8 Ocak 2013 Salı

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ


Bükük dudaklar, ağlamaklı titrek bir ses, çatık kaşlar ve bunu takip eden “Anne, canım çok sıkılıyor, bir şeyler yapalıııım!” nidası.

Çok tanıdık geldi değil mi? İçimiz burkularak “Ne yapsam da sıkıntısını gidersem?” diye evin içinde dört döndüğümüz çok oluyor yanılıyor muyum?

İŞTE SİZE HARİKA BİR FİKİR!

Hazırlanın, ona İngilizce renkleri öğretiyoruz:

Evde bulunan renkli karton, elişi kağıdı, renkli kalem, kıyafet vb. üzerinde renkleri gösterebileceğiniz eşyalar seçin. Bunlar arasından 5 ile 9 arası renk seçin. Çocuğunuz Türkçe renkleri zaten biliyor olmalı, bu sizin en büyük destekçiniz olacak. Unutmayın, bu öğrendiği kelimeler başka bir dile ait. Bu farkı ona mutlaka gösterin. Gösterin ki ana dili, yani öğrendiği her ayrıntının anlamlanmasına kaynak teşkil edecek en önemli cevheri zarar görmesin.

Sırayla renkleri gösterin ve Türkçe sorun “Bu ne renk?”. Diyecek ki “kırmızııııı”. Onu yeni bir şey öğrenmesi için hazırlayın. Merak uyandırmak etkili bir öğrenme için birinci şart. Mesela deyin ki:

“Kırmızı İngilizce’de nasıl söyleniyor? Biliyor musun?”
“Hayııır”
“Ben öğrendim nasıl söylediklerini”
“Nasııııııııl?
“Red”
“Red?”
“Evet “red”
“Hatta başka renkleri de öğrendim. Mesela sarı “yellow”
“Yellow”
“Evet yellow”


Bu araya minicik bir tekerleme sığdırıp biraz bu iki rengin söylenişini tekrar ettirebilirsiniz. “Red lorry, yellow lorry” Bu tekerlemeyi peş peşe hızlı bir şekilde söylemesini isteyin. Başta dili dolanacak, ama bu sizin eğlenceniz olacak. Ona katılmayı, siz de tekrarlamayı unutmayın. Hata yaptığınızda gülmeyi de. Bu ona hatalarından korkmamayı ve başarmak için daha çok denemesi gerektiğini öğretecektir. Hatalar öğrenme sürecinin doğal bir ürünüdür unutmayın.

Bu eğlenceli tekerleme arasından sonra diğer renkleri de öğrenmek için heyecanlanacaktır.

ŞİMDİ OYUN ZAMANI!

Seçtiğiniz bütün renkleri öğrettikten sonra bunların çocuğunuzun hafızasına iyice yerleştirmenin vakti geldi. Evde bir çocuk varken renkli boya kalemlerinin ve resim kağıtlarının olmaması imkansız. Bir resim kağıdını seçtiğiniz renklerin iki katı kadar eşit parçaya ayırın. Her renkten iki adet olacak şekilde çocuğunuzla beraber boyayın. Boyarken de renklerin isimlerini tekrar edin.

Bu keyifli boyamadan sonra oyun kartlarınız hazır. Hazırladığınız renkli kartları karıştırın ters çevirerek masaya dizin. Hepimizin bildiği “Eşini bul” oyununu oynayın. Açtığı her kartın üzerindeki rengi mutlaka söylemesini isteyin. Bu oyununuzun bir kuralı olsun. Bütün renkler eşleşene kadar oynamaya devam edin.

Çocuğunuz eğlenerek renkleri öğrendi bile. Unutmamanız gereken en önemli noktalardan bir diğeri de öğrendiklerinin ilerleyen zamanlarda tekrar edilmesi. Resim yaparken öğrendiği renklerin isimlerini “Geçen gün biz hangi İngilizce renkleri öğrenmiştik, unuttum bana hatırlatır mısın?” diyerek sorabilirsiniz. Eğer böyle sorarsanız test edildiğini değil, bilen bir kişi olarak ona danıştığınızı düşünecektir. Bu da ona özgüven kazandıracaktır.

7 Ocak 2013 Pazartesi

ÇOCUĞUMUN DİKKAT EKSİKLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


ÇOCUĞUMUN DİKKAT EKSİKLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


Dikkat eksikliği olan çocuklar, okulda, öğrenmede sorun yaşayabiliyor. Bunları çözmek mümkün. Yapılması gereken bu çocukların özel bir durumları olduğunu kabul etmek ve anne-baba ve öğretmen olarak bu duruma uygun davranmak. 

Aşağıdaki 50 kural öğretmenlere dikkat eksikliği olan çocuklara derslerde nasıl yardımcı olabileceklerini gösteriyor.

