17 Ocak 2013 Perşembe

ÇOCUĞUM YEMEK YEMİYOR YEMEK SEÇİYOR YEMEK YEME PROBLEMİ


ÇOCUĞUM YEMEK YEMİYOR YEMEK SEÇİYOR YEMEK YEME PROBLEMİ



Beslenme, çocukların en önemli fiziksel ihtiyaçlarındandır. Yeterli düzeyde yemek ihtiyacı karşılanmayan çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin tam olarak sağlandığı söylenemez. 

Bu nedenle, çocuklarının sağlıklı yetişmesini arzulayan ebeveynler bu konuda hassas davranırlar. Düzenli ve yeterli beslenmenin sağlanması için büyük bir çaba gösterirler. Fakat çocuklar, her zaman için beklenilen davranışları sergilemezler.

 Çocuklarda en sık görülen yeme problemleri şunlardır:

* Çocuğun özenle hazırlanan yemeklere kayıtsız kalması

* Sofra başında yetişkinlerle sürekli inatlaşması

* Gıda tüketimini sadece televizyon karşısında yapması

* Uzun süre yemeği ağzında tutması

* Yemek esnasında devamlı hareket halinde bulunması

* Yeme karşısında muhakkak bir talebinin gerçekleştirilmesi gibi

Çocuklarda yeme problemlerinin sebepleri:

İki yaş öncesine kadar çocuklar, kendilerini ve annelerini bir bütün olarak görürler. İki yaşından sonra ise artık farklı bir birey olduklarını fark ederler ve bağımsızlıklarını ilan etmeye çalışırlar. Bunun için de yeme tercihinde bulunma ilk çıkış noktasıdır. Burada kendi sınırlarını belirleme, muhatabının sınırlarını anlama çabası dikkat çeker. Yemeği yiyip yemeyeceğime ben karar veririm, ya da sadece şu kadarını yerim, şu sürede yerim, şöyle yaparken yerim şeklinde bir kontrol mekanizması çocukta gelişir. Bu durumun ebeveyn tarafından doğru anlaşılamaması, yeme problemlerine kaynaklık eden en büyük sebeptir.

1-5 yaş arası çocukta, anne-babayı taklit ederek modellemenin en yoğun yaşandığı bir dönemdir. Dolayısıyla düzenli ve dengeli beslenme alışkanlığı olmayan bir ailede yetişen çocuğun da ihtiyaçlarına yönelik bir yeme alışkanlığı edinemeyeceği aşikârdır. Bu durum ise çocuğun ileriki dönemlerine de olumsuz yönlerle yansır.

Toplum içersinde 'çocuğuna iyi bakan anne, iyi bir annedir' anlayışı yaygındır. Bunun belirtisi olarak da ele avuca gelir, toplu çocuklar gösterilir. Zayıf çocuklara sahip anneler ise çoğu zaman 'Bu çocuğa bakmıyor musun?' , 'Neden bu çocukla ilgilenmiyorsun?' şeklinde eleştirilere muhatap olurlar. Bu ise annenin çocuk üzerinde ısrarcı olup, baskı kurmasına yol açar. Anne de oluşan bu yapı, giderek artan anne - çocuk çatışması haline dönüşür.

Çocuklar ne kadar yemeli?
Bazen yetişkinler çocukların bünyelerini hesaba katmadan, çocuğun ne kadar yemesi gerektiğine karar verirler. Ve çocuk belirlenen yemeğin az bir bölümünü yemişse, büyükler çocuğun iştahının yerinde olmadığı, iyi beslenmediği hissine kapılırlar. Hâlbuki çocuk ihtiyacı kadarını zaten almıştır. Böyle düşünmeyen ebeveyn ise ısrarcı bir tutum sergilemekte, çocuğu tamamen yemekten soğutacak davranışlar gösterebilmektedir.

