skip to main |
skip to sidebar
08:22
Unknown
No comments
ÇOCUK TERBİYESİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NEDİR ?
Günümüz anne-babaları çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davranıyor, özgüven
aşılamada abartıya kaçıyor ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemiyor.
"Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni
nesil anne-babalara günümüzde sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk
yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir."
Bu sözler, Medikal Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir'e
ait. Demir, çocuğunun her davranışını büyüteç altına alan, ona sınırlarını
öğretmede tutuk davranan, net ve yüksek ses tonu ile ‘dur’ diyemeyen, halk
arasındaki tabirle, ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babaların
sağlıklı çocuklar yetiştiremedikleri görüşünde.
Bu tarz çocuk yetiştirmenin, abartılı özgüven şişirmesi ile ben merkezci,
sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil
yaratacağı uyarısında bulunan Demir, çocuk büyütürken yapılan ve doğru bilinen
sekiz yanlışa parmak bastı.
ÖZGÜVEN HER KOŞULDA İYİDİR
Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika ve
Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’
olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu
yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan
çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir.
Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken
yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını
mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak, yani hayatta “sürekli
ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden
bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir.
ÇOCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ
Çocukların onurlarını
kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil,
hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç
duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa,
sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile
‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü
şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak
yineleyecektir.
ÇOCUK BAŞKALARININ YANINDA UYARILMAZ
Çocuk, bu bilgiyi kullanarak,
başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının
yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’
denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona
sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal ettiğinde,
anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen
taraf olmalıdır.
BAŞKALARININ ÇOCUĞUNA MÜDAHALE EDİLMEZ
Eskiden genç annesinin başa
çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren
‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir
çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile
sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine;
anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda
bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.
ÇOCUĞUN HER MERAKI GİDERİLMELİ
Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla
cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’
karşılık bulursa, çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir
süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı
sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla
bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce
hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir. Bu da onun kaygı
düzeyini artırabilir, yetişkin dili ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir
duruma getirebilir.
HER SESLENİŞİNE CEVAP VERİLMELİ
Her seslenişine örneğin; o anda bir
yetişkin ile muhabbet halinde iken bile karşılık alan çocuk sınır problemi
yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap
vermek, ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne
istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini
ister. Bunu normal karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı
verir.
HER KARAR MUTLAKA ÇOCUĞA DA SORULMALI
Bu bilgi de 6 yaşında ancak hafta
sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak
mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen
çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki
önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece
yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine her zaman çocuğu da katmak, hatta
onu asıl karar verici yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.
YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ
Bu, sadece pediatrinin değil,
psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye
çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık
açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise yapısal olarak ‘yememeye
yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir.
Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler.
Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken
gezerler. Gezerken yada masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri
zamanlarda da net ancak şiddet ve öfke göstermeden yönlendirmelerle yemek
yedirilebilir.
(NTV)
09:40
Unknown
No comments
ÇOCUKLARA NASIL HAYIR DEMELİ ?
Çocuğa nasıl hayır demeli ?
Çocuğa hayır demek hiç de kolay değil ama teknikleri bilirseniz başarabilirsiniz...
Aile üyelerinin belli bir düzene göre yaşaması için oluşturulan disiplin, genel anlamıyla kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümüdür.
Bu, evin ve ailenin değer, düşünce ve davranışlarına uygun, yapılması ve yapılmaması gereken davranışları içeren önlemler yani bir davranış düzeni demektir. Akşam yatma saati, yeme düzeni, tv seyretme, diş fırçalama gibi durumların sağlıklı ve bilinçli düzenlenmesi kısıtlama engelleme değil, düzenli bir yaşam sistemi yaratmaktır. Bazı ailelerin disiplini(düzeni) daha katı, bazılarının ise esnektir. Burada önemli olan bu düzenin nasıl yapıldığıdır. Kuralların yerleşmesini sağlamak için davranış öncesi, davranış sırasında ve davranıştan sonra yapılması gerekenler vardır.
Davranıştan önce;
* Önleyici açıklama yapmak, kuralları öğretmek (Sokakta ağlayarak bir şey istemesinden ne kadar rahatsız olduğunuzu, nasıl davranması gerektiğini belirtmek)
* Çevreyi, koşulu değiştirmek. (Sokağa çıkar çıkmaz tuvalet ihtiyacını gidermek için tuvalet aramamak için evden çıkmadan önlem almak, yemek zamanında zor yemek yiyorsa yemek öncesinde abur cubur yemesini engellemek ya da yemek saatini değiştirmek)
* Örnek olmak (Anne Baba olarak model olmak. Kitap okuma alışkanlığı olmayan ebeveynlerin çocuklarının kitap okumalarını beklemesi, çocuklarının küfürlü konuşmasını istemeyen anne babanın, kendisinin küfürlü, argo konuşması gibi)
* Aşamaları öğretmek (Odasını toplama beklentiniz ne kadar gerçekçi ? Odasını nasıl toplaması gerektiğini aşama aşama öğretmelisiniz. Arabalar buraya, Legoların kutusu bu, şeklinde yardım etmelisiniz)
Sorun sırasında;
* Gerçek sebebi anlamaya çalışmak. (Çocuk için sorunu yaratan durumun altında bir engellenmişlik ya da başka istek ve ihtiyaçlar olabilir. Anne-babasının yanında korku sebebiyle yatmak isteyen çocuk, doyuma ulaşmamış bir sevgi gereksiniminde olabilir.)
* Alternatifler sunmak (Makyaj malzemelerinizi karıştırıyorsa ona benzer çocuk malzemeleri almak, ablasının defterini karalıyorsa ona başka bir defter almak)
* Duygularınızı belirtmek (“Yemeğini yemediğin zaman üzülüyorum, beslenemediğini düşünüyorum.””Arkadaşına vurduğun zaman onun canı yanıyor, çok üzülüyor.”)
Sorundan sonra;
* Sonuçları değerlendirmek (“Bak odan toplu olmayınca, aradığın oyuncağı bulamıyorsun.”)
* Sonuçları yaşamasına izin vermek (Duvarını boyayan çocuğun, duvarı temizlemesini sağlamak)
Anne Babaların bu stratejileri oluştururken ortak tavır alması, birinin hayır dediğine diğerinin evet dememesi, kararlı ve tutarlı davranmaları istenen davranışları geliştirmesine yardımcı olacaktır. “Hadi bu seferlik izin veriyorum.” “Al da sus yeter ki !” yaklaşımları tutarsız yaklaşımlardır. Çocuğa verilen mesajlar karışır; çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamakta güçlük çeker. Deneme ve isyanı körükler, öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı engeller.
En çok hangi hataları yaparlar?
Hata tanımı çocuğun yaşına, mizacına, aile yapısına göre değerlendirilmelidir. Anne babasına 3-4 yaşında tekme atan, ona sen pissin, çöpsün diye kendince öfkesini gösteren çocukla, 9 yaşındakinin benzer davranışları aynı değildir. Ebeveyni rahatsız eden genelde, ağlayarak isteklerini belirtmesi, nedensiz huzursuz ağlaması, arkadaşlarına vurması, ısırması, küfürlü konuşması ev eşyalarına zarar vermesi, tuvalet eğitimini aldığı halde evde yere tuvaletini yapması, bir başkasının yanında farklı davranışlar sergilemesi, yatma saatinde yatmaması, tv’nin başından kalkmaması, yemeğini yememesi gibi davranışlardır. Bu hataların devamını sağlayanlar ise ailelerin şu tür yaklaşımlarıdır;
* Çocukta görülen istenmeyen davranışın bir süre sonra kendiliğinden geçeceği inancı
* Çocuğun anne babayı duymazdan gelmeye neden olan bıktırıcı tekrarlar ve hatırlatmalar
* Konuşmalar, ders vermeler, söylevler
* Onaylandığını düşündüren, yanlış davranışı görmezden gelmek
* Açık olmayan direktifler (“birbirinizle güzel güzel oynayın”)
Çocuğa hangi noktada “hayır” denmelidir?
Kabul sınırlarınızı aşan durumlarda, davranıştan önce kuralı öğrettiğiniz durumlarda, sık tekrarlanan durumlarda kararlı ve tutarlı “hayır” denmesi davranışın yeniden düzenlenmesine başlangıç olacaktır. Hayır demek ceza demek değildir. Çocuğa gösterilen bir tavırdır.
“Hayır” çocuğun yaşına, kişilik yapısına ve özel durumlara göre düşünülmelidir.3 yaşında yemeğini üstüne dökmeden yemesi beklenemez. Çocuğa kuralların nedeni anlatılmalıdır. Beklenen davranış açıklanmalı, hangi davranışın, ne zaman beklendiği açık bir dille öğretilmelidir. Kuralların uygulanmasında çocuğa aktif rol ve sorumluluk verilmelidir. Beklendik davranışlar veya ona yakın olanlar ve çabası takdir edilerek pekiştirilmelidir.
Bazı isteklerine hayır demenin yarar ve zararları nelerdir?
Kısıtlayıcı sınırlar ve aşırı kontrol ,denemek ve keşfetmek için çocuğa çok az özgürlük sunar. Tamamen yetişkine ait bir kontrol çocuğun özdenetimi geliştirmesini engeller. Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller, çocukta isyanı körükler. “Hayır” lar çocuklara sınırları öğretmek, elindekilerle tatmin olmasını sağlamaktadır. Sorumluluk ve özgürlüğün aile bireyleri arasında sağlıklı dağılımı söz konusudur. Anne bab ve çocuğun hakları güvence altındadır. Sınırların ihlal edilmesi durumunda nelerle karşılaşacağı, önceden tüm taraflar tarafından bilinir. Ağlayarak oyuncağa ulaşamayacağını bilir. Öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı arttırır, işbirliğini ve ilişkileri düzenler.
Ebeveyn çocuğun isteklerini yapmadığında suçluluk psikolojisinden nasıl kurtulabilir?
Suçluluk psikolojisi yanlış yaptığına inanmaktır. Çocuğun özdenetimini sağlayacak yaklaşımların sonuçları ebeveynin doğru yaptığını gösterecektir. Eğer sorun sürüyorsa ya fazla katı, ya tutarsız ya da sınırsız bir yaklaşım söz konusudur. Çocuğa sınır koymak, yanlış davranışları önlemek, kuralları net ve anlaşılır şekilde öğretmek için ihtiyaç duyulan yöntemleri sağlar. Sağlıklı sınırlar konulduğunda öğütlere, tehditlere, cezalar, rüşvetlere gerek kalmayacaktır.Çocuklar yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamak isterler ve buna ihtiyaçları vardır.Onlardan ne beklendiğini, insanlarla birlikteyken nerde duracaklarını, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri gittiklerinde nelerle karşılaşacaklarını bilmek isterler.Sınırlar çocukların araştırma yapmalarına yardımcı olur. Neden sonuç ilişkilerine bu şekilde ulaşırlar.Sınırlar ilişkileri tanımlar kim ebeveyn? Kim çocuk? Ve sınırlar güvenlik sağlar.Çocuklar anne babalarından “anne-baba” olmalarını isterler.Anne babalarının sınırları belirlemede kararlı olmalarını ve kendilerine güvenecekleri sınırları sağlamalarını beklerler.
* KARARLI VE TUTARLI BİR TUTUM SERGİLEYİNİZ.
* MESAJLARINIZ ÇOCUĞU DAVRANIŞI ÜZERİNE OLSUN.
* DOĞRUDAN VE BELİRGİN İFADELER KULLANINIZ.
* NORMAL BİR SES TONU KULLANINIZ.
* SONUÇLARLA YÜZLEŞTİRİNİZ.
* SÖZLERİMİZ DAVRANIŞLARIMIZLA DESTEKLENMELİDİR.
Şeyda Özdalga
Psikolog
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü
Ebeveyniz.biz
11:10
Unknown
No comments
HIRÇIN ÇOCUKLA NASIL BAŞEDİLİR YÖNTEMLERİ
Hırçın çocuk için öneriler
Çocuğunuz bir yaşından itibaren kişilik özelliklerini ortaya koyar...
Her çocuk kendine özeldir ve farklı kişilik özellikleri taşır. Kimi çocuk içine kapanık olur, kimisi dışa dönük. Bazı çozuklar konuşkan olabilirken, bazıları daha sessiz ve sakin olurlar. Bu gibi davranışların dışında bazı duygu durumları vardır ki; hırçınlık bir duygu durumudur ve sonuçları davranışlara yansır.
Hırçınlık dediğimizde öfke, ısrar etme, inat ve tutturma, saldırgan davranışlar, zarar vericilik, ağlama nöbetleri, her şeye karşı çıkma, uzlaşmaya yanaşmama gibi en hafifinden en uç noktalara kadar pek çok şeyden bahsedebiliriz. Bu bir duygu ve davranış bocalamasıdır. Çok küçük yaşlardaki çocuklarda da görülmektedir. Ancak bilinçli hırçın davranışlar 2-3 yaşlarında ortaya çıkar. Ortaya çıkmasıyla birlikte aileler şaşırır. Ne yapacaklarını bilemezler.
Çocuklar neden hırçındır?
Çocuklar kişilik yapıları ya da duruma özgü nedenlerle hırçınlaşabilir. Çocuklar engellenme, yaptıkları işin durdurulması, oyuncaklarının ellerinden alınması, kıyafetlerinin giydirilme ya da çıkartılması aşamasında rahatsız oldukları için hırçın olabilir.
Özellikle büyük yaş çocukların hırçınlıklarının farklı nedenleri olabiliyor. İşte sebepleri;
Kendini ifade etmekte yetersiz olduğunu düşünmek,
Kendine güven sorunu yaşamak, öz güven düşüklüğü
Aile içinde sağlıklı iletişim kurulamamış olması,
Çocuğa olumsuz model olan bir ailenin varlığı,
Kişilik olarak yatkınlık,
Akranlarından ilerde ya da daha geride bir zeka gelişimine sahip olmak,
Çocuklar aile arasında güvene dayalı bir ilişki kurulamamış olması,
Çocuğa önem verilmeyen, dinlenmeyen bir ortam,
Okul sendromu ya da okul sorunları,
Beslenme sorunları,
Sağlık sorunları gibi etkenlerin varlığı.
Ailelere öneriler
Öncelikle bu tür anlık tepkiler hoş görüyle karşılanmalı. Sağlıklı bir aile tutumu olmalı ve eşinizle davranışlarınız birbirinden farklı olmamalıdır.
Çocuğunuz zaman zaman hırçınlaşabilir ama bu davranışını pekiştirmemeli ve çocuğunuza karşı kararlı bir davranış sergilemelisiniz.Hırçınlaşan çocukla inatlaşmayın.
Çocuğunuzun dikkatini dağıtacak bir ortam yaratın ve dikkatini dağıtın.
Çocuğunuza davranırken size nasıl davranmasını istiyorsanız öyle örnek olun.
Zaman zaman hırçınlık yapan çocuğunuza güzel bir şekilde bundan çok rahatsız olduğunuzu ve böyle yaparsa hiçbir istediğinin yapılmayacağını kesin bir dille anlatın.
Yaşı kaç olursa olsun çocuğunuzla konuşmalı ve ciddiye alındığını görmesini sağlayın.
11:47
Unknown
No comments
ANNE ÖPÜCÜĞÜNÜN FAYDALARI GRİBE ETKİSİ MUCİZE KORUMA
Bugünlerde annelerin en çok sorup cevap aradığı soru "Çocuklarımızı domuz gribinden nasıl koruyalım" sorusu...
Özellikle okullarda görüldüğü açıklanan domuz gribi salgını anne babaları ürkütüyor.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu'na göre bu sorunun yanıtı aslında annelerin kendisinde..
Prof. Pehlivanoğlu'na göre annenin elinde iki ilaç var. Bunlardan ilki anne sütü; ikincisi ve en etkilisi ise anne öpücüğü..
Şöyle diyor Pehlivanoğlu: “Anne sütünde bulunan birçok madde ve hücreler, grip virüsünün en etkili ilaçlarıdır.
Ancak bazı durumlarda yeni ortaya çıkan virüse karşı tam korunmada anne sütü bile yeterli olmayabiliyor.
Burada devreye giren bir gerçek, mucize gibi bir sonuca işaret ediyor. Daha önce enfeksiyon geçirmiş ya da belirtisiz olarak geçirmekte olan anneler,
bebeklerini korumak için onlara özel ilaçları kendi vücutları içinde üretiyor.
Çocuğunu öperek onun bedenindeki mikrop ve çevresindeki maddeleri yutan anne, bağırsağında bunları emerek, lenf bezleri sayesinde mikropları ve grip virüsünü öldürmek için gerekli antikorları üretmiş oluyor.
Bu sihirli sistemin işleyişi doğa dışında taklit edilemiyor."
10:31
Unknown
No comments
ÇOCUKLARA TUVALET ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR ?
Çocuğumuzun tuvalet alışkanlığı kazanma sürecinde dikkatli olmamız gereken bir sürü detay var!
Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalı?
Temel
ilke, çocuk hazır olmadıkça tuvalet eğitimine başlanmamasıdır. Amerikan
Hastanesi’nden Dr. Sinan Mahir Kayıran çocuğun bu eğitime hazır
olmasının, bağırsakların veya mesanenin dolduğunun farkında olabilme,
idrar ve dışkıyı tutabilme, ayrıca söylenenleri anlıyabilme
yeteneklerinin kazanılmış olması anlamına geldiğini söylüyor. Gelişimin
bu yönleri kuşkusuz aynı zamanda olgunlaşmaz, bu nedenle genellikle
18-20 aydan önce tuvalet eğitimine başlanmaması uygun olur.
Ortalam
olarak, çocuklar 18. aylarında gelişimsel olarak tuvalet eğitimine
başalmaya hazırdırlar ve 2-3 yaşlarında bu eğitim tamamlanır. Bazı
çocuklarda bu olgunlaşma daha erken olur; belirli bir eğitime gerek
kalmadan çocuk idrar ve dışkısını haber vermeye başlar.
Mira
Danışmanlık’tan Çocuk ve Ergen Psikologu Seval Uslu Yazıcı ise
çocukların mesane ve bağırsak kontrolüne bağlı olarak tuvalet
alışkanlığı kazanma yaşının da değiştiğini belirtiyor. Erkek çocuklar
2.5-3 yaş arası idrarının geldiğini haber verebilir, fakat bazen
kaçırabilirler.
3.5-6 yaş arası dönemde gündüzleri tuvaletini sorunsuz
yapabilir, bazı çocuklar geceleri altına kaçırmayı sürdürebilirler. Kız
çocukları 1.5-2.5 yaş arası dönemde idrarının geldiğini haber verebilir,
ama bazen kaçırabilir. 2.5-5 yaş arası dönemde gündüzleri tuvaletini
sorunsuz yapabilir, ama bazı çocuklar geceleri altına kaçırmayı
sürdürebilir.
Tuvalet eğitimi vermenin önkoşulları
Tuvalet
eğitiminin verileceği zaman ve ortam önemlidir. Çocuk, anne için uygun
olan bir zamanda değil, dışkı ve idrarın beklenebileceği saatlerde
tuvalete oturtulmalıdır.
İdrar ve kakasının geldiğini davranışlarıyla veya sözel olarak belli edebilmelidir.
Anne ve baba, çocuğun rutin yaşamını izleyerek uygun zamanı hissedebilir.
Lazımlık, kuru, ıslak, çiş, kaka vb. kavramlarının çocuk tarafından söylenmesi ve anlamının bilinmesi gerekir.
2-3 saat kuru kalabilmelidir.
Islak ve kirli bezlerden rahatsız olduğunu belirtebilmelidir.
Zamanından önce tuvalet eğitimine zorlanan çocuklarda şöyle problemler ortaya çıkar:
Çocuğun toprak ve kakası gibi yenilmeyen şeyler yemesine sebep olur.
Çocuğun kabız olmasına yol açar.
Yetişkinlik döneminde inatçı, titiz, cimri ve takıntılı bir kişilik sahibi olur.
Tuvalet eğitiminde dikkat edilmesi gerekenler
Tuvalet
eğitiminde, acele ediyormuş veya ediliyormuş ya da söylenilen yer ve
zamanda yapmazsa büyükler kendisine kızıyormuş gibi bir duygu
yaratılmamalıdır.
Bazı anneler çocuğun altını değiştirirken
tiksindiğini belli eden davranışlar sergilerler ve bu durum çocuk
üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Çocuk kaka ve idrar yapmanın kötü bir
davranış olduğunu düşünür, cinsel organına tiksintiyle bakıldığını
düşünerek ileride cinselliğe karşı yanlış yargılar besler. Bu nedenle
anne tiksinse bile tiksindiğini belli etmemelidir.
Anne baba veya
büyük kardeşler çocuğa model olmalıdır. Onların tuvalet yapma
biçimlerini görürlerse daha çabuk tuvalet alışkanlığı edinirler.
Ailenin
olumlu tavrı koruması daima önemlidir.
Tuvalet alışkanlığı kolayca
öğretilemezse, bu başarısızlık olarak değerlendirilmemeli ve çocuğu
kabul etmiyormuş, ona küsülmüş, kızılmış gibi davranış göstermekten
kaçınılmalıdır.
Önce elbiseleri çıkarılmadan lazımlığa oturması sağlanmalıdır. Bunu yaparken çocuk zorlanmamalı, oyun havasında yapılmalıdır.
Daha sonra elbiseleri çıkarılarak lazımlığa oturtulmalıdır.
Her defasında altı banyoda değiştirilmelidir.
Çocuğa iç çamaşırını indirip çekme becerisi kazandırılmalıdır.
Çocuğun bu konuda her davranışı takdir edilmeli ve ödüllerle pekiştirilmelidir.
Tuvaletten sonra ellerini yıkama becerisi kazandırılmalıdır.
Kız çocuğuna tuvalet sonrası temizlik öğretilirken silmeyi önden arkaya doğru yapması sağlanmalıdır.