Bu kuralları anne babalar olarak bizler de okula destek olmak ve çocukların evdeki öğrenme süreçlerini hızlandırmak için kullanabiliriz.

1. Her şeyden önce, öğrencinizin yaşadığı sorunun, dikkat eksikliği olduğundan emin olmalısınız. Teşhis koymak doğal olarak öğretmenlerin işi değildir ancak bu konuda anne babayı yönlendirebilirsiniz. Çocuğa iyi ve doğru bir teşhis konulduğundan emin olana kadar da soru sormaya devam etmelisiniz. Bütün bu aşamalar sizin sorumluluğunuz değildir: ancak anne babaya destek olabilirsiniz. 

2. Size yardımcı olabilecek kaynakları harekete geçirin. Eğer sınıfınızda birden fazla dikkat eksikliği olan çocuk varsa çok yorulursunuz. Okulun ve anne babaların desteğini isteyin. Bir sorun ortaya çıktığında danışabileceğiniz, bu konuda bilgili bir profesyonelle - psikiyatrist, psikolojik danışman, okul psikoloğu, çocuk doktoru - işbirliği yapmalısınız. Bu konuda size yardımcı olacak kişinin ünvanı değil, bu konuda ne kadar bilgisi olduğu, dikkat eksikliği olan kaç çocukla ilgilendiği ve sade, öz konuşabilmesi önemlidir. Anne baba ile sürekli iletişim kurarak onların da aynı hedefler için çalışmasını sağlamalısınız.

3. Kaldırabileceğiniz yükün sınırlarını bilin. Yardım istemekten çekinmeyin. Bir öğretmen olarak bu konuda uzman olmanız beklenemez. 

4. Çocuğun kendisine, ona nasıl yardımcı olabileceğinizi sorun. Dikkat eksikliği olan çocukların sezgileri genellikle çok gelişmiştir. Eğer nasıl daha iyi öğrenebilecekleri kendilerine sorulursa bunu anlatmaktan çekinmezler; ama bu bilgiyi gönüllü olarak anlatmaktan çekinirler çünkü anlatacakları yöntem genellikle sıra dışıdır. Bu yüzden öğrencinizle baş başa oturun ve nasıl daha iyi öğrenebileceği konusunda onun fikirlerini öğrenin. Bir çocuğun en iyi ve kolay nasıl öğrenebileceği konusundaki en büyük "uzman" yine kendisidir ama ne yazık ki çoğu zaman fikirleri ya duymazdan gelinir ya da hiç sorulmaz. 

5. Öğrenmenin duygusal yönünü göz ardı etmeyin. Bu çocuklar sınıftaki faaliyetlerin eğlendirici yönünü bulmak, başarısızlık ya da beceriksizlik yerine başarılı olmanın tadına varmak, korku ya da sıkıntı yerine heyecan yaşamak ihtiyacındadırlar. Sınıftayken çocuğun yaşamakta olduğu duyguları gözlem altında tutmak gereklidir.

6. Dikkat eksikliği olan öğrenciler düzenli ortamlara ihtiyaç duyarlar. Kendi başlarına iç dünyalarını düzenleyemedikleri için dış dünyalarının başkaları tarafından düzenlenmiş olmasını gereksinirler. Listeler yapın. Ne yapacaklarını unutan ya da bilemeyen çocuklar bu listeleri çok faydalı bulacaklardır. Onların hatırlatılmaya; prova yapmaya; tekrar yapmaya; yönlendirilmeye; sınırlar konulmasına ve düzene, ihtiyaçları vardır.

7. Kuralları yazın ve her dakika göz önünde olacağı bir yere asın. Çocuklar kendilerinden ne beklendiğinden emin olduklarında, çevrelerindeki kişilere daha fazla güven duyacaklardır. 

8. İşlerin nasıl yapılması gerektiğini tekrarlayın, yazın, söyleyin, tekrar tekrarlayın. Dikkat eksikliği olan kişiler direktifleri bir kereden fazla duymak ihtiyacındadırlar.

9. Sürekli göz göze gelmeye çalışın. Dikkat eksikliği olan bir öğrenci ile göz göze gelerek, onu "daldığı alemden" geri getirebilirsiniz. Sık sık tekrarlayın. 

10. Dikkat eksikliği olan öğrencinizi size en yakın noktaya oturtun. Böylece dalıp gitmeye meyilli öğrencinizin dikkatini her an üzerinizde tutabilirsiniz.

11. Sınırlar koymaktan çekinmeyin. Sınırlar çocuklara ceza vermek için değil onları rahatlattığı ve çevrelerine güven duymalarını sağladığı için konur. Sınır koymayı sık sık, sizden beklediği gibi, vaktinde ve yalın bir biçimde yapmaya çalışmalısınız.