Bazı çocuklar genetik yapıları sebebiyle iştahlı ve fazlaca yemeğe düşkün olabilmekteler. Yaşıtlarına kıyasla daha fazla kiloya sahip olan bu çocuklara çevrenin yaklaşım biçimi, yaşanılan yeme problemini çıkmaza sokar. Bulunduğu ortamda dışlanmak ya da kötü isim yakıştırmak suretiyle duygu durumu kötüye giden çocuk, haz kaynağı olarak gördüğü yemeğe sıkça başvurur. Böylece ileriki dönemleri de etkileyecek bir yeme problemi ortaya çıkmış olur.

Eğer evde sürekli olarak bir çatışma ve huzursuzluk hali yaşanıyorsa, çocuğun iştahında ister istemez azalma görülür. Bu durumda çocuğun yeme problemi göstermesi muhtemeldir.

Yemek eksenli hayat...
Bazı aileler yemek konusunda aşırı bir titizlenme gösterirler. Hayat adeta çocuğun yemeği eksenli sürmektedir. Bu durumun çocuk tarafından fark edilmesi yeme problemlerine yol açar. Çocuk, ailesinin hassasiyetini göz önünde bulundurarak yeme konusunu yaptırım gücü haline çevirir. 'Şunu almazsanız yemem, şu olursa yerim' gibi cümleler sıklıkla dile gelir. Buna fırsat vermemek için yemeğin gerekliliği sade bir dil, düz bir ses tonuyla çocuğa aktarılmalıdır. Yemeği diğer günlük faaliyetler arasında doğal görüntüsüyle sunmalı, abartılı her türlü anlatımdan ve davranıştan sakınılmalıdır.

Sıvı tüketimini sınırlandırın!
Çocuklar yapıları gereği sıvı gıdalara eğilim gösterirler. Sıvı gıdalar ise tokluk hissi verir. Bu nedenle yemek öncesi çocukların sıvı tüketimini engellemek, yeme konusunda iştahlarını arttıracaktır.

Model olun
Çocuğun dengeli ve düzenli bir yeme alışkanlığı kazanmasını isteniyorsa, öncelikle ebeveynin bu konuda çocuğa örnek olması gerekmektedir. Meyve, sebze ağırlıklı beslenme yerine çoğunlukla hazır gıdaları tercih eden bir aile, çocuktan sağlıklı yiyeceklere düşkün olmasını bekleyemez. Bu nedenle aile gerekirse kendi yemek tarzına çeki-düzen vermeli ve çocuğun gelişimine olumlu katkılar sağlayacak besinleri sıklıkla sofrada bulundurmalıdır.

Çocuğa yeme konusunda model olma sadece yemeğin içeriğiyle alakalı değildir. Nasıl yenilmesi gerektiği de çok küçük yaşlardan itibaren model olmak suretiyle kazandırılabilir. Maalesef çocuklarının yemesi konusunda zorluk yaşayan anneler genelde televizyonun oyalayıcı etkisinden faydalanıyorlar. Hâlbuki bu esnada çocuk hem yediğinden bir şey anlamıyor hem de gelişmesi gereken motor kasları zayıf kalıyor. 

Sohbet havasında geçen, ailenin bir arada bulunduğu ve kendi yemeğini kendisinin yemesine izin verildiği bir sofrada çocuk yemeğe daha olumlu bakacaktır. Böylece yaşanılması muhtemel sorunlar en aza inecektir.

Doktor kontrolünü ihmal etmeyin
Unutulmamalıdır ki, çocuğun sağlığıyla alakalı en doğru bilgileri çocuk doktoru verebilir. Çocuğun gelişim öyküsüne vakıf doktor, sağlık açısından hiçbir problem olmadığını söylüyorsa, annenin gereksiz endişe ve kaygı duymasına gerek yoktur. Aksi halde doktor zaten ek olarak nelerin verilmesi gerektiğine işaret edecektir. Bu kontrollerin devamlılığı, beslenme konusunda anne-çocuk ilişkisinin çatışmaya dönüşmeden daha yumuşak bir zeminde sürmesini sağlayacaktır.

