen dokunma, git oyuncaklarınla oyna.' demek yerine; 'Haydi sen de kek için portakalları getir.' demek onu mutlu edecektir. Böylece kabuklarını rendelediğiniz portakalın bir dilimini kızınıza uzatıp 'Tadına baksana ferah bir lezzeti var.' diyerek meyve yemeye özendirebilirsiniz. Çocuğunuzun yaşına, cinsiyetine ve ilgi alanlarına göre çeşitlendirebileceğiniz yollar aile içi paylaşımı da artırıyor.
Mutlu'ya göre, meyvelerin oyun çağındaki çocuklara koku yolu ile tanıtılması çocuğun meyveye olan ilgisini de artıracaktır. Evde, sevmediği bir meyveyi saklayıp onu bulmasını istemek çocuğun oyun ihtiyacını karşılar ve meyvenin tadını merak ettirir. Okul öncesi yaşlar için ise plastik meyveleri oyuncak olarak vermek, meyvenin zihinlerinde yer etmesini sağlayacaktır. 1-5 yaşındaki çocuklara meyvelerin resmini yaptırıp; ondan ailedeki herkese bu meyvelerin faydalarını anlatmasını isteyebilirsiniz. Kız çocuklarına, 'Bebeklerinin meyve saati geldi.' deyip, meyveyi sevdirmek de uzmanlara göre izlenecek yollardan biri.
Okul çağındaki çocuklar içinse evde meyve partisi verip; arkadaşlarını davet etmek hatıralarında meyveyi süsleyecektir. Eğer mümkünse, bağ ve bahçeden çocuklarınızla meyve toplayabilir ya da balkonunuza küçük saksılarda meyve ağaçları dikebilirsiniz. Mutlu, "Bu şekilde sürpriz ve oyunlar ile çocukları hazır gıdalardan uzak tutabilir; vitamin deposu meyveleri dikkat çekici hale getirebilirsiniz." diyor.
***
Sağlıklı beslenmeye küçük yaşlarda alışmak lazım
Bir insanın beslenme şeklinin çocuk yaşlarda belirlendiğini söyleyen beslenme uzmanı Dr. Selase Sansar Koç, çocuğun sağlıklı besinlere 1,5 yaşında alıştırılması gerektiğini belirtiyor. Sansar, çağımızın hastalığı obezitenin de küçük yaşlarda kazanılmış yanlış beslenme şekline bağlı olduğunu ifade ediyor. Bu yüzden alışkanlıkların kazanıldığı çocukluk yılları, bir bireyin bütün hayatı boyunca nasıl besleneceğinin ve nasıl yaşayacağının habercisi. Uzmanlara göre, erken yaşlarda sağlıklı gıdalarla, düzenli beslenmeye alışan bireyler problemsiz bir vücuda sahip oluyor.
***
Hazır meyve suyu boy uzamasını durduruyor !
Meyve sularının içeriğindeki tatlandırıcı, meyve aroması ve destekleyici vitaminler ne çocuğunuz ne de sizin vücudunuzun ihtiyacı olan vitamin ve minerali sağlamıyor. Bu yüzden uzmanlar, özellikle çocukların yoğunlaştırılmış meyve suyu tüketmelerinin önlenmesi gerektiğini öneriyor. Eğer çocuklar meyve suyu içmek istiyorsa, karışımın evde hazırlanması öneriliyor. Konsantre meyve suları fazla tüketildiğinde, emilmeyen karbonhidratlar ishale, gaza, şişkinliğe yol açabiliyor. Hazır meyve suyu, gelişme çağındaki çocukların boy uzamasını durduruyor; beslenme düzenini bozuyor.
***
Mevsim meyveleri bağışıklık sistemini güçlendiriyor !
Selase Sansar Koç, çocukluk çağının hastalıklar açısından risk grubunda olduğunu; bu yüzden meyve tüketiminin bu yaşlarda hayati önem taşıdığını belirtiyor. Meyveler bol vitamin içerdiklerinden enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çocukların tatlı ihtiyacını meyvelerle gidermenin daha sağlıklı olacağını söyleyen Koç, bu şekilde ufaklıkları abur cuburlardan uzak tutmanın daha kolay olacağını belirtiyor. Çocukların meyve yemesi, bağırsaklarının çalışması ve kabız olmamaları bakımından önemli. Bunun yanında bazı meyveler tam tersi ishal gibi hastalıkları önlüyor.
ZAMAN

04:17

Unknown
No comments
ÇOCUKLAR HANGİ YAŞTA YALAN SÖYLEMEYE BAŞLAR ?
Çocuğunuzun yalan söylediğini farkettiğinizde öncelikle sakinleşin. Öfke, endişe ve çaresizlik duygularının sizi esir almasına izin vermeyin. Unutmayın ki tüm çocuklar yalan söyler. Yalanlar, yaşa bağlı olarak değişebiliyor.
Çocuklar yalan söylediğinde anne-babalar çok kaygılanır. Bunun bir alışkanlık haline gelmesinden korkar ve ne yapacaklarını şaşırabilirler.
Ceza mı verilmeli?
Bu seferlik görmezden mi gelmeli? Oturup konuşmalı ve öğüt mü verilmeli?
Psikoloji İstanbul’dan çocuk ve ergen uzmanı psikolog Sevilay Kahveci, “Çocuklar ve Yalan Söyleme Alışkanlıkları” konusunda anne-babalara yol göstermek amacıyla çeşitli bilgiler verdi.
0-3 Yaş: Çok küçük çocuklar için hayal ile gerçek ayrımı henüz yoktur. Bu nedenle iki yaş civarı çocuklar olayları olduğundan çok farklı şekillerde anlatabilirler. Bu dönemde yaşanılan olaylar abartılabilir ve anlatılanlara hayali kahramanlar eklenebilir. Çocuklar büyüdükçe hayal ile gerçeği birbirinden daha rahat ayırabilmeye başlarlar ve böylece hayaller ve abartılar giderek azalır.
4-6 Yaş: Bu yaşlarda çocuklar daha çok cezadan kaçınmak ya da istedikleri bir şeyi elde edebilmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Bu aynı zamanda gelişimlerinin önemli bir parçasıdır. Zira yalan söyleyebilmek, çocuğun başkalarının ne düşündüğünü ve onların kendisininkilerden farklı olabileceğini anlayabilme, onları etkileyebileceğini fark etme ve kendi davranışlarını bu amaca uygun bir şekilde kontrol etme becerilerinin geliştiğini de göstermektedir.
7-11 Yaş: Okulla birlikte artık çocuk için evin dışında yeni bir hayat başlar. Önceki dönemdekilerden farklı olarak çocuk artık kendi hayatı ile ilgili yalanlar söyleyebilir. Bazen arkadaşlarına uyum sağlamak, bazen yaşadığı yetersizlik hisleri ve özgüven eksikliği ile başa çıkabilmek için yalana başvurabilir.
Ergenler: Ergenliğe gelindiğinde artık çocukların kendi ruhsal dünyalarını ebeveynlerinkinden ayırma zamanı gelir ve çoğunlukla yalanlar da bu amaç etrafında oluşur. Arkadaşlarla anne ve babanın bilmediği şeyleri yapmak gencin kendine yeni bir dünya yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu dönemdeki en büyük risk çocuk ve anne-babaları arasında yaşanabilecek olan sorunların kolayca bir güç savaşına dönüşebilmesidir.
Yalan söylediği anda
• Çocuğunuzun yalan söylediğini fark ettiğinizde hayal kırıklığı, öfke, endişe ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirsiniz. Önce kendinize biraz zaman tanıyın ve sakinleşin.
• Üstü kapatılmaya çalışılan şeye odaklanın.
• Çocuğunuz ne kadar sık yalan söylerse söylesin ona “yalancı” diye hitap etmeyin.
• Karşılaştığınız durumu yalan söyleme ya da yalancılık yerine başka şekillerde ifade etmeye çalışın (biraz kafan karıştı herhalde vs).
• Gerçeği biliyorsanız bunu çocuğunuzla paylaşın.
• Olumsuz davranışın ve söylenen yalanın sonuçlarını net olarak belirleyin.
• Yalan söylemek bir çocuk için yardım çığlığı olabilir. Onu dinleyin.
Güç savaşına girmeyin, tuzak kurmayın
• Özellikle daha büyük çocuklar yalan söylediğinde bu durum aile içinde zaman zaman bir güç mücadelesi haline döner. Aile çocuğa itiraf ettirmeye çocuk da reddetmeye kararlıdır. İki taraf da birbirini yıpratır. Bu güç savaşının sonunda (o an içn hangi taraf kazanırsa kazansın) iki taraf da kaybeder, zira çocuk ile kurulan ilişki bozulur. Çocuk ve ebeveynler birbirlerine öfkelenirler ve iletişim tamamen kesilir. Bu da çözümü imkansız kılar.
• Çocuğunuza disiplin kazandırmak için bazı yaptırımlar kullanmanız kaçınılmazdır ancak çok ağır yaptırımlar ya da cezalar çocuğun kendini güvende hissetmemesine yol açar. Kendini güvende hissetmeyen çocuklar da kendilerini korumak için yalana başvurabilirler. Çocuğunuz yaptıkları nedeniyle sıkça yalana başvuruyorsa disiplin yöntemleriniz mutlaka gözden geçirin.
• Yalan söylemesi için ona tuzak kurmayın. Okul müdürü sizi arayıp çocuğunuzun okulda olmadığını söylediğinde eve gelen çocuğa “bugün neredeydin?” diye sorduğunuzda size yalan söyleyecektir ve siz istemeden onun yalan söylemesini teşvik etmiş olursunuz. Bu durumda anne-baba iyice çileden çıkar, çocuk ise kendini kapana sıkışmış hissederek onlara karşı güven duygusunu yitirir. Güvenin olmadığı yerde dürüstlük olmaz.
• Çocuğunuz size bir süredir yalan söylüyorsa hangi yöntemi kullanırsanız kullanın hem sizin hem de çocuğunuzun zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın.
• Çocuğunuzu karşınıza alıp bu yanlış davranış ile ilgili uzun nutuklar çektiğinizde çocuk ya dinlemekten kaçınacak ya da suçluluk hisleri ile içine kapanacaktır. Her iki durumda da çözüm için adım atmak zorlaşacaktır.
(Cumhuriyet Hafta sonu eki)

09:24

Unknown
No comments
ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA PROBLEMİ NE YAPILMALI ?
Çocuklarda alt ıslatma oldukça sık karşılaşılan bir problem. Biz de sizlerle Psikolog Pınar Çelebi ‘nin konu hakkında Uzman Tv’ye verdiği detaylı bilgileri paylaşmak istedik. İşte çocuklarda alt ıslatmanın nedenleri ve bu durumla nasıl baş edileceği…
Çocuklar altını neden ıslatır?
Çocuklarda çok sık görülen problemlerden biri de alt ıslatmadır. Bu altına kaçırmadan biraz farklı bir durumdur. Tıp dilinde buna enüreziz diyoruz. Genelde 5 yaşından sonra belli süreyle çocukların gece ya da gündüz giysilerini ya da yatağını ıslatma durumuna, istemli ya da istemsiz olarak, alt ıslatma diyoruz.
Biyolojik sebepler
Bu, biyolojik ya da psikososyal sebeplerden kaynaklı olabilir. Biyolojik sebeplerin altında genelde ailesel faktörler vardır. Ailede eğer daha önce bu görülmüşse, yani anne babanın çocukluk döneminde bu davranış varsa genelde çocukların % 75'inde de bu görülebilmektedir. Diğer bir etken hormonal etkenler olmaktadır. Bir diğer etken ise mesanenin yapısıdır. O yüzden önce biyolojik olarak, fizyolojik olarak çocukta bir sorun var mı diye bir uzmana baktırmak gerekir.
Psiko-sosyal sebepler
Bunun dışında psiko-sosyal etkenler diyeceğimiz çocuğun önce kazanmış da sonradan yitirmiş olması sonucunda bu tuvalet kaçırmaya başlaması da ikinci enüreziz olarak niteleniyor. Bunda ailede yaşanan problemler, çatışmalar, göç, boşanma, taşınma, çocukla yeterince ilgilenmeme gibi sebeplerden dolayı oluşan bir alt ıslatma problemleri görülebiliyor.
Belli bir süreliğine tuvaletini kaçırmadan farkı eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve sadece belki oyun oynarken, sadece o oyunu bırakmak istemediği için altına kaçırıyorsa, buna eşlik eden başka bir problem yoksa ve bu çok sık olmuyorsa, o zaman enürezizden bahsedemeyiz. Enüreziz bir 3 ay 5 ay süreyle ve sürekli olarak giysilerinde ya da yatağında ıslaklık olmasına deniyor.
Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik nedeni olup olmadığı şu şekilde öncelikle anlaşılabilir. Eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve tuvaletini tuvalete yapmakta bir sorun yaşamıyorsa ve sonradan bir geriye dönüş yaşanmışsa, o zaman psikolojik nedenler ilk akla gelecek nedenler arasındadır.
Özellikle kardeş kıskançlığında bu çok görülmektedir. Yeni eve bir bebek geldiğinde genelde aile küçük bebeği koruyucu davrandığı, ona daha çok ilgi gösterdiği için büyük çocuk daha ilgisiz bırakıldığı için küçük yaşa özgü bir davranış olan alt ıslatma durumu büyük çocuklarda da görülmeye başlanmaktadır. Eğer aile bu sevgi paylaşımını, ilgi paylaşımını dengelerse büyük çocuk ve küçük arasındaki kıskançlık kendiliğinden geçecektir bir süre sonra.
Bunun dışında göçler, boşanmalar, yeni bir eve taşınma, aile içi çatışmalar ya da çocuğun şiddete maruz kalması, öç alma isteği gibi sebeplerden dolayı da alt ıslatma görülebilmektedir. Nedenin çok iyi araştırılıp, bu sorunun çözülmesi sonucunda çocuktaki bu alt ıslatma durumu da çözülür. Çözüm bulamıyorsanız mutlaka psikologa başvurun.
Altını ıslatan çocuğa nasıl yaklaşmalıyız?
Şimdi 5 yaşına gelmiş bir çocuk altını ıslatmaya devam ediyorsa bu zaten bir problemdir ve çocuk için yeterince sıkıntı ve utanç veren bir durumdur.
Bunun üstüne bir de anne baba ya da çevredeki insanlar sert tepkiler verirlerse, ayıplarlarsa çocuk utanç ve suçluluk duygusunu daha çok hissetmeye başlayacaktır.
Olumlu ve destekleyici telkinlerde bulunun
Çocuğun özgüvenindeki düşüş, sosyal hayatındaki düşüştür. Bu da ileriki aşamalarda okul başarısına ve sosyal ilişkilerine yansır. Bu yüzden bu durum çocuğa anlatılırken diğer hastalıklarda ya da bozukluklarda olduğu gibi gerçekçi bir şekilde, nasılsa o şekilde anlatılmalıdır.
"Evet, şu durumdan dolayı böyle bir problemin var ama biz bunu halledeceğiz. Bunlar için de böyle böyle yapmamız gerekiyor. Ama üstesinden geleceğiz. Bunun için utanmana ya da üzülmene gerek yok, geçici bir problem bu" şeklinde çocuğa telkinlerde bulunmalıyız.
Onu motive etmeye çalışın
Nasıl ki kekemelik ya da tik bozukluklarında çocuğu asla suçlamamak, üzerine gitmemek gerekiyorsa, bunda da çok üstelememek, "olabilir, tamam, iyi gidiyorsun" gibi motivasyonlarla problemin birlikte üstesinden gelmeye çalışmak gerekmektedir.
Çocuklarda alt ıslatma problemi nasıl çözülür?
Çocuk alt ıslatma problemini çözmek için öncelikle sabırlı olmak gerekmekte ve çok sert tepkiler vermemek gerekmektedir. Çocuğa nasıl yapacağı anlatıldıktan sonra bunun üstesinden gelmek için sizin onun yanında ve destek olduğunuzu bilmesini bir kere sağlamanız gerekmektedir.
Çocuğunuzu gözlemleyin
Eğer gece kaçırıyorsa, öncesinde çok fazla sıvı vermemek işe yarayabilir, gece belli aralıklarla yanına gidip tuvalete kaldırmak işe yarayabilir. Eğer gündüz altına kaçırıyorsa, hangi durumlarda kaçırdığını gözlemleyip, bunlara çözümler aramak yerinde olabilir. Eğer oyun esnasında kaçırıyorsa çocuk oyuna kaptırdığı için belki oyun sırasında ara ara ona sormak, hatırlatmak yerinde olabilir.
Eğer çocuk da alt ıslatmak istemiyorsa ve bunun için çaba gösteriyorsa, git gide de alta kaçırmaları azalmaya başlamışsa ve her seferinde, her başarılı deneyimden sonra kendini iyi hissetmeye başlamışsa, işbirliği içindeyse bu yavaş yavaş sönecektir diye düşünüyorum.
Ayrıca eğer ruhsal etkiler varsa, belli psikososyal etkilerden dolayı çocuk alt ıslatıyorsa ve bunlar çözülmüşse zaten bir süre sonra alt ıslatması da kesilecektir.

14:08

Unknown
No comments
NASIL İYİ ANNE OLUNUR ?
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, çocuğunuzla nasıl iletişim kurabileceğinizi ve kendine güvenen bir çocuğun nasıl yetiştirileceğini anlatıyor...
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, hem Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, hem de Çocuk Nöroloji Uzmanı. Çocuklarla ‘Doğru’ İletişim konusunda yayınlanmış kitabıyla biz annelere yol gösteriyor.
Bu yazımızda, Anne çocuğuyla nasıl iletişim kurmalı? Anneler kendine güvenen bir çocuk yetiştirmek için neler yapmalı? İyi anne kime denir? sorularına Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin'in verdiği yanıtlar yeralıyor.
İşte Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin çocuklu hayatla ilgili önerilerinden bazıları…
Çocuk davranışları durağan değil, dinamiktir. Yani belli bir yaşta belli bir şekilde davranan çocuk, bir diğer yaşta bambaşka davranır.
Çocuğun içinde bulunduğu yaşa özgün gelişmeye uygun olarak davranış biçimi sürekli değişir.
Davranışlardaki değişim yaş dönemine bağlı olarak, kendine özgü belli zaman aralıkları içinde olur.
Çocuk, her gelişme aşamasının sonunda, bir sonraki aşamanın alt yapısını kazanmalıdır. Başka bir deyişle, bir sonraki döneme, bir sonraki dönemde doyuma ulaşmış olarak başlamalıdır.
Bir önceki aşamanın gereksinimleri doyurulmadan, bir sonraki aşamaya geçen çocukta, çeşitli davranış sorunları ortaya çıkar.
Harcı yetersiz tuğlanın, üstteki tüm tuğlaları olumsuz etkilemesi gibi, herhangi bir dönemdeki olumsuz deneyimler, çocuğun tüm yaşantısına olumsuz olarak yansır.
Kitap Önerisi
Çocuklarla Doğru İletişim
Sabiha Paktuna Keskin
Boyut Yayın Grubu
Boyut Kitapları’ndan çıkan “Çocuklarla ‘Doğru’ İletişim” adlı kitabı ise bir harika. Kitapta hem çocuğun doğumundan ergenlik çağına kadarki gelişim dönemlerinin özeliklerini tanıma fırsatı buluyorsunuz, hem de bizzat yaşanmış örneklerle kendinizi ve çocuğunuzla olan iletişiminizi sorgulama fırsatı.
Çocuklarla Doğru İletişim kurmak aile içi mutluluğun temelidir. Çocuklarla Doğru İletişim kitabı mutlu bir yuvaya, mutlu bir çocuğa sahip olmak isteyen anne ve babalar için çok önemli bir başvuru kaynağı...
Aile ve çocuk arasında köprü oluşturmayı amaçlayan Çocuklarla Doğru İletişim kitabı, çocuğun davranış dilini aileye tercüme ediyor, çocuğun anlaşılmasını kolaylaştırırken yanlış anlaşılmasının önüne geçmeye çalışıyor.
Aile-çocuk ilişkisinde yılların heba edilmesini önlemeyi misyon edinen kitap, yetişkin davranışlarına da ayna tutmayı ihmal etmiyor.

11:23

Unknown
No comments
BEBEĞİMİN ZEKASINI NASIL GELİŞTİREBİLİRİM YÖNTEMLERİ

Bebeklerin zekâsını geliştirmek mümkün!
Onunla göz göze gelmeye dikkat edin: Yeni doğan bebeğinizin gözlerinin tamamen açık olduğu o kısa anları değerlendirerek bebeğinizin gözlerinin içine bakın. Size her baktığında, belleğini biraz daha oluşturmayı başaracaktır.
Bebeğinizle sürekli konuşun: Alabileceğiniz tek karşılık, boş bir bakış olacak ama çocuğunuz konuşmaya istekli gibi göründüğü zamanlarda konuşmanıza kısa aralıklar vermeyi unutmayın. Kısa bir süre sonra, diyalogların ritmini ve boşlukları anlamaya başlayabilecektir.
Ona dil çıkarın: Araştırmalar, yeni doğan bebeklerin daha iki günlükken bile basit yüz hareketlerini taklit edebildiklerini gösteriyor. Ayrıca unutmayın ki bebeğiniz, sizin değişen tonlarda sesler çıkararak yaptığınız sevimli bebek konuşmalarından büyük keyif alır.
Ayaklarını gıdıklayın: Aslında, her yerini gıdıklayın. Espri anlayışını geliştirmenin ilk adımı gülmektir. Ayak parmaklarından çenesine kadar "Geliyor geliyor..." ya da "Seni yakalayacağım" oyunları oynayın.
Ona etrafı gezdirin: Bebeğinizi pusetine koyarak ya da kucağınıza alarak yürüyüşlere çıkın. Yürürken ona etrafta olup biteni anlatmayı unutmayın. Çocuğunuza böylelikle sonsuz bir kelime hazinesi kazandırmış olursunuz.
Şarkı söyleyin: Öğrenebileceğiniz kadar fazla melodi öğrenin ve onlara bebeğinizle yaşadığınız günlük hayatınızdan sözler uydurun. Mesela bez değiştirme süresini bu anlamda en iyi şekilde kullanabilirsiniz. Bebeğinizin altını yavaşça değiştirin. Rutininizi anlayabilmesi ve yeni kelimelere aşina olabilmesi için o sırada neler yaptığınızı bebeğinize de anlatmayı deneyin.
Ona ipuçları verin: "Sıcak olduğu için şimdi kapıyı açacağım" diyerek, ona neden-sonuç ilişkisini öğretmiş olursunuz.
Bebeğinizi şaşırtın: Her fırsat bulduğunuzda, hafifçe bebeğinizin yüzüne, koluna ya da göbeğine üfleyerek, onu sevindirin. Nefes verişinizi örnek olarak gösterin ve tepkisini, taklit etme çabasını izleyin.
Kitap okuyun: Araştırmalar, sekiz aydan itibaren bebeklerin bir hikâyeyi iki ya da üç kez dinledikten sonra, içindeki kelimeleri öğrenmeye başladıklarını gösteriyor. Bu konu değerlendirilebilir.
Onunla oyun oynayın: Saklanma ve bulunma maskaralıklarınız bebeğinize birkaç gülücükten daha fazlasını katar. Bebeğiniz böylelikle objelerin kaybolabileceğini ama sonra yine geri gelebileceğini öğrenir.
Yerdekileri toplayın: Bebeğiniz durmaksızın mama sandalyesinden aşağı bir şeyler atıyor ve siz de artık deliye dönmeye başladıysanız unutmayın, yalnızca yerçekimi kanununu öğreniyor.
Engelli bir yol hazırlayın: Koltuk minderlerini, yastıkları, oyuncakları yere serpiştirin ve bebeğinize bunların nasıl üstünden ya da altından emekleyerek geçebileceğini gösterin. Böylelikle motor becerilerinin gelişmesine katkı sağlamış olursunuz.
"Yakalamaca" oyunu oynayın: Bazen hızlanıp bazen yavaşlayarak evin içinde dizlerinizin üstünde gezinin ve sizi takip etmesini sağlayın.
Onu taklit edin: Bebeğiniz büyüdükçe, yaptığı her şeyi sizin de tekrarlayıp tekrarlayamadığınızı görmek için garip sesler çıkarmak, geriye doğru emeklemek ya da gülmek gibi aktivitelerle tüm yaratıcılığını sergileyecek. Komik suratlar da yapın.
Her şeyi saymayı ihmal etmeyin: Yüksek sesle saymayı alışkanlık haline getirirseniz, kısa süre sonra o da size eşlik etmeye başlayacaktır.
Televizyonu kapatın: Televizyonun ne kadar eğitici ya da beynini uyarıcı olabileceği önemli değil; bebeğinizin her şeyden çok birebir etkileşime ihtiyacı var.
Hafıza oyunları oynayın: Bebeğinizin hayatında önemli olan insanların fotoğraflarını çekin ve her birinden iki kopya çıkartın. Elinizde birbirine eşlenebilir bir dizi oyun kâğıdınız olmuş olacak. Hepsini açık biçimde yere yerleştirin ve birbiriyle aynı olanları eşleştirmesine yardımcı olun. Bebeğiniz büyüdükçe, oyunu fotoğrafları ters biçimde yere koyarak geliştirebilirsiniz.
Ona görev verin: Küçük çocuklar, çamaşır makinesine konacak siyahları ve beyazları ayırmak gibi küçük işleri kolaylıkla yapabilirler.
Harflere yoğunlaşın: Öğretici olmaya çalışmaksızın, belli bir süre bir harfi vurgulayacak şekilde konuşmaya çalışın. Örneğin; bir hafta süreyle, kahramanının adının A harfi ile başladığı kitaplar seçin. Ya da masadaki yiyeceklerden bahsederken aynı harflerle başlayanları arka arkaya söyleyin.
Aynı oyuncaklarla oynamasını sağlayın: Bir kutunun içine bebeğinizin artık yüzüne bakmamaya başladığı, oynamaktan sıkıldığı oyuncakları yerleştirin. Bir süre sonra onlarla nasıl daha başka oyunlar oynadıklarını görmek sizi de onu da şaşırtacaktır.