12. Önceden belirlenmiş bir programa dakik bir biçimde sadık kalmasını sağlayın. Bu programı tahtaya ya da öğrencinin sırasına yapıştırabilir ve sık sık bakması için uyarabilirsiniz. Eğer programda bir değişiklik yapmak durumunda kalırsanız ki öğretmenler bundan pek hoşlanırlar; öğrencinizi uyarın ve hazırlayın. Dikkat eksikliği olan çocuklar için haber verilmemiş bir değişime uymak çok zordur. Değişiklikleri uzun zaman önceden haber vermeyi ihmal etmemelisiniz. 

13. Okul sonrasında yapması gerekenleri yazması için yardımcı olun. Böylece, dikkat eksikliği olan çocukların en büyük özelliklerinden birinin önünü alabilirsiniz: ERTELEME.

14. Mümkünse, belli bir zaman içinde bitirilmesi gereken sınavlar yapmayın. Sınavlara zaman koymanın eğitsel bir değeri zaten yoktur ve belirli bir zaman içinde bitirilmesi gereken sınavlar dikkat eksikliği olan çocuklara bildiklerini gösterme fırsatı vermez.

15. Dikkat eksikliği olan öğrencinizin arada bir sınıftan çıkmasını sağlayarak - sınıf dışında bir iş yaratarak- bir emniyet sübabı oluşturun: Eğer, bunu sınıfın kuralları içine oturtabilirseniz o zaman çocuğa sınıfta kalıp "kendini kaybetmek" yerine; bir şans vermiş olursunuz ve aynı zamanda da kendini izleme ve kontrol etmeyi öğretirsiniz. 

16. Ödevleri kontrol ederken, miktardan çok ödevin kalitesine bakın. Dikkat eksikliği olan çocuklar genellikle omuzlarına fazla yük alamazlar. Öğrenmeye devam ettikleri sürece buna izin verilmelidir. Diğer çocuklar kadar çok bilgi öğrenebilirler ama kimi zaman onların yapabileceği kadar ödev yapamazlar. 

17. Çocuğun neler öğrendiğini sık sık kontrol edin. Dikkat eksikliği olan çocuklar için bu tür kontroller çok yararlıdır; çalışmaya devam eder, kendilerinden neler beklendiğini bilir, hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını gözlemleyebilir ve cesaretlenirler. 

18. Büyük projeleri, küçük ve bitirilmesi kolay parçalara bölün. Bu kural, Dikkat eksikliği olan çocukların öğrenimlerindeki en hayati kuraldır. Büyük projeler Dikkat eksikliği olan öğrencileri hemen yıldırır ve "Ben- bunu- bitirmeyi -asla- başaramam" demelerine neden olur. Oysa büyük bir işi kolayca başarılabilir küçük parçalara bölmek, onları ürkütmeyecektir. Bu çocuklar genellikle sandıklarından daha fazlasını başarabilirler. Öğretmen böylece çocuğa kendini kendine ispatlayabilmesi için yardımcı olur. Özellikle küçük çocuklarda bu yöntem, başarısızlık korkusuna kapılan çocukların yaşadıkları öfke nöbetlerinin de önüne geçer. Daha büyük çocuklarda ise genellikle yerleşmiş olan, yenilgiyi baştan kabullenmek olgusunun önüne geçer.

19. Sınıfta şakacı, alışılmışın dışında, neşeli biri olmaya çalışmalısınız. Dikkat eksikliği olan çocuklar, eğlenceye bayılırlar ve hemen katılırlar. Bu da dikkatlerini toplamalarına neden olur- hem çocuğun hem de sizin. "Tedavileri" sırasındaki hayatları baştan sona düzen, program, listeler ve kurallar gibi sıkıcı şeylerle doludur. Oysa siz Dikkat eksikliği olan öğrencilerinize; bunları uygulamak için sizin sıkıcı bir öğretmen ya da onların sıkıcı öğrenciler olmasının şart olmadığını göstermelisiniz. Arada bir biraz neşe ölçüsünü kaçırabilirseniz bunun çok yardımı olduğunu göreceksiniz.

20. Bu arada çocukları fazla heyecanlandırmaktan da kaçınmalısınız. Unutmamalısınız ki Dikkat eksikliği olan çocuklar kaynamakta olan süt tenceresine benzerler, kaşla göz arasında taşarlar. Ateşi hemen söndürebilmek için sütten gözünüzü ayırmamak gerekir. 

21. Çocuğun başarılarını yakalamak ve övmek için hep tetikte olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar, o kadar fazla başarısızlık yaşarlar ki, verebileceğiniz her türlü olumlu tepkiye ihtiyaçları vardır. Göz ardı edilmemesi gereken diğer bir nokta da; bu öğrencilerin övgüye çok olumlu tepki verdikleridir. Cesarete, çok ama çok ihtiyaçları vardır. Sanki övgüyle büyür ve gelişirler. Övgü almadıkları durumda siner ve içlerine kapanırlar. Dikkat Eksikliğinin en fazla zarar verdiği alan, çocuğun kendine olan güvenidir. Onun için bu çocukları övgü ve cesaretle beslemeyi unutmayın.

22. Dikkat eksikliği olan çocukların en büyük sorunu hatırlayamamaktır. Hatırlamalarına yardımcı olabilmek için onlara küçük hileler öğretin. Öğrenme zorluğu yaşayan çocuklar alanındaki çalışmaları ile en önemli uzmanlardan biri olan Dr.Mel Levine, Dikkat eksikliğiolan çocukların "canlı hafıza" ya da başka bir deyişle: hafıza sofrasındaki mevcut yer konusunda sorunlar yaşadığını belirtmektedir. Aklınıza gelebilecek her türlü hile - ipuçları, kafiyeler, kodlar ve benzerleri- hafızanın geliştirilmesine yardımcı olacaktır. 

23. Öğretirken konu başlıklarını kullanın, ana fikir çıkarmayı öğretin. Bu konular dikkat eksikliği olan çocuklar tarafında kolay öğrenilmezler ancak bir kez öğrendiler mi öğrendiklerini şekillendirebilirler. Bu yöntem, çocuğa öğrenmeyi başardığı bilgilerin gerekli olduğu duygusunu da aşılayacaktır. Çünkü genellikle öğrendiklerinin gereksiz, hiç kullanmayacakları bilgiler olduğu yönünde inançları vardır. 

24. Neler söyleyeceğinizi söylemeden önce anons edin, sonra söylemek istediğinizi söyleyin. Dikkat eksikliği olan çocukların çoğu daha ziyade duyduklarını değil gördüklerini daha çabuk öğrendikleri için; eğer söylemekte olduğunuzu tahtaya da yazarsanız çok yardımcı olursunuz. Bu tür bir eğitim, bilgileri hiç silinmeyecek şekilde çocukların akıllarına kaydedecektir. 

25. Talimatlarınızı basitleştirin. Seçilecek şıkları basitleştirin. Zamanlamayı basitleştirin. Basit cümleleri kavramak daha kolaydır. Ama renkli cümleler kullanın, renkli bir dil dikkat toplamaya yardımcı olur.

26. Çocukların kendilerini değerlendirebilmeleri için onlara yardımcı olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar kendilerini değerlendiremezler. Çoğu zaman nasıl davrandıklarının ya da bulundukları noktaya nasıl geldiklerinin farkında değildirler. Onlara bu bilgiyi yapıcı bir tavırla aktarın. Şöyle sorular sorabilirsiniz; "Şimdi ne yaptığının farkında mısın?","Bunu başka bir şekilde söyleyebileceğini biliyor musun?" ya da "Sen öyle dediğinde, arkadaşının neden üzüldüğünü biliyor musun?" Kendi kendini tanımasına yardımcı olacak sorular sormayı denemelisiniz. 

27. Ondan beklediklerinize açıklık kazandırın

28. Davranışların yönlendirilmesini sağlamak için daha büyük çocuklarda puanlama sistemi ve daha küçük çocuklarda ödüllendirme sistemi geliştirin. Dikkat eksikliği olan çocuklar için ödül almak ya da saptanan hedeflere ulaşmak çok önemlidir. 

29. Eğer çocuk sosyal işaretlerden - vücut dili, ses tonu, zamanlama ve benzerleri- anlamıyorsa; o zaman tedbirli bir şekilde bunları anlamayı ona öğretmelisiniz. Örneğin; "Sen kendi hikayeni anlatmadan önce arkadaşınınkini bir dinle bakalım" ya da "Karşındaki ile konuşurken onun gözlerine bakmaya çalışmalısın". Dikkat eksikliği olan çocukların çoğunluğu bencil ya da farklı olarak damgalanırlar ama onlarda eksik olan başkaları ile düzeyli iletişim kurma becerisidir. Bu beceri çocuklarda doğuştan olmaz ama öğretilebilir ya da yönlendirilebilir. 

30. Sınav tamamlamayı öğretin.

31. İşleri oyun şekline getirin.

32. Çocukları çifter ya da üçer gruplar halinde ayırın. Birlikte çalışabilecek grup şeklini bulana kadar denemekten vazgeçmeyin.

33. Grubuna bağlı kalmasına dikkat edin. Dikkat eksikliği olan çocuklar bir gruba ait olmak ve işlev sahibi olmak ihtiyacı duyarlar. Yapacak bir işleri olduğu sürece, yaptıkları işe odaklanırlar ve hayale dalmazlar. 

34. Olanak buldukça çocuğa sorumluluğunu verin. Sırt çantasını nereye koyması gerektiğini hatırlayabilmesi için kendi kendine bir yöntem bulmasını sağlayın. Nelere ihtiyacı olduğunu ona dikte etmek yerine sizden yardım istemesini bekleyin.

35. Evden-okula-eve bir ödev defteri tutturun. Bu yöntem ev ile okul arasında sürekli bir iletişim sağlanması için en geçerli yöntemdir. 

36. Günlük karne sistemi geliştirin. Çocuk küçükse karne eve gitmeli daha büyükse direkt olarak çocuğa okunmalıdır. Günlük karne disiplin amaçlı değil ama cesaret verici olmalıdır. 

37. Alarmı olan saatler, çocuğun kendini zamanlaması için çok yardımcıdır. Örneğin; ilacını almayı hatırlayamayan bir çocuk eğer alarmlı bir kol saati takarsa ya da çalışma saatinde masasına bir saat konursa, zamanın nereye gittiğini görmesi çok yararlı olacaktır. 

38. Dikkat eksikliği olan çocuklar, neler olacağını önceden bilmek ve kendilerini hazırlamak ihtiyacındadırlar. Eğer aniden ne yapmalarını gerektiğini bilmedikleri bir zaman dilimi ile karşı karşıya kalırlarsa süt tenceresi kaynayıp taşacaktır. 

39. Övün, sırt sıvazlayın, onaylayın, cesaret verin, umutlandırın.

40. Daha büyük çocuklara, öğrendiklerini daha sonra hatırlayabilmek için küçük notlar yazmalarını önerin. Notlara yalnızca kendilerine söylenenleri değil kendi düşüncelerini de eklemeleri yararlı olur. Bu yöntem söylenenleri daha dikkatli dinlemelerine neden olacaktır. 

41. Dikkat eksikliği olan çocukların çoğu el yazısıyla yazı yazmakta zorlanırlar. Bu yeteneklerini geliştirebilmeleri için alternatifler yaratın. Örneğin daktilo yazmayı öğrenmesini önerin ya da yazılı sınav yerine sözlü sınav yapın. 

42. Bir senfoniyi yöneten bir orkestra şefi gibi davranın. Orkestranın senfoni başlamadan önce dikkatini toplamasını sağlayın. (Bunun için sessizlik ya da el çırpma yöntemini kullanabilirsiniz) Sınıfın değişik bölümlerine elinizle sinyaller vererek notaları zamanında çalmalarını sağlayın. 

43. Olanak buldukça, birlikte çalışabilmeleri için onları her ders için bir çalışma arkadaşı seçmeye ve telefon numarasını yazmaya teşvik edin. 

44. Çocuğun arkadaşları tarafından damgalanmasını önlemek için, sınıf arkadaşlarına durumu açıklayın ve normal davranmalarını sağlayın.

45. Anne babayla sık sık görüşün. Onlarla yalnızca sorun ortaya çıktığında görüşmekten kaçının.

46. Evde yüksek sesle kitap okumasını önerin. Sınıfta, olanak buldukça yüksek sesle okuyun. Çocuğun tek bir konu üzerinde odaklanma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olun. 

47. Tekrarlayın, tekrarlayın, tekrarlayın.

48. Hem çocuk hem yetişkin Dikkat eksikliği tedavisinde en etkili yöntem; bol miktarda spor yapmaktır. Sportif faaliyetler, enerjinin fazlasını kullanmayı, dikkati tek bir noktaya yoğunlaştırmayı ve hormonların ve beyin hücrelerinin uyarılmasını sağlar. Basketbol, voleybol ya da futbol gibi takım sporlarını ya da yüzme, ip atlama ve koşma gibi kişisel spor faaliyetlerini teşvik edin. 

49. Büyük çocuklarla, sınıfa girmeden önce, öğretilecek konuları tartışmak; stres faktörünü azaltacaktır. 

50. Her an kıvılcımları yakalamaya hazır olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar göründüklerinden daha yetenekli ve beceriklidirler. Yaratıcı güçleri, espri yetenekleri, neşeleri ve kavrama kapasiteleri sınırsızdır. Gayet esnektirler. Yardımsever ve şefkatlidirler. İçinde bulundukları ortama, kendilerinde var olan "o özel kıvılcım" sayesinde hayat katarlar. Unutmayın, her gürültünün içinde bir melodi ve yazılması gereken bir senfoni vardır.

6 Ocak 2013 Pazar

ÇOCUK TERBİYESİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NEDİR ?

ÇOCUK TERBİYESİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NEDİR ?



Günümüz anne-babaları çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davranıyor, özgüven aşılamada abartıya kaçıyor ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemiyor.

 "Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalara günümüzde sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir."

Bu sözler, Medikal Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir'e ait. Demir, çocuğunun her davranışını büyüteç altına alan, ona sınırlarını öğretmede tutuk davranan, net ve yüksek ses tonu ile ‘dur’ diyemeyen, halk arasındaki tabirle,  ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babaların sağlıklı çocuklar yetiştiremedikleri görüşünde.
Bu tarz çocuk yetiştirmenin, abartılı özgüven şişirmesi ile ben merkezci, sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratacağı uyarısında bulunan Demir, çocuk büyütürken yapılan ve doğru bilinen sekiz yanlışa parmak bastı.

ÖZGÜVEN HER KOŞULDA İYİDİR
Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika ve Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’ olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir.

Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak, yani hayatta “sürekli ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir.

ÇOCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ
Çocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa, sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile ‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.


ÇOCUK BAŞKALARININ YANINDA UYARILMAZ
Çocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’ denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal ettiğinde, anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen taraf olmalıdır.


BAŞKALARININ ÇOCUĞUNA MÜDAHALE EDİLMEZ
Eskiden genç annesinin başa çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren ‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.


ÇOCUĞUN HER MERAKI GİDERİLMELİ
Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’ karşılık bulursa, çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir. Bu da onun kaygı düzeyini artırabilir, yetişkin dili ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir duruma getirebilir.


HER SESLENİŞİNE CEVAP VERİLMELİ
Her seslenişine örneğin; o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile karşılık alan çocuk sınır problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap vermek, ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu normal karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı verir.


HER KARAR MUTLAKA ÇOCUĞA DA SORULMALI
Bu bilgi de 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine her zaman çocuğu da katmak, hatta onu asıl karar verici yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.


YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ
Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise yapısal olarak ‘yememeye yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir.


Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler. Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken yada masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri zamanlarda da net ancak şiddet ve öfke göstermeden yönlendirmelerle yemek yedirilebilir.

 (NTV)

5 Ocak 2013 Cumartesi

ÇOCUKLARA NASIL HAYIR DEMELİ ?

ÇOCUKLARA NASIL HAYIR DEMELİ ?


Çocuğa nasıl hayır demeli ?
Çocuğa hayır demek hiç de kolay değil ama teknikleri bilirseniz başarabilirsiniz...


Aile üyelerinin belli bir düzene göre yaşaması için oluşturulan disiplin, genel anlamıyla kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümüdür.

Bu, evin ve ailenin değer, düşünce ve davranışlarına uygun, yapılması ve yapılmaması gereken davranışları içeren önlemler yani bir davranış düzeni demektir. Akşam yatma saati, yeme düzeni, tv seyretme, diş fırçalama gibi durumların sağlıklı ve bilinçli düzenlenmesi kısıtlama engelleme değil, düzenli bir yaşam sistemi yaratmaktır. Bazı ailelerin disiplini(düzeni) daha katı, bazılarının ise esnektir. Burada önemli olan bu düzenin nasıl yapıldığıdır. Kuralların yerleşmesini sağlamak için davranış öncesi, davranış sırasında ve davranıştan sonra yapılması gerekenler vardır.

Davranıştan önce;

* Önleyici açıklama yapmak, kuralları öğretmek (Sokakta ağlayarak bir şey istemesinden ne kadar rahatsız olduğunuzu, nasıl davranması gerektiğini belirtmek)

* Çevreyi, koşulu değiştirmek. (Sokağa çıkar çıkmaz tuvalet ihtiyacını gidermek için tuvalet aramamak için evden çıkmadan önlem almak, yemek zamanında zor yemek yiyorsa yemek öncesinde abur cubur yemesini engellemek ya da yemek saatini değiştirmek)

* Örnek olmak (Anne Baba olarak model olmak. Kitap okuma alışkanlığı olmayan ebeveynlerin çocuklarının kitap okumalarını beklemesi, çocuklarının küfürlü konuşmasını istemeyen anne babanın, kendisinin küfürlü, argo konuşması gibi)

* Aşamaları öğretmek (Odasını toplama beklentiniz ne kadar gerçekçi ? Odasını nasıl toplaması gerektiğini aşama aşama öğretmelisiniz. Arabalar buraya, Legoların kutusu bu, şeklinde yardım etmelisiniz)

Sorun sırasında;

* Gerçek sebebi anlamaya çalışmak. (Çocuk için sorunu yaratan durumun altında bir engellenmişlik ya da başka istek ve ihtiyaçlar olabilir. Anne-babasının yanında korku sebebiyle yatmak isteyen çocuk, doyuma ulaşmamış bir sevgi gereksiniminde olabilir.)

* Alternatifler sunmak (Makyaj malzemelerinizi karıştırıyorsa ona benzer çocuk malzemeleri almak, ablasının defterini karalıyorsa ona başka bir defter almak)

* Duygularınızı belirtmek (“Yemeğini yemediğin zaman üzülüyorum, beslenemediğini düşünüyorum.””Arkadaşına vurduğun zaman onun canı yanıyor, çok üzülüyor.”)

Sorundan sonra;

    * Sonuçları değerlendirmek (“Bak odan toplu olmayınca, aradığın oyuncağı bulamıyorsun.”)

    * Sonuçları yaşamasına izin vermek (Duvarını boyayan çocuğun, duvarı temizlemesini sağlamak)

Anne Babaların bu stratejileri oluştururken ortak tavır alması, birinin hayır dediğine diğerinin evet dememesi, kararlı ve tutarlı davranmaları istenen davranışları geliştirmesine yardımcı olacaktır. “Hadi bu seferlik izin veriyorum.” “Al da sus yeter ki !” yaklaşımları tutarsız yaklaşımlardır. Çocuğa verilen mesajlar karışır; çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamakta güçlük çeker. Deneme ve isyanı körükler, öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı engeller.

En çok hangi hataları yaparlar?

Hata tanımı çocuğun yaşına, mizacına, aile yapısına göre değerlendirilmelidir. Anne babasına 3-4 yaşında tekme atan, ona sen pissin, çöpsün diye kendince öfkesini gösteren çocukla, 9 yaşındakinin benzer davranışları aynı değildir. Ebeveyni rahatsız eden genelde, ağlayarak isteklerini belirtmesi, nedensiz huzursuz ağlaması, arkadaşlarına vurması, ısırması, küfürlü konuşması ev eşyalarına zarar vermesi, tuvalet eğitimini aldığı halde evde yere tuvaletini yapması, bir başkasının yanında farklı davranışlar sergilemesi, yatma saatinde yatmaması, tv’nin başından kalkmaması, yemeğini yememesi gibi davranışlardır. Bu hataların devamını sağlayanlar ise ailelerin şu tür yaklaşımlarıdır;

* Çocukta görülen istenmeyen davranışın bir süre sonra kendiliğinden geçeceği inancı
* Çocuğun anne babayı duymazdan gelmeye neden olan bıktırıcı tekrarlar ve hatırlatmalar
* Konuşmalar, ders vermeler, söylevler
* Onaylandığını düşündüren, yanlış davranışı görmezden gelmek
* Açık olmayan direktifler (“birbirinizle güzel güzel oynayın”)

Çocuğa hangi noktada “hayır” denmelidir?

Kabul sınırlarınızı aşan durumlarda, davranıştan önce kuralı öğrettiğiniz durumlarda, sık tekrarlanan durumlarda kararlı ve tutarlı “hayır” denmesi davranışın yeniden düzenlenmesine başlangıç olacaktır. Hayır demek ceza demek değildir. Çocuğa gösterilen bir tavırdır.

“Hayır” çocuğun yaşına, kişilik yapısına ve özel durumlara göre düşünülmelidir.3 yaşında yemeğini üstüne dökmeden yemesi beklenemez. Çocuğa kuralların nedeni anlatılmalıdır. Beklenen davranış açıklanmalı, hangi davranışın, ne zaman beklendiği açık bir dille öğretilmelidir. Kuralların uygulanmasında çocuğa aktif rol ve sorumluluk verilmelidir. Beklendik davranışlar veya ona yakın olanlar ve çabası takdir edilerek pekiştirilmelidir.

Bazı isteklerine hayır demenin yarar ve zararları nelerdir?

Kısıtlayıcı sınırlar ve aşırı kontrol ,denemek ve keşfetmek için çocuğa çok az özgürlük sunar. Tamamen yetişkine ait bir kontrol çocuğun özdenetimi geliştirmesini engeller. Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller, çocukta isyanı körükler. “Hayır” lar çocuklara sınırları öğretmek, elindekilerle tatmin olmasını sağlamaktadır. Sorumluluk ve özgürlüğün aile bireyleri arasında sağlıklı dağılımı söz konusudur. Anne bab ve çocuğun hakları güvence altındadır. Sınırların ihlal edilmesi durumunda nelerle karşılaşacağı, önceden tüm taraflar tarafından bilinir. Ağlayarak oyuncağa ulaşamayacağını bilir. Öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı arttırır, işbirliğini ve ilişkileri düzenler.

Ebeveyn çocuğun isteklerini yapmadığında suçluluk psikolojisinden nasıl kurtulabilir?


Suçluluk psikolojisi yanlış yaptığına inanmaktır. Çocuğun özdenetimini sağlayacak yaklaşımların sonuçları ebeveynin doğru yaptığını gösterecektir. Eğer sorun sürüyorsa ya fazla katı, ya tutarsız ya da sınırsız bir yaklaşım söz konusudur. Çocuğa sınır koymak, yanlış davranışları önlemek, kuralları net ve anlaşılır şekilde öğretmek için ihtiyaç duyulan yöntemleri sağlar. Sağlıklı sınırlar konulduğunda öğütlere, tehditlere, cezalar, rüşvetlere gerek kalmayacaktır.Çocuklar yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamak isterler ve buna ihtiyaçları vardır.Onlardan ne beklendiğini, insanlarla birlikteyken nerde duracaklarını, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri gittiklerinde nelerle karşılaşacaklarını bilmek isterler.Sınırlar çocukların araştırma yapmalarına yardımcı olur. Neden sonuç ilişkilerine bu şekilde ulaşırlar.Sınırlar ilişkileri tanımlar kim ebeveyn? Kim çocuk? Ve sınırlar güvenlik sağlar.Çocuklar anne babalarından “anne-baba” olmalarını isterler.Anne babalarının sınırları belirlemede kararlı olmalarını ve kendilerine güvenecekleri sınırları sağlamalarını beklerler.

* KARARLI VE TUTARLI BİR TUTUM SERGİLEYİNİZ.
* MESAJLARINIZ ÇOCUĞU DAVRANIŞI ÜZERİNE OLSUN.
* DOĞRUDAN VE BELİRGİN İFADELER KULLANINIZ.
* NORMAL BİR SES TONU KULLANINIZ.
* SONUÇLARLA YÜZLEŞTİRİNİZ.
* SÖZLERİMİZ DAVRANIŞLARIMIZLA DESTEKLENMELİDİR.


Şeyda Özdalga
Psikolog
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü

Ebeveyniz.biz

4 Ocak 2013 Cuma

HIRÇIN ÇOCUKLA NASIL BAŞEDİLİR YÖNTEMLERİ

HIRÇIN ÇOCUKLA NASIL BAŞEDİLİR YÖNTEMLERİ


Hırçın çocuk için öneriler
Çocuğunuz bir yaşından itibaren kişilik özelliklerini ortaya koyar...
 

Her çocuk kendine özeldir ve farklı kişilik özellikleri taşır. Kimi çocuk içine kapanık olur, kimisi dışa dönük. Bazı çozuklar konuşkan olabilirken, bazıları daha sessiz ve sakin olurlar. Bu gibi davranışların dışında bazı duygu durumları vardır ki; hırçınlık bir duygu durumudur ve sonuçları davranışlara yansır.

Hırçınlık dediğimizde öfke, ısrar etme, inat ve tutturma, saldırgan davranışlar, zarar vericilik, ağlama nöbetleri, her şeye karşı çıkma, uzlaşmaya yanaşmama gibi en hafifinden en uç noktalara kadar pek çok şeyden bahsedebiliriz. Bu bir duygu ve davranış bocalamasıdır. Çok küçük yaşlardaki çocuklarda da görülmektedir. Ancak bilinçli hırçın davranışlar 2-3 yaşlarında ortaya çıkar. Ortaya çıkmasıyla birlikte aileler şaşırır. Ne yapacaklarını bilemezler.

Çocuklar neden hırçındır?

Çocuklar kişilik yapıları ya da duruma özgü nedenlerle hırçınlaşabilir. Çocuklar engellenme, yaptıkları işin durdurulması, oyuncaklarının ellerinden alınması, kıyafetlerinin giydirilme ya da çıkartılması aşamasında rahatsız oldukları için hırçın olabilir.

Özellikle büyük yaş çocukların hırçınlıklarının farklı nedenleri olabiliyor. İşte sebepleri;

Kendini ifade etmekte yetersiz olduğunu düşünmek,
 Kendine güven sorunu yaşamak, öz güven düşüklüğü
 Aile içinde sağlıklı iletişim kurulamamış olması,
 Çocuğa olumsuz model olan bir ailenin varlığı,
 Kişilik olarak yatkınlık,
 Akranlarından ilerde ya da daha geride bir zeka gelişimine sahip olmak,
 Çocuklar aile arasında güvene dayalı bir ilişki kurulamamış olması,
 Çocuğa önem verilmeyen, dinlenmeyen bir ortam,
 Okul sendromu ya da okul sorunları,
 Beslenme sorunları,
 Sağlık sorunları gibi etkenlerin varlığı.

Ailelere öneriler

Öncelikle bu tür anlık tepkiler hoş görüyle karşılanmalı.  Sağlıklı bir aile tutumu olmalı ve eşinizle davranışlarınız birbirinden farklı olmamalıdır.

Çocuğunuz zaman zaman hırçınlaşabilir ama bu davranışını pekiştirmemeli ve çocuğunuza karşı kararlı bir davranış sergilemelisiniz.Hırçınlaşan çocukla inatlaşmayın.

Çocuğunuzun dikkatini dağıtacak bir ortam yaratın ve dikkatini dağıtın.

Çocuğunuza davranırken size nasıl davranmasını istiyorsanız öyle örnek olun.

Zaman zaman hırçınlık yapan çocuğunuza güzel bir şekilde bundan çok rahatsız olduğunuzu ve böyle yaparsa hiçbir istediğinin yapılmayacağını kesin bir dille anlatın.

Yaşı kaç olursa olsun çocuğunuzla konuşmalı ve ciddiye alındığını görmesini sağlayın.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Bluehost Coupons