Beslenme problemlerine çözümler
Yemek yeme alışkanlığı küçük yaşlarda elde edilir. Gelişimsel bir yapıya sahip olduğundan çocuğun duygu durumu, motor gelişimi, insanlarla iletişimi gibi pek çok duruma etki eder. Tüm bunların sağlam bir zeminde inşa edilebilmesi için beslenme problemlerinin ortaya çıkmasına müsaade edilmemelidir. Çıktığı takdirde ise, problemin sebebine uygun bir çözüme başvurulmalıdır.

Çocuğun acıkmasına izin verin:
 Yemek yemek için öncelikle acıkmak gerekir. Fakat ebeveynin (özellikle annelerin) sıklıkla müdahalesi sonucu, çocuklar bu duyguyu yeterince bilemezler. Dolayısıyla hazırlanan yemeklere istenilen iştahı göstermezler. Bu ise anneler tarafından 'çocuğum yemiyor' şeklinde yorumlanır.

Öncelikle çocuğun acıkmasına olanak tanınmalıdır. Genellikle anneler bu duruma 'benim çocuğum acıkmıyor ki' şeklinde itiraz ederler. Elbette çocuk acıkır. Sadece bu anı sabırla beklemek gerekir. Böylece acıkmış bir halde yemek yiyen çocuk yemekten haz alacak, 'yemiyor' şeklinde yapılan şikâyetlere son vermiş olacaktır.

Israrcı olmayın!
Yemek yeme hususunda (sebebi ne olursa olsun) ısrarcı bir tutum sergilemek anne - çocuk çatışmasını tetikler. Bir zaman sonra inatlaşmaya dönüşen bu hal, anne ve çocuğun yıpranmasından başka bir sonuç vermez. Israrcı olmak yerine, açıklayıcı olmak daha olumlu sonuçlar almamızı sağlar. Eğer çocuk yemek istemiyorsa, bir dahaki öğüne kadar hiçbir şey yiyemeyeceğini vurgulamak yeterli olacaktır. Tabi bu açıklamanın ardından tutarlı bir uygulama süreci anne tarafından gösterilmelidir.


Okul öncesi dönem olarak da adlandırılan 4-5 yaş, evde kazanılan doğru beslenme alışkanlıklarının yerleştiği ve okul dönemindeki yeme davranışlarının da şekillendiği süreç olması açısından önemli.

 Bu sürecin hatta yetişkin birer birey haline gelindiğinde oluşabilecek sağlık sorunlarıyla bile ilinti olduğunu belirten Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Ayça Ilıca Murat, bu dönemde doğru beslenme alışkanlıkları kazanma konusunda anne, baba ve aile büyüklerinin önemli birer örnek teşkil ettiğini vurguladı, süreç hakkında şu bilgileri verdi:

"Bu yaş grubundaki çocukların günlük olarak her besin grubundan tüketmesi sağlanmalıdır. Bu besin grupları süt ve süt ürünleri, et grubu, sebze–meyve grubu, yağ grubu ve tahıllardan oluşmaktadır. Yapılan fiziksel aktivite göz önünde bulundurularak çocukların  günlük beslenme düzeni ayarlanmalıdır. Bu  dönemde özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta kahvaltı yapma alışkanlığının oluşturulmasıdır. 1-2 dilim peynir çeşitleri, tam tahıllı ekmek, zeytin, pekmez-bal, süt, haftada 2-3 kere yumurta veya omlet, taze meyve, evde yapılmış kuru meyveli kek veya  börek çocukların kahvaltılarında olabilecek gıdalardır.

TEMEL GIDALARIN YETERLİ MİKTARDA ALINMASI ÖNEMLİ
Bu yaş grubu çocukların oldukça aktif oldukları ve gelişimlerinin en yüksek düzeyde seyretti düşünülerek gereksinimleri karşılayacak hem besleyici değeri yüksek hem de çocukların severek tüketebileceği gıdalarla beslenmesi gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi her öğün kendi içerisinde yeterli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içermelidir. Mutlaka kahvaltı arkasına ara öğün, öğle yemeği,  bunu takip eden 1 veya 2 küçük ara öğün ve akşam yemeği okul çocuğunun gereksinimlerini karşılayacak yemek sistemidir. Özellikle çocukların ana öğünlerde temel besin grubumuz olan ekmek ve ekmek türevi olan çorba–pilav–makarna gibi gıdalar, et/ tavuk haftada en az 1 gün balık ve mevsiminde olan herhangi bir sebze yemeği, bunun yanında oldukça önemli kalsiyum kaynakları olan süt ve yoğurt hem ana öğünlerde hem de ara öğünlerde  tükettirilmelidir.

HÜCRE YENİLENMESİ İÇİN PROTEİN
Büyüme ve gelişme sırasında vücutta meydana gelen bir çok mekanizmada proteinlere önemli görevler düşer. Eğer vücudumuz protein alamazsa vücut hücreleri yenilenemez. Bu durumda büyüme yetersiz kalır. Vücut için temel protein kaynakların yiyeceklerimizden sağlanır.

Proteinler bitkisel ve hayvansal kaynaklar olmak üzere iki kaynaktan elde edilir. Hayvansal kaynaklar yumurta, et, tavuk, balık, deniz ürünleri, süt,y oğurt gibi kaynaklardır. Proteinlerin bitkisel kaynakları ise kurufasuyle, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller ve tahıl ürünleridir. Tabii bunların dışında hayatın başlangıcında aldığımız en değerli protein kaynağı anne sütüdür. Hayvansal kaynaklı proteinlerin biyoyararlılığı yüksektir. Yani vücudumuz bu proteinlerden daha çok yararlanır. Bitkisel kaynaklı proteinlerin vücut tarafından kullanımı ise daha düşüktür. Hayvansal besinlerin içinde proteinin vucüt tarafından en iyi kullanıldığı gıdalar anne sütü ve yumurtadır. Her ikisinde de bulunan proteinlerin neredeyse tamamı vücudumuz tarafından kullanılır. Bu yüzden yumurta ve anne sütündeki proteinler “örnek protein ” olarak adlandırılırlar.

Çocuklarda büyümenin devam etmesi sebebiyle protein gereksinimi fazladır. Her yaş grubu için protein gereksinimi farklıdır. Alınan protein kaynaklarının vücudun kolay kullanabileceği kaynaklardan olması gerekir. Bu nedenle bitkisel kaynaklı proteinlerle beraber hayvansal kaynaklı proteinler de beslenmede kullanılmalıdır. Proteinin eksik alınması çocuklarda büyümeyi ve zihinsel gelişimi etkileyebilir.Büyüme-gelişme sorunları oluşabilir. Ayrıca proteinin vücutta bir çok önemli reaksiyonda yer aldığını düşünürsek bu reaksiyonlarda da aksamalar gerçekleşebilir.

AİLENİN BESLENME ALIŞKANLIKLARINI ÖRNEK ALIR
Çocuklar genellikle renkli yiyecekleri severler. Bu nedenle özellikle et yedirmekte zorlanıyorsanız köftesini sebzelerle karışık pişirebilirsiniz veya tabağını renkli biberlerle, havuçla süsleyebilirisiniz. Ancak çocuklar çoğu zaman ailenin beslenme alışkanlıklarını örnek alırlar. Örneğin akşam yemeği için çocuğunuza etli bezelye gibi yemekler yapıyor ama siz bu yemeği sevmediğinizi söylüyorsanız O da yemeyecektir. Bu yüzden özellikle yemek seçen çocuğunuzla beraber sofraya oturmaya ve aynı yemekten yemeye özen göstermelisiniz.

Proteinli gıdaların yapısı yüksek ısıda bozulur. Bu nedenle yüksek ateşe maruz kalmaması ve kavrulmaması gerekir. Orta veya kısık ateşte pişirilmesi daha doğru pişirme teknikleridir. Ayrıca et, tavuk gibi gıdaların yağda kızartılması durumunda zararlı bazı kimyasal maddeler oluşur. Bu maddeler özellikle kanserin öncü maddelerini oluşturabilir. Bu nedenle et, tavuk gibi gıdaları kızartmak yerine haşlama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilebilir. Balıklar buğulama yapılabilir veya fırında pişirilebilir. Yumurta haşlanırken de rafadan değil tam olarak haşlanmalıdır.Böyle pişirilirse proteinin vücut tarafından kullanımı daha fazla olur.

ÇOCUK ABUR CUBURLA KARNINI ŞİŞİRMEMELİ
Bu yaş grubunda anneleri en çok üzen ve telaşlandıran konulardan bir tanesi çocuklarının iştahsız olup yemek yememeleridir. Çocuğumu doyuramıyorum, aç kalıyor düşüncesiyle ne yapacaklarını şaşıran anneler, doğru sandıkları bir çok yanlış yaparak yemek yemeği, ya çocukları için işkence haline getirirler ya da kendileri için büyük bir tehdit unsuru oluştururlar. Çocuklarda iştahı etkileyen en büyük etkenlerden birisi öğün aralarında abur-cuburla karnını doyurmalarıdır. Buna bağlı olarak doygunluk hisseden çocuk ana öğünlerde yemek yemeği reddedecektir. Oyalamak için ana yemek öncesi çocuğunuzun eline tutuşturduğunuz bir gofret veya bir dilim kek onu tıkayacak ve sofrada yiyecekleri reddetmesine neden olacaktır. Bu tip durumlarda çocuğun sofra düzenine alışık olması çok önemlidir.

Çocuğunuz bir yaşına geldiğinde artık aile sofranıza oturur hale gelmeli ve yemek zamanının aile ile bir araya gelinen, herkesin yemek yediği eğlenceli bir vakit olduğunu öğrenmelidir. Bunun yanı sıra çocuğunuz gereksinimlerini karşılayacak küçük ara kahvaltılar ya da meyveler, kahvaltı ile öğle yemeği arasında, öğle yemeği ile akşam yemeği arasında verilebilir ancak bu ara öğünler iştahı kapatacak miktarda ve ana öğün saatine çok yakın olmamalıdır. Ayrıca yemek tabaklarının çocuğunuzun ilgisini çekecek tarzda renkli ve eğlenceli olması, tabağına yiyebileceği kadar yemek konması çocuğunuzun çok daha istekli yemek yemesini sağlayacaktır. Bunların dışında çocuğunuzla beraber alışveriş yapmanız, sofra hazırlanırken yardım istemeniz hatta onun da yemek hazırlanmasında katkıda bunmasına fırsat tanımanız çocuğunuzun yemek yeme isteğini artırıcı yönde olumlu etkiler oluşturacaktır.

YEMESİ İÇİN ISRARCI OLMAYIN
Yemek öncesi çocuğunuzun hem temizlik hem de kendisini daha zinde hissetmesi için elini yüzünü yıkaması faydalı olacaktır. Çocuğunuz çok yorgun ve uykusuzsa yemek yemesi konusunda ısrarcı olmayın. Çocuğunuzun yemeği reddetmesindeki diğer en önemli etken ise aynı biz yetişkinlerde olduğu gibi iştahsız olmasıdır. Özellikle hasta ve ateşi yükselmişse, diş çıkartıyorsa, yorgun ya da uykusuzsa, alışmış olduğu düzen değişmişse çocuğun iştahında azalma gözlenebilir. Bu dönemde de telaşlanmadan hacmi küçük ama içeriği çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayacak, normalde de yemekten hoşlandığı yiyecekleri görsel açıdan da ona hitap edecek eğlenceli tabak süslemesiyle yine ısrarcı olmadan yemesini sağlayabilirsiniz.

OBEZİTEYE KARŞI DİKKATLİ OLMALISINIZ
Tüm bunlara rağmen çocuğunuzda kilo kaybı gözlemliyorsanız, yemek yemeği şiddetle reddediyor ve yediklerini çıkartıyorsa mutlaka vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanız faydalı olacaktır. Sağlıksız beslenen çocuklarda görülebilecek en büyük sağlık sorunu çağımızın hastalığı obezite ve obezitenin yol açtığı genç yaşta oluşabilecek kalp damar hastalığı, diyabet, tansiyon, böbrek fonksiyonlarında bozukluk, mide rahatsızlıkları, demir eksikliği ve bu eksikliğin neden olabileceği bir çok hastalık görülebilir. Bunun yanı sıra yetersiz beslenme sonucu gelişim bozuklukları ve konsantrasyon problemleriylede sıklıkla karşılaşılmaktadır."


16 Ocak 2013 Çarşamba

BADEMCİKLER ALINMALI MI ALINMAMALI MI NE YAPILMALI ?



BADEMCİKLER ALINMALI MI ALINMAMALI MI NE YAPILMALI ?


Bademcikler vücudun bağışıklık sisteminde rol oynayan lenf sisteminin boğazda yerleşmiş dokularından bir çift. Özellikle üst solunum yollarından giren mikropları tanıyarak vücudu savunmaya hazırlıyor.

Bademcik ve geniz eti hakkında bilgi aldığımız Sema Hastanesi KBB Uzmanı Dr. Ömer Faik Sağun şunları söyledi;

Halk arasında geniz eti denilen "adenoid" dokusu da aslında aynı bademcik gibi lenf yapısındadır ve üst solunum yolunun savunmasında rol oynar. Bademcik gibi geniz eti de zaten dar olan hava yolunu tıkıyor. Bademcikler ve geniz eti, (büyük olmasa da) yüksek ateşle seyreden sık iltihaplanma durumlarında çocukları kalp ve eklem romatizması riski altında bırakabiliyor. Bu grupta da bademcik ve geniz eti ameliyatları uygulanabilir.
Bademciğin gerektiğinde alınabilir bir organ olduğunu söyleyen Sağun, ergenlikten sonra bademcik ve geniz etinin bir fonksiyonu kalmadığını da belirtiyor ve ekliyor bademcik ve geniz eti sorunları en sık çocukluk döneminde görülüyor. Görülme sıklığı çocukların anaokulu, kreş ya da ilkokul gibi toplu yerlerde bulundukları dönemlerde zirve yapıyor. Bademcik dokusu yaşla beraber giderek gerileyen-küçülen bir doku ve bu yüzden yirmili yaşlardan sonra enfeksiyonları azalma gösteriyor.

Bademcikler ne zaman alınmalı?

Bademcik ve geniz eti ameliyatları sık sık uygulanıyor. İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak bunların çıkartılmasına başvuruluyor. Bu ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter var.

Kesin ve göreceli olarak ameliyatın gerekliliğinin belirleniyor.

Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak sık sık tıkanıyorsa
Bademcik etrafında apse oluşuyorsa
Kötü huylu tümör şüphesi varsa
Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümesi görülüyorsa
Konuşma bozukluğuna sebep oluyorsa
Uyku apnesine yol açıyorsa bu durumlar kesin ameliyat gerektiren durumlar olarak karşımıza çıkıyor.
Dr. Ömer Faik Sağun göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları geliyor, bademcik ameliyatlarının %40'ı bu nedenle yapılıyor dedi ve göreceli kriterleri şöyle sıraladı;

Son bir yılda yedi defa veya son iki yılda yıl başına beş defa veya son üç yılda yıl başına 3 defa ya da daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi
Hastanın difteri (Kuşpalazı) mikrobu taşıyıcısı olması
Hastada kalp kapak bozukluğu olması
Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi.
Çocuğunuz bu tür problemler yaşıyorsa, hemen bir uzmana başvurun. Aksi takdirde, çocuklarda horlama, huzursuz uyku, gece terlemeleri gibi belirtileri beraberinde getiren bademcik ve geniz eti, büyüme ve gelişmede geri kalmaya, saldırganlık, huysuzluk gibi kişilik değişikliklerine, öğrenme güçlüklerine sebebiyet veriyor.

Sömestr tatili ameliyat için en uygun zaman
Bademcik hastalıkları ve geniz eti çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinse de erişkinler için de aynı kurallar geçerli. Ameliyata engel oluşturacak herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik ameliyatları uygulanıyor. Solunum sıkıntısına sebep olan iri bademcik ve ileri derecede büyümüş geniz eti durumlarında çocuklarda 6 aydan itibaren ameliyat yapılabiliyor, yaş bir engel oluşturmuyor. Okul çağı çocuklarının derslerinden geri kalmamaları için sömestr tatili uzmanlar tarafından en uygun zaman olarak nitelendiriliyor.

Bademcik ameliyatlarında yepyeni bir yöntem

Bademcik ameliyatlarında yeni bir yöntem olan Thermal welding hem doktor için hem de hastalar için çok büyük kolaylık sağlıyor. Dr. Ömer Faik Sağun, thermal welding ile bademcik ameliyatı çok daha rahat yapılıyor. Thermal welding, operasyon esnasında ısı enerjisi ile ameliyat alanında kanama kontrolünü sağlıyor ve daha sonraki dönemde doku iyileşmesini hızlandırıyor. Hastada ameliyat sonrası ağrı ise çok az oluyor dedi.

 

15 Ocak 2013 Salı

ÇOCUKLARA MEYVEYİ SEVDİRMENİN YOLLARI ÇARELERİ


ÇOCUKLARA MEYVEYİ SEVDİRMENİN YOLLARI ÇARELERİ


Çocuğuna yemek yedirmek çoğu annenin içinden çıkamadığı bir sorun. 'Ne yapsam da karnını sağlıklı şeylerle doyursam?' sorusu akılları sürekli meşgul eder durur. 

Bu yüzden birçok anne, 'aç kalacak, zayıf düşüp hasta olacak' diye çocuğunun peşinden ayrılmıyor. 'Aman şu sütü bir içiver kızım', 'Meyveni yedin mi oğlum?' gibi sıkıcı ısrarlar çocukları yıldırmaktan başka bir işe yaramıyor. Böylece anne babalar, kaş yapalım derken göz çıkarıyor. Oysa uzmanlara göre, çocukların ihtiyacı olan vitamin ve mineral deposu meyveleri zorlayarak değil, sevdirerek yedirmek gerekiyor. 

Yeme alışkanlıklarının küçük yaşlarda kazanıldığını söyleyen Sema Hastanesi Beslenme Uzmanı Dr. Hayrettin Mutlu, çocuklara meyveyi sevdirmenin ilk aşamasının anne ve babanın örnek olması olduğunu söylüyor. Evde meyve saatleri düzenlemek ve bunu merak uyandıracak şekilde renklendirmek yollardan ilki. Market ve pazar alışverişlerinde meyve seçiminin ufaklıklara bırakılması, aldığı şeyi merak etmesini sağlıyor, bu da çocukta meyveyi tatma ihtiyacı doğuruyor. Hayatı taklit ederek öğrenen çocuklar böylece gördüklerini uyguluyor. 

Bir çocuğun hoşlandığı şeylerin anne ve baba tarafından belirlendiğini söyleyen Hayrettin Mutlu, çocukların merakına yönelik uygulamalar ile meyvenin sevdirilebileceğini belirtiyor. Mesela, kız çocukları için anne ile mutfakta vakit geçirmek eğlenceli olabilir. 

Mutfakta kek yaparken kızınıza 'Sen dokunma, git oyuncaklarınla oyna.' demek yerine; 'Haydi sen de kek için portakalları getir.' demek onu mutlu edecektir. Böylece kabuklarını rendelediğiniz portakalın bir dilimini kızınıza uzatıp 'Tadına baksana ferah bir lezzeti var.' diyerek meyve yemeye özendirebilirsiniz. Çocuğunuzun yaşına, cinsiyetine ve ilgi alanlarına göre çeşitlendirebileceğiniz yollar aile içi paylaşımı da artırıyor. 

Mutlu'ya göre, meyvelerin oyun çağındaki çocuklara koku yolu ile tanıtılması çocuğun meyveye olan ilgisini de artıracaktır. Evde, sevmediği bir meyveyi saklayıp onu bulmasını istemek çocuğun oyun ihtiyacını karşılar ve meyvenin tadını merak ettirir. Okul öncesi yaşlar için ise plastik meyveleri oyuncak olarak vermek, meyvenin zihinlerinde yer etmesini sağlayacaktır. 1-5 yaşındaki çocuklara meyvelerin resmini yaptırıp; ondan ailedeki herkese bu meyvelerin faydalarını anlatmasını isteyebilirsiniz. Kız çocuklarına, 'Bebeklerinin meyve saati geldi.' deyip, meyveyi sevdirmek de uzmanlara göre izlenecek yollardan biri. 

Okul çağındaki çocuklar içinse evde meyve partisi verip; arkadaşlarını davet etmek hatıralarında meyveyi süsleyecektir. Eğer mümkünse, bağ ve bahçeden çocuklarınızla meyve toplayabilir ya da balkonunuza küçük saksılarda meyve ağaçları dikebilirsiniz. Mutlu, "Bu şekilde sürpriz ve oyunlar ile çocukları hazır gıdalardan uzak tutabilir; vitamin deposu meyveleri dikkat çekici hale getirebilirsiniz." diyor. 

*** 
Sağlıklı beslenmeye küçük yaşlarda alışmak lazım 

Bir insanın beslenme şeklinin çocuk yaşlarda belirlendiğini söyleyen beslenme uzmanı Dr. Selase Sansar Koç, çocuğun sağlıklı besinlere 1,5 yaşında alıştırılması gerektiğini belirtiyor. Sansar, çağımızın hastalığı obezitenin de küçük yaşlarda kazanılmış yanlış beslenme şekline bağlı olduğunu ifade ediyor. Bu yüzden alışkanlıkların kazanıldığı çocukluk yılları, bir bireyin bütün hayatı boyunca nasıl besleneceğinin ve nasıl yaşayacağının habercisi. Uzmanlara göre, erken yaşlarda sağlıklı gıdalarla, düzenli beslenmeye alışan bireyler problemsiz bir vücuda sahip oluyor. 

*** 

Hazır meyve suyu boy uzamasını durduruyor !

Meyve sularının içeriğindeki tatlandırıcı, meyve aroması ve destekleyici vitaminler ne çocuğunuz ne de sizin vücudunuzun ihtiyacı olan vitamin ve minerali sağlamıyor. Bu yüzden uzmanlar, özellikle çocukların yoğunlaştırılmış meyve suyu tüketmelerinin önlenmesi gerektiğini öneriyor. Eğer çocuklar meyve suyu içmek istiyorsa, karışımın evde hazırlanması öneriliyor. Konsantre meyve suları fazla tüketildiğinde, emilmeyen karbonhidratlar ishale, gaza, şişkinliğe yol açabiliyor. Hazır meyve suyu, gelişme çağındaki çocukların boy uzamasını durduruyor; beslenme düzenini bozuyor. 

*** 

Mevsim meyveleri bağışıklık sistemