skip to main  |
      skip to sidebar

13:50

Unknown
 No comments
No comments
 
ÇOCUĞUN BİREYSEL GELİŞİMİNE NASIL KATKIDA BULUNABİLİRİM
Genelde insanların ağzından sıkça şu kelimelerin döküldüğünü duyar ve şahit oluruz. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Çünkü ahrete iman eden insanlar çocuklarına bu dünyanın nimeti olarak bakmazlar. Onlar evlatlarının emanet olarak kendilerine verildiğini bilir ve gözlerin dehşetten fırlayacağı bir güne hazırlık yaparlar.
 Bu hazırlığı yapan anne babaların en büyük özelliği ise;
1) Birbirlerini sevmeleri. Çünkü birbirini sevmeyen anne-babalar kendilerine emanet olarak verilen çocuğu da sevemezler.
2) Birçok yönden denk olmaları. Büyüklerin de dediği gibi davul bile dengi dengine çalar. Daha evliliklerinin başında dengesizlik olan anne-babaların bu dengesizlikleri çocuğa da sirayet edebilir.
3) Sorumluluk sahibi olmaları. Sorumluluk duygusu gelişmeyen anne-babalar çocuklarının sorumluluk duygularını geliştiremezler.
Evet, bu saydığımız özellikler bir anne babada olursa, onlardan doğacak çocuklarda ruhen ve bedenen sağlıklı çocuklar olur Allah'ın izniyle. Çocuğun gelişiminde değil ki ilk yıllar, daha ana karnına düşmeden ebeveynlerin niyetleri bile çok önemlidir.
Çocuk dört yönüyle gelişim gösterir:
1) Bedensel gelişim
2) Duygusal gelişim
3) Zihinsel gelişim
4) Sosyal gelişim
Çocuk donmamış beton gibidir, üzerine ne düşse iz yapar
Yapılan araştırmalar çocuğun gelişimini kalıtım ve çevrenin etkilediğini, belirlediğini ve yönlendirdiğini göstermektedir. 
Ancak gelişim konusunda çalışan bilim adamlarının bazıları gelişimde katılımın, bazıları ise çevrenin daha etkili olduğunu savunmuşlardır. Bu konuda yapılan son çalışmalar, gelişimde yalnız çevre ya da yalnız katılım değildir.
Kalıtım, kişinin anne-babasından genler yolu ile aldığı özelliklerdir. Çevre ise çocuğun anne karnından başlayarak, insanı etkileyen tüm dış uyarıcılardır. Çocuk doğuştan getirdiği kapasiteyi, içinde yaşadığı çevrede geliştirir.
Çocuğun doğumu itibariyle en yakın çevresi, ailesidir. Bilim adamları insanın gelişiminde, çevrenin etkilerini belirlemek amacı ile öncelikle aileyi incelemişlerdir. Aile, çocuğun gelişiminde özelliklede ilk yıllarında, çok önemli bir yer tutar. Çocukların gelişimi ve büyümesi çok hızlıdır.
Ailede anne-baba, çocuğa beslenme, barınma, korunma ve öğrenmesi için imkânlar sağlar.
Anne ve baba çocuğun gelişimini nasıl sağlar?
1) Güvenli ve tutarlı bir ortam sağlayarak,
2) Çocuğa yeterince sevgi ve şefkat göstererek,
3) İhtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılayarak, çocukta güven duygusunun temelini oluştururlar. Ve bu şekilde davranmaları, çocuğun yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olur. Bu bakımdan, aile çocuğu hem geleceğe hem de iki cihan saadet ve selametine hazırlayan en etkili kurumdur.
Gerçek eğitim ailede alınan eğitimdir
Çocuğun kişiliği, öncelikle aile içinde anne-babası ile etkileşimi sonucu gelişir. Öncelikle yaradılış gayesine uygun olarak Rabbine hakkıyla kul sonrasında ise çocuğun içinde bulunduğu toplumun beklentilerine, değer yargılarına (tabi ki öncelikle Allah ve Resulünün rızasına uygun olarak) uygun, uyumlu ve özellikle de ahlak ve maneviyat sahibi bir birey olarak yetişmesinde aile önemli rol oynar.
Çocukluk döneminin ilk yılları, genellikle çocuğun öğrenmesi gereken ve ömür boyu onu etkisi altında bulunduracak davranış ve alışkanlıkların büyük bir bölümünü kazandığı dönemdir. Bazı psikologlar bu dönemde kazanılanların ömür boyunu, bazıları % 30'unu, bazıları ise % 90'ını oluşturduğunu savunur. 
Bu dönem, çocuğun devamlı olarak ailesiyle yaşadığı, aile çevresinde yaşamını sürdürdüğü devre olduğuna göre, çocuğun uyumuna yardım edecek ya da uyumsuzluğuna neden olacak birçok etkileri aile çevresinden alır.
Gerçek eğitim ailede alınan eğitimdir. Bu da sadece yanlışların düzeltilmesi, öğüt verme, nasihat etme, uyarı ve ikazlarda bulunma olarak algılanmamalıdır. Aile içinde çocuğa gereken eğitimi vermek ve topluma uyum sağlayabilecek bir şekilde yetiştirmek, ikaz ve uyarıların dışında, çocuğun doğuştan edindiği tüm özelliklerinin gelişebileceği uygun ve güvenli bir ortamı sağlamakla mümkündür.
Çocuğun aile içindeki eğitiminden gereği gibi yararlanabilmesi anne-babaların, çocuklarına karşı yönelttikleri sağlıklı tutuma bağlıdır. Anne-babaların, çocuklarına yönelttikleri tutumlarının sağlıklı olması ise büyük ölçüde onların kendi içlerinde barışık, dengeli, huzurlu ve birbirlerine karşı sevgi ve saygı göstermelerinden kaynaklanır. 
Ancak anne-babaların, çocukluklarına karşı tutumları her zaman sağlıklı olmayabilir. Önümüzde ki günlerde Allah izin verirse olumsuz anne-baba tutumlarını yazmaya çalışacağız. İtici, yetkinci, aşırı koruyucu, aşırı hoşgörülü, şımartıcı, tutarsız ve otoriter (baskıcı), olumsuz aile modellerini göreceğiz. Bugünden itibaren 3-4 hafta süreyle çocukların yaşlarına göre gelişim evrelerini göreceğiz.
Anne babalar çocuğun gelişimi için neler yapmalılar
1) Çocuğa öncelikle en güzel şekilde örnek olun.
2) Çocuğa farklı bilgi ve becerileri öğretin. Örneğin, bisiklete binmesini, sofra kurmasını, çiçek yetiştirmesini, makas kullanmasını ve bilmediği kavramları öğretin.
3) Çocuğunuza farklı öğrenme ortamları oluşturun. Örneğin; alışverişe (marketle, bakkal arasındaki farkı anlayabilmesi için) götürün,
4) Ona oyun oynama fırsatı verin. İstediği oyunu başlatmasına, sürdürmesine ve aynı zamanda yeni bir şeyler öğrenmesine fırsat tanıyın.
5) El becerilerinin gelişmesine imkân verin. Örneğin; hamurla oynamasını, makasla bir şeyler kesmesini, düğme iliklemesini, fermuarını açmasını, ayakkabılarını bağlayabilmesine imkân tanıyın fırsat verin.
 
 
 
 

11:59

Unknown
 No comments
No comments
 
ÇOCUĞUM YEMEK YEMİYOR YEMEK SEÇİYOR YEMEK YEME PROBLEMİ
Beslenme, çocukların en önemli fiziksel ihtiyaçlarındandır. Yeterli düzeyde yemek ihtiyacı karşılanmayan çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin tam olarak sağlandığı söylenemez. 
Bu nedenle, çocuklarının sağlıklı yetişmesini arzulayan ebeveynler bu konuda hassas davranırlar. Düzenli ve yeterli beslenmenin sağlanması için büyük bir çaba gösterirler. Fakat çocuklar, her zaman için beklenilen davranışları sergilemezler.
 Çocuklarda en sık görülen yeme problemleri şunlardır:
* Çocuğun özenle hazırlanan yemeklere kayıtsız kalması
* Sofra başında yetişkinlerle sürekli inatlaşması
* Gıda tüketimini sadece televizyon karşısında yapması
* Uzun süre yemeği ağzında tutması
* Yemek esnasında devamlı hareket halinde bulunması
* Yeme karşısında muhakkak bir talebinin gerçekleştirilmesi gibi
Çocuklarda yeme problemlerinin sebepleri:
İki yaş öncesine kadar çocuklar, kendilerini ve annelerini bir bütün olarak görürler. İki yaşından sonra ise artık farklı bir birey olduklarını fark ederler ve bağımsızlıklarını ilan etmeye çalışırlar. Bunun için de yeme tercihinde bulunma ilk çıkış noktasıdır. Burada kendi sınırlarını belirleme, muhatabının sınırlarını anlama çabası dikkat çeker. Yemeği yiyip yemeyeceğime ben karar veririm, ya da sadece şu kadarını yerim, şu sürede yerim, şöyle yaparken yerim şeklinde bir kontrol mekanizması çocukta gelişir. Bu durumun ebeveyn tarafından doğru anlaşılamaması, yeme problemlerine kaynaklık eden en büyük sebeptir.
1-5 yaş arası çocukta, anne-babayı taklit ederek modellemenin en yoğun yaşandığı bir dönemdir. Dolayısıyla düzenli ve dengeli beslenme alışkanlığı olmayan bir ailede yetişen çocuğun da ihtiyaçlarına yönelik bir yeme alışkanlığı edinemeyeceği aşikârdır. Bu durum ise çocuğun ileriki dönemlerine de olumsuz yönlerle yansır.
Toplum içersinde 'çocuğuna iyi bakan anne, iyi bir annedir' anlayışı yaygındır. Bunun belirtisi olarak da ele avuca gelir, toplu çocuklar gösterilir. Zayıf çocuklara sahip anneler ise çoğu zaman 'Bu çocuğa bakmıyor musun?' , 'Neden bu çocukla ilgilenmiyorsun?' şeklinde eleştirilere muhatap olurlar. Bu ise annenin çocuk üzerinde ısrarcı olup, baskı kurmasına yol açar. Anne de oluşan bu yapı, giderek artan anne - çocuk çatışması haline dönüşür.
Çocuklar ne kadar yemeli?
Bazen yetişkinler çocukların bünyelerini hesaba katmadan, çocuğun ne kadar yemesi gerektiğine karar verirler. Ve çocuk belirlenen yemeğin az bir bölümünü yemişse, büyükler çocuğun iştahının yerinde olmadığı, iyi beslenmediği hissine kapılırlar. Hâlbuki çocuk ihtiyacı kadarını zaten almıştır. Böyle düşünmeyen ebeveyn ise ısrarcı bir tutum sergilemekte, çocuğu tamamen yemekten soğutacak davranışlar gösterebilmektedir.
Bazı çocuklar genetik yapıları sebebiyle iştahlı ve fazlaca yemeğe düşkün olabilmekteler. Yaşıtlarına kıyasla daha fazla kiloya sahip olan bu çocuklara çevrenin yaklaşım biçimi, yaşanılan yeme problemini çıkmaza sokar. Bulunduğu ortamda dışlanmak ya da kötü isim yakıştırmak suretiyle duygu durumu kötüye giden çocuk, haz kaynağı olarak gördüğü yemeğe sıkça başvurur. Böylece ileriki dönemleri de etkileyecek bir yeme problemi ortaya çıkmış olur.
Eğer evde sürekli olarak bir çatışma ve huzursuzluk hali yaşanıyorsa, çocuğun iştahında ister istemez azalma görülür. Bu durumda çocuğun yeme problemi göstermesi muhtemeldir.
Yemek eksenli hayat...
Bazı aileler yemek konusunda aşırı bir titizlenme gösterirler. Hayat adeta çocuğun yemeği eksenli sürmektedir. Bu durumun çocuk tarafından fark edilmesi yeme problemlerine yol açar. Çocuk, ailesinin hassasiyetini göz önünde bulundurarak yeme konusunu yaptırım gücü haline çevirir. 'Şunu almazsanız yemem, şu olursa yerim' gibi cümleler sıklıkla dile gelir. Buna fırsat vermemek için yemeğin gerekliliği sade bir dil, düz bir ses tonuyla çocuğa aktarılmalıdır. Yemeği diğer günlük faaliyetler arasında doğal görüntüsüyle sunmalı, abartılı her türlü anlatımdan ve davranıştan sakınılmalıdır.
Sıvı tüketimini sınırlandırın!
Çocuklar yapıları gereği sıvı gıdalara eğilim gösterirler. Sıvı gıdalar ise tokluk hissi verir. Bu nedenle yemek öncesi çocukların sıvı tüketimini engellemek, yeme konusunda iştahlarını arttıracaktır.
Model olun
Çocuğun dengeli ve düzenli bir yeme alışkanlığı kazanmasını isteniyorsa, öncelikle ebeveynin bu konuda çocuğa örnek olması gerekmektedir. Meyve, sebze ağırlıklı beslenme yerine çoğunlukla hazır gıdaları tercih eden bir aile, çocuktan sağlıklı yiyeceklere düşkün olmasını bekleyemez. Bu nedenle aile gerekirse kendi yemek tarzına çeki-düzen vermeli ve çocuğun gelişimine olumlu katkılar sağlayacak besinleri sıklıkla sofrada bulundurmalıdır.
Çocuğa yeme konusunda model olma sadece yemeğin içeriğiyle alakalı değildir. Nasıl yenilmesi gerektiği de çok küçük yaşlardan itibaren model olmak suretiyle kazandırılabilir. Maalesef çocuklarının yemesi konusunda zorluk yaşayan anneler genelde televizyonun oyalayıcı etkisinden faydalanıyorlar. Hâlbuki bu esnada çocuk hem yediğinden bir şey anlamıyor hem de gelişmesi gereken motor kasları zayıf kalıyor. 
Sohbet havasında geçen, ailenin bir arada bulunduğu ve kendi yemeğini kendisinin yemesine izin verildiği bir sofrada çocuk yemeğe daha olumlu bakacaktır. Böylece yaşanılması muhtemel sorunlar en aza inecektir.
Doktor kontrolünü ihmal etmeyin
Unutulmamalıdır ki, çocuğun sağlığıyla alakalı en doğru bilgileri çocuk doktoru verebilir. Çocuğun gelişim öyküsüne vakıf doktor, sağlık açısından hiçbir problem olmadığını söylüyorsa, annenin gereksiz endişe ve kaygı duymasına gerek yoktur. Aksi halde doktor zaten ek olarak nelerin verilmesi gerektiğine işaret edecektir. Bu kontrollerin devamlılığı, beslenme konusunda anne-çocuk ilişkisinin çatışmaya dönüşmeden daha yumuşak bir zeminde sürmesini sağlayacaktır.
Beslenme problemlerine çözümler
Yemek yeme alışkanlığı küçük yaşlarda elde edilir. Gelişimsel bir yapıya sahip olduğundan çocuğun duygu durumu, motor gelişimi, insanlarla iletişimi gibi pek çok duruma etki eder. Tüm bunların sağlam bir zeminde inşa edilebilmesi için beslenme problemlerinin ortaya çıkmasına müsaade edilmemelidir. Çıktığı takdirde ise, problemin sebebine uygun bir çözüme başvurulmalıdır.
Çocuğun acıkmasına izin verin:
 Yemek yemek için öncelikle acıkmak gerekir. Fakat ebeveynin (özellikle annelerin) sıklıkla müdahalesi sonucu, çocuklar bu duyguyu yeterince bilemezler. Dolayısıyla hazırlanan yemeklere istenilen iştahı göstermezler. Bu ise anneler tarafından 'çocuğum yemiyor' şeklinde yorumlanır.
Öncelikle çocuğun acıkmasına olanak tanınmalıdır. Genellikle anneler bu duruma 'benim çocuğum acıkmıyor ki' şeklinde itiraz ederler. Elbette çocuk acıkır. Sadece bu anı sabırla beklemek gerekir. Böylece acıkmış bir halde yemek yiyen çocuk yemekten haz alacak, 'yemiyor' şeklinde yapılan şikâyetlere son vermiş olacaktır.
Israrcı olmayın!
Yemek yeme hususunda (sebebi ne olursa olsun) ısrarcı bir tutum sergilemek anne - çocuk çatışmasını tetikler. Bir zaman sonra inatlaşmaya dönüşen bu hal, anne ve çocuğun yıpranmasından başka bir sonuç vermez. Israrcı olmak yerine, açıklayıcı olmak daha olumlu sonuçlar almamızı sağlar. Eğer çocuk yemek istemiyorsa, bir dahaki öğüne kadar hiçbir şey yiyemeyeceğini vurgulamak yeterli olacaktır. Tabi bu açıklamanın ardından tutarlı bir uygulama süreci anne tarafından gösterilmelidir.
Okul öncesi dönem olarak da adlandırılan 4-5 yaş, evde kazanılan doğru beslenme alışkanlıklarının yerleştiği ve okul dönemindeki yeme davranışlarının da şekillendiği süreç olması açısından önemli.
 Bu sürecin hatta yetişkin birer birey haline gelindiğinde oluşabilecek sağlık sorunlarıyla bile ilinti olduğunu belirten Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Ayça Ilıca Murat, bu dönemde doğru beslenme alışkanlıkları kazanma konusunda anne, baba ve aile büyüklerinin önemli birer örnek teşkil ettiğini vurguladı, süreç hakkında şu bilgileri verdi:
"Bu yaş grubundaki çocukların günlük olarak her besin grubundan tüketmesi sağlanmalıdır. Bu besin grupları süt ve süt ürünleri, et grubu, sebze–meyve grubu, yağ grubu ve tahıllardan oluşmaktadır. Yapılan fiziksel aktivite göz önünde bulundurularak çocukların  günlük beslenme düzeni ayarlanmalıdır. Bu  dönemde özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta kahvaltı yapma alışkanlığının oluşturulmasıdır. 1-2 dilim peynir çeşitleri, tam tahıllı ekmek, zeytin, pekmez-bal, süt, haftada 2-3 kere yumurta veya omlet, taze meyve, evde yapılmış kuru meyveli kek veya  börek çocukların kahvaltılarında olabilecek gıdalardır.
TEMEL GIDALARIN YETERLİ MİKTARDA ALINMASI ÖNEMLİ
Bu yaş grubu çocukların oldukça aktif oldukları ve gelişimlerinin en yüksek düzeyde seyretti düşünülerek gereksinimleri karşılayacak hem besleyici değeri yüksek hem de çocukların severek tüketebileceği gıdalarla beslenmesi gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi her öğün kendi içerisinde yeterli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içermelidir. Mutlaka kahvaltı arkasına ara öğün, öğle yemeği,  bunu takip eden 1 veya 2 küçük ara öğün ve akşam yemeği okul çocuğunun gereksinimlerini karşılayacak yemek sistemidir. Özellikle çocukların ana öğünlerde temel besin grubumuz olan ekmek ve ekmek türevi olan çorba–pilav–makarna gibi gıdalar, et/ tavuk haftada en az 1 gün balık ve mevsiminde olan herhangi bir sebze yemeği, bunun yanında oldukça önemli kalsiyum kaynakları olan süt ve yoğurt hem ana öğünlerde hem de ara öğünlerde  tükettirilmelidir.
HÜCRE YENİLENMESİ İÇİN PROTEİN
Büyüme ve gelişme sırasında vücutta meydana gelen bir çok mekanizmada proteinlere önemli görevler düşer. Eğer vücudumuz protein alamazsa vücut hücreleri yenilenemez. Bu durumda büyüme yetersiz kalır. Vücut için temel protein kaynakların yiyeceklerimizden sağlanır.
Proteinler bitkisel ve hayvansal kaynaklar olmak üzere iki kaynaktan elde edilir. Hayvansal kaynaklar yumurta, et, tavuk, balık, deniz ürünleri, süt,y oğurt gibi kaynaklardır. Proteinlerin bitkisel kaynakları ise kurufasuyle, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller ve tahıl ürünleridir. Tabii bunların dışında hayatın başlangıcında aldığımız en değerli protein kaynağı anne sütüdür. Hayvansal kaynaklı proteinlerin biyoyararlılığı yüksektir. Yani vücudumuz bu proteinlerden daha çok yararlanır. Bitkisel kaynaklı proteinlerin vücut tarafından kullanımı ise daha düşüktür. Hayvansal besinlerin içinde proteinin vucüt tarafından en iyi kullanıldığı gıdalar anne sütü ve yumurtadır. Her ikisinde de bulunan proteinlerin neredeyse tamamı vücudumuz tarafından kullanılır. Bu yüzden yumurta ve anne sütündeki proteinler “örnek protein ” olarak adlandırılırlar.
Çocuklarda büyümenin devam etmesi sebebiyle protein gereksinimi fazladır. Her yaş grubu için protein gereksinimi farklıdır. Alınan protein kaynaklarının vücudun kolay kullanabileceği kaynaklardan olması gerekir. Bu nedenle bitkisel kaynaklı proteinlerle beraber hayvansal kaynaklı proteinler de beslenmede kullanılmalıdır. Proteinin eksik alınması çocuklarda büyümeyi ve zihinsel gelişimi etkileyebilir.Büyüme-gelişme sorunları oluşabilir. Ayrıca proteinin vücutta bir çok önemli reaksiyonda yer aldığını düşünürsek bu reaksiyonlarda da aksamalar gerçekleşebilir.
AİLENİN BESLENME ALIŞKANLIKLARINI ÖRNEK ALIR
Çocuklar genellikle renkli yiyecekleri severler. Bu nedenle özellikle et yedirmekte zorlanıyorsanız köftesini sebzelerle karışık pişirebilirsiniz veya tabağını renkli biberlerle, havuçla süsleyebilirisiniz. Ancak çocuklar çoğu zaman ailenin beslenme alışkanlıklarını örnek alırlar. Örneğin akşam yemeği için çocuğunuza etli bezelye gibi yemekler yapıyor ama siz bu yemeği sevmediğinizi söylüyorsanız O da yemeyecektir. Bu yüzden özellikle yemek seçen çocuğunuzla beraber sofraya oturmaya ve aynı yemekten yemeye özen göstermelisiniz.
Proteinli gıdaların yapısı yüksek ısıda bozulur. Bu nedenle yüksek ateşe maruz kalmaması ve kavrulmaması gerekir. Orta veya kısık ateşte pişirilmesi daha doğru pişirme teknikleridir. Ayrıca et, tavuk gibi gıdaların yağda kızartılması durumunda zararlı bazı kimyasal maddeler oluşur. Bu maddeler özellikle kanserin öncü maddelerini oluşturabilir. Bu nedenle et, tavuk gibi gıdaları kızartmak yerine haşlama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilebilir. Balıklar buğulama yapılabilir veya fırında pişirilebilir. Yumurta haşlanırken de rafadan değil tam olarak haşlanmalıdır.Böyle pişirilirse proteinin vücut tarafından kullanımı daha fazla olur.
ÇOCUK ABUR CUBURLA KARNINI ŞİŞİRMEMELİ
Bu yaş grubunda anneleri en çok üzen ve telaşlandıran konulardan bir tanesi çocuklarının iştahsız olup yemek yememeleridir. Çocuğumu doyuramıyorum, aç kalıyor düşüncesiyle ne yapacaklarını şaşıran anneler, doğru sandıkları bir çok yanlış yaparak yemek yemeği, ya çocukları için işkence haline getirirler ya da kendileri için büyük bir tehdit unsuru oluştururlar. Çocuklarda iştahı etkileyen en büyük etkenlerden birisi öğün aralarında abur-cuburla karnını doyurmalarıdır. Buna bağlı olarak doygunluk hisseden çocuk ana öğünlerde yemek yemeği reddedecektir. Oyalamak için ana yemek öncesi çocuğunuzun eline tutuşturduğunuz bir gofret veya bir dilim kek onu tıkayacak ve sofrada yiyecekleri reddetmesine neden olacaktır. Bu tip durumlarda çocuğun sofra düzenine alışık olması çok önemlidir.
Çocuğunuz bir yaşına geldiğinde artık aile sofranıza oturur hale gelmeli ve yemek zamanının aile ile bir araya gelinen, herkesin yemek yediği eğlenceli bir vakit olduğunu öğrenmelidir. Bunun yanı sıra çocuğunuz gereksinimlerini karşılayacak küçük ara kahvaltılar ya da meyveler, kahvaltı ile öğle yemeği arasında, öğle yemeği ile akşam yemeği arasında verilebilir ancak bu ara öğünler iştahı kapatacak miktarda ve ana öğün saatine çok yakın olmamalıdır. Ayrıca yemek tabaklarının çocuğunuzun ilgisini çekecek tarzda renkli ve eğlenceli olması, tabağına yiyebileceği kadar yemek konması çocuğunuzun çok daha istekli yemek yemesini sağlayacaktır. Bunların dışında çocuğunuzla beraber alışveriş yapmanız, sofra hazırlanırken yardım istemeniz hatta onun da yemek hazırlanmasında katkıda bunmasına fırsat tanımanız çocuğunuzun yemek yeme isteğini artırıcı yönde olumlu etkiler oluşturacaktır.
YEMESİ İÇİN ISRARCI OLMAYIN
Yemek öncesi çocuğunuzun hem temizlik hem de kendisini daha zinde hissetmesi için elini yüzünü yıkaması faydalı olacaktır. Çocuğunuz çok yorgun ve uykusuzsa yemek yemesi konusunda ısrarcı olmayın. Çocuğunuzun yemeği reddetmesindeki diğer en önemli etken ise aynı biz yetişkinlerde olduğu gibi iştahsız olmasıdır. Özellikle hasta ve ateşi yükselmişse, diş çıkartıyorsa, yorgun ya da uykusuzsa, alışmış olduğu düzen değişmişse çocuğun iştahında azalma gözlenebilir. Bu dönemde de telaşlanmadan hacmi küçük ama içeriği çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayacak, normalde de yemekten hoşlandığı yiyecekleri görsel açıdan da ona hitap edecek eğlenceli tabak süslemesiyle yine ısrarcı olmadan yemesini sağlayabilirsiniz.
OBEZİTEYE KARŞI DİKKATLİ OLMALISINIZ
Tüm bunlara rağmen çocuğunuzda kilo kaybı gözlemliyorsanız, yemek yemeği şiddetle reddediyor ve yediklerini çıkartıyorsa mutlaka vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanız faydalı olacaktır. Sağlıksız beslenen çocuklarda görülebilecek en büyük sağlık sorunu çağımızın hastalığı obezite ve obezitenin yol açtığı genç yaşta oluşabilecek kalp damar hastalığı, diyabet, tansiyon, böbrek fonksiyonlarında bozukluk, mide rahatsızlıkları, demir eksikliği ve bu eksikliğin neden olabileceği bir çok hastalık görülebilir. Bunun yanı sıra yetersiz beslenme sonucu gelişim bozuklukları ve konsantrasyon problemleriylede sıklıkla karşılaşılmaktadır."
 
 
 
 

10:17

Unknown
 No comments
No comments
 
 
BADEMCİKLER ALINMALI MI ALINMAMALI MI NE YAPILMALI ?
Bademcikler vücudun 
bağışıklık sisteminde rol oynayan lenf sisteminin boğazda yerleşmiş 
dokularından bir çift. Özellikle üst solunum yollarından giren 
mikropları tanıyarak vücudu savunmaya hazırlıyor. 
Bademcik ve geniz eti hakkında bilgi aldığımız Sema Hastanesi KBB Uzmanı Dr. Ömer Faik Sağun şunları söyledi;
Halk
 arasında geniz eti denilen "adenoid" dokusu da aslında aynı bademcik 
gibi lenf yapısındadır ve üst solunum yolunun savunmasında rol oynar. 
Bademcik gibi geniz eti de zaten dar olan hava yolunu tıkıyor. 
Bademcikler ve geniz eti, (büyük olmasa da) yüksek ateşle seyreden sık 
iltihaplanma durumlarında çocukları kalp ve eklem romatizması riski 
altında bırakabiliyor. Bu grupta da bademcik ve geniz eti ameliyatları 
uygulanabilir.
Bademciğin gerektiğinde alınabilir bir organ 
olduğunu söyleyen Sağun, ergenlikten sonra bademcik ve geniz etinin bir 
fonksiyonu kalmadığını da belirtiyor ve ekliyor bademcik ve geniz eti 
sorunları en sık çocukluk döneminde görülüyor. Görülme sıklığı 
çocukların anaokulu, kreş ya da ilkokul gibi toplu yerlerde bulundukları
 dönemlerde zirve yapıyor. Bademcik dokusu yaşla beraber giderek 
gerileyen-küçülen bir doku ve bu yüzden yirmili yaşlardan sonra 
enfeksiyonları azalma gösteriyor.
Bademcikler ne zaman alınmalı?
Bademcik
 ve geniz eti ameliyatları sık sık uygulanıyor. İlaç tedavisinden fayda 
görülmediğinde cerrahi olarak bunların çıkartılmasına başvuruluyor. Bu 
ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter var.
Kesin ve göreceli olarak ameliyatın gerekliliğinin belirleniyor.
Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak sık sık tıkanıyorsa
Bademcik etrafında apse oluşuyorsa
Kötü huylu tümör şüphesi varsa
Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümesi görülüyorsa
Konuşma bozukluğuna sebep oluyorsa
Uyku apnesine yol açıyorsa bu durumlar kesin ameliyat gerektiren durumlar olarak karşımıza çıkıyor.
Dr.
 Ömer Faik Sağun göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden 
bademcik enfeksiyonları geliyor, bademcik ameliyatlarının %40'ı bu 
nedenle yapılıyor dedi ve göreceli kriterleri şöyle sıraladı;
Son
 bir yılda yedi defa veya son iki yılda yıl başına beş defa veya son üç 
yılda yıl başına 3 defa ya da daha sık ateşli bademcik iltihaplanması 
geçirilmesi
Hastanın difteri (Kuşpalazı) mikrobu taşıyıcısı olması
Hastada kalp kapak bozukluğu olması
Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi.
Çocuğunuz
 bu tür problemler yaşıyorsa, hemen bir uzmana başvurun. Aksi takdirde, 
çocuklarda horlama, huzursuz uyku, gece terlemeleri gibi belirtileri 
beraberinde getiren bademcik ve geniz eti, büyüme ve gelişmede geri 
kalmaya, saldırganlık, huysuzluk gibi kişilik değişikliklerine, öğrenme 
güçlüklerine sebebiyet veriyor.
Sömestr tatili ameliyat için en uygun zaman
Bademcik
 hastalıkları ve geniz eti çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinse de 
erişkinler için de aynı kurallar geçerli. Ameliyata engel oluşturacak 
herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik 
ameliyatları uygulanıyor. Solunum sıkıntısına sebep olan iri bademcik ve
 ileri derecede büyümüş geniz eti durumlarında çocuklarda 6 aydan 
itibaren ameliyat yapılabiliyor, yaş bir engel oluşturmuyor. Okul çağı 
çocuklarının derslerinden geri kalmamaları için sömestr tatili uzmanlar 
tarafından en uygun zaman olarak nitelendiriliyor.
Bademcik ameliyatlarında yepyeni bir yöntem
Bademcik
 ameliyatlarında yeni bir yöntem olan Thermal welding hem doktor için 
hem de hastalar için çok büyük kolaylık sağlıyor. Dr. Ömer Faik Sağun, 
thermal welding ile bademcik ameliyatı çok daha rahat yapılıyor. Thermal
 welding, operasyon esnasında ısı enerjisi ile ameliyat alanında kanama 
kontrolünü sağlıyor ve daha sonraki dönemde doku iyileşmesini 
hızlandırıyor. Hastada ameliyat sonrası ağrı ise çok az oluyor dedi.
  
 
 

11:38

Unknown
 No comments
No comments
 
ÇOCUKLARA MEYVEYİ SEVDİRMENİN YOLLARI ÇARELERİ
Çocuğuna yemek yedirmek çoğu annenin içinden çıkamadığı bir sorun. 'Ne yapsam da karnını sağlıklı şeylerle doyursam?' sorusu akılları sürekli meşgul eder durur. 
Bu yüzden birçok anne, 'aç kalacak, zayıf düşüp hasta olacak' diye çocuğunun peşinden ayrılmıyor. 'Aman şu sütü bir içiver kızım', 'Meyveni yedin mi oğlum?' gibi sıkıcı ısrarlar çocukları yıldırmaktan başka bir işe yaramıyor. Böylece anne babalar, kaş yapalım derken göz çıkarıyor. Oysa uzmanlara göre, çocukların ihtiyacı olan vitamin ve mineral deposu meyveleri zorlayarak değil, sevdirerek yedirmek gerekiyor. 
Yeme alışkanlıklarının küçük yaşlarda kazanıldığını söyleyen Sema Hastanesi Beslenme Uzmanı Dr. Hayrettin Mutlu, çocuklara meyveyi sevdirmenin ilk aşamasının anne ve babanın örnek olması olduğunu söylüyor. Evde meyve saatleri düzenlemek ve bunu merak uyandıracak şekilde renklendirmek yollardan ilki. Market ve pazar alışverişlerinde meyve seçiminin ufaklıklara bırakılması, aldığı şeyi merak etmesini sağlıyor, bu da çocukta meyveyi tatma ihtiyacı doğuruyor. Hayatı taklit ederek öğrenen çocuklar böylece gördüklerini uyguluyor. 
Bir çocuğun hoşlandığı şeylerin anne ve baba tarafından belirlendiğini söyleyen Hayrettin Mutlu, çocukların merakına yönelik uygulamalar ile meyvenin sevdirilebileceğini belirtiyor. Mesela, kız çocukları için anne ile mutfakta vakit geçirmek eğlenceli olabilir. 
Mutfakta kek yaparken kızınıza 'Sen dokunma, git oyuncaklarınla oyna.' demek yerine; 'Haydi sen de kek için portakalları getir.' demek onu mutlu edecektir. Böylece kabuklarını rendelediğiniz portakalın bir dilimini kızınıza uzatıp 'Tadına baksana ferah bir lezzeti var.' diyerek meyve yemeye özendirebilirsiniz. Çocuğunuzun yaşına, cinsiyetine ve ilgi alanlarına göre çeşitlendirebileceğiniz yollar aile içi paylaşımı da artırıyor. 
Mutlu'ya göre, meyvelerin oyun çağındaki çocuklara koku yolu ile tanıtılması çocuğun meyveye olan ilgisini de artıracaktır. Evde, sevmediği bir meyveyi saklayıp onu bulmasını istemek çocuğun oyun ihtiyacını karşılar ve meyvenin tadını merak ettirir. Okul öncesi yaşlar için ise plastik meyveleri oyuncak olarak vermek, meyvenin zihinlerinde yer etmesini sağlayacaktır. 1-5 yaşındaki çocuklara meyvelerin resmini yaptırıp; ondan ailedeki herkese bu meyvelerin faydalarını anlatmasını isteyebilirsiniz. Kız çocuklarına, 'Bebeklerinin meyve saati geldi.' deyip, meyveyi sevdirmek de uzmanlara göre izlenecek yollardan biri. 
Okul çağındaki çocuklar içinse evde meyve partisi verip; arkadaşlarını davet etmek hatıralarında meyveyi süsleyecektir. Eğer mümkünse, bağ ve bahçeden çocuklarınızla meyve toplayabilir ya da balkonunuza küçük saksılarda meyve ağaçları dikebilirsiniz. Mutlu, "Bu şekilde sürpriz ve oyunlar ile çocukları hazır gıdalardan uzak tutabilir; vitamin deposu meyveleri dikkat çekici hale getirebilirsiniz." diyor. 
*** 
Sağlıklı beslenmeye küçük yaşlarda alışmak lazım 
Bir insanın beslenme şeklinin çocuk yaşlarda belirlendiğini söyleyen beslenme uzmanı Dr. Selase Sansar Koç, çocuğun sağlıklı besinlere 1,5 yaşında alıştırılması gerektiğini belirtiyor. Sansar, çağımızın hastalığı obezitenin de küçük yaşlarda kazanılmış yanlış beslenme şekline bağlı olduğunu ifade ediyor. Bu yüzden alışkanlıkların kazanıldığı çocukluk yılları, bir bireyin bütün hayatı boyunca nasıl besleneceğinin ve nasıl yaşayacağının habercisi. Uzmanlara göre, erken yaşlarda sağlıklı gıdalarla, düzenli beslenmeye alışan bireyler problemsiz bir vücuda sahip oluyor. 
*** 
Hazır meyve suyu boy uzamasını durduruyor !
Meyve sularının içeriğindeki tatlandırıcı, meyve aroması ve destekleyici vitaminler ne çocuğunuz ne de sizin vücudunuzun ihtiyacı olan vitamin ve minerali sağlamıyor. Bu yüzden uzmanlar, özellikle çocukların yoğunlaştırılmış meyve suyu tüketmelerinin önlenmesi gerektiğini öneriyor. Eğer çocuklar meyve suyu içmek istiyorsa, karışımın evde hazırlanması öneriliyor. Konsantre meyve suları fazla tüketildiğinde, emilmeyen karbonhidratlar ishale, gaza, şişkinliğe yol açabiliyor. Hazır meyve suyu, gelişme çağındaki çocukların boy uzamasını durduruyor; beslenme düzenini bozuyor. 
*** 
Mevsim meyveleri bağışıklık sistemini güçlendiriyor !
Selase Sansar Koç, çocukluk çağının hastalıklar açısından risk grubunda olduğunu; bu yüzden meyve tüketiminin bu yaşlarda hayati önem taşıdığını belirtiyor. Meyveler bol vitamin içerdiklerinden enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çocukların tatlı ihtiyacını meyvelerle gidermenin daha sağlıklı olacağını söyleyen Koç, bu şekilde ufaklıkları abur cuburlardan uzak tutmanın daha kolay olacağını belirtiyor. Çocukların meyve yemesi, bağırsaklarının çalışması ve kabız olmamaları bakımından önemli. Bunun yanında bazı meyveler tam tersi ishal gibi hastalıkları önlüyor.
 ZAMAN 
 
 
 
 

04:17

Unknown
 No comments
No comments
 
ÇOCUKLAR HANGİ YAŞTA YALAN SÖYLEMEYE BAŞLAR ? 
Çocuğunuzun yalan söylediğini farkettiğinizde öncelikle sakinleşin. Öfke, endişe ve çaresizlik duygularının sizi esir almasına izin vermeyin. Unutmayın ki tüm çocuklar yalan söyler. Yalanlar, yaşa bağlı olarak değişebiliyor.
Çocuklar yalan söylediğinde anne-babalar çok kaygılanır. Bunun bir alışkanlık haline gelmesinden korkar ve ne yapacaklarını şaşırabilirler. 
Ceza mı verilmeli?
 Bu seferlik görmezden mi gelmeli? Oturup konuşmalı ve öğüt mü verilmeli?
Psikoloji İstanbul’dan çocuk ve ergen uzmanı psikolog Sevilay Kahveci, “Çocuklar ve Yalan Söyleme Alışkanlıkları” konusunda anne-babalara yol göstermek amacıyla çeşitli bilgiler verdi.
0-3 Yaş: Çok küçük çocuklar için hayal ile gerçek ayrımı henüz yoktur. Bu nedenle iki yaş civarı çocuklar olayları olduğundan çok farklı şekillerde anlatabilirler. Bu dönemde yaşanılan olaylar abartılabilir ve anlatılanlara hayali kahramanlar eklenebilir. Çocuklar büyüdükçe hayal ile gerçeği birbirinden daha rahat ayırabilmeye başlarlar ve böylece hayaller ve abartılar giderek azalır.
4-6 Yaş: Bu yaşlarda çocuklar daha çok cezadan kaçınmak ya da istedikleri bir şeyi elde edebilmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Bu aynı zamanda gelişimlerinin önemli bir parçasıdır. Zira yalan söyleyebilmek, çocuğun başkalarının ne düşündüğünü ve onların kendisininkilerden farklı olabileceğini anlayabilme, onları etkileyebileceğini fark etme ve kendi davranışlarını bu amaca uygun bir şekilde kontrol etme becerilerinin geliştiğini de göstermektedir.
7-11 Yaş: Okulla birlikte artık çocuk için evin dışında yeni bir hayat başlar. Önceki dönemdekilerden farklı olarak çocuk artık kendi hayatı ile ilgili yalanlar söyleyebilir. Bazen arkadaşlarına uyum sağlamak, bazen yaşadığı yetersizlik hisleri ve özgüven eksikliği ile başa çıkabilmek için yalana başvurabilir.
Ergenler: Ergenliğe gelindiğinde artık çocukların kendi ruhsal dünyalarını ebeveynlerinkinden ayırma zamanı gelir ve çoğunlukla yalanlar da bu amaç etrafında oluşur. Arkadaşlarla anne ve babanın bilmediği şeyleri yapmak gencin kendine yeni bir dünya yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu dönemdeki en büyük risk çocuk ve anne-babaları arasında yaşanabilecek olan sorunların kolayca bir güç savaşına dönüşebilmesidir.
Yalan söylediği anda
• Çocuğunuzun yalan söylediğini fark ettiğinizde hayal kırıklığı, öfke, endişe ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirsiniz. Önce kendinize biraz zaman tanıyın ve sakinleşin.
• Üstü kapatılmaya çalışılan şeye odaklanın.
• Çocuğunuz ne kadar sık yalan söylerse söylesin ona “yalancı” diye hitap etmeyin.
• Karşılaştığınız durumu yalan söyleme ya da yalancılık yerine başka şekillerde ifade etmeye çalışın (biraz kafan karıştı herhalde vs).
• Gerçeği biliyorsanız bunu çocuğunuzla paylaşın.
• Olumsuz davranışın ve söylenen yalanın sonuçlarını net olarak belirleyin.
• Yalan söylemek bir çocuk için yardım çığlığı olabilir. Onu dinleyin.
Güç savaşına girmeyin, tuzak kurmayın
• Özellikle daha büyük çocuklar yalan söylediğinde bu durum aile içinde zaman zaman bir güç mücadelesi haline döner. Aile çocuğa itiraf ettirmeye çocuk da reddetmeye kararlıdır. İki taraf da birbirini yıpratır. Bu güç savaşının sonunda (o an içn hangi taraf kazanırsa kazansın) iki taraf da kaybeder, zira çocuk ile kurulan ilişki bozulur. Çocuk ve ebeveynler birbirlerine öfkelenirler ve iletişim tamamen kesilir. Bu da çözümü imkansız kılar.
• Çocuğunuza disiplin kazandırmak için bazı yaptırımlar kullanmanız kaçınılmazdır ancak çok ağır yaptırımlar ya da cezalar çocuğun kendini güvende hissetmemesine yol açar. Kendini güvende hissetmeyen çocuklar da kendilerini korumak için yalana başvurabilirler. Çocuğunuz yaptıkları nedeniyle sıkça yalana başvuruyorsa disiplin yöntemleriniz mutlaka gözden geçirin.
• Yalan söylemesi için ona tuzak kurmayın. Okul müdürü sizi arayıp çocuğunuzun okulda olmadığını söylediğinde eve gelen çocuğa “bugün neredeydin?” diye sorduğunuzda size yalan söyleyecektir ve siz istemeden onun yalan söylemesini teşvik etmiş olursunuz. Bu durumda anne-baba iyice çileden çıkar, çocuk ise kendini kapana sıkışmış hissederek onlara karşı güven duygusunu yitirir. Güvenin olmadığı yerde dürüstlük olmaz.
• Çocuğunuz size bir süredir yalan söylüyorsa hangi yöntemi kullanırsanız kullanın hem sizin hem de çocuğunuzun zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın.
• Çocuğunuzu karşınıza alıp bu yanlış davranış ile ilgili uzun nutuklar çektiğinizde çocuk ya dinlemekten kaçınacak ya da suçluluk hisleri ile içine kapanacaktır. Her iki durumda da çözüm için adım atmak zorlaşacaktır.
(Cumhuriyet Hafta sonu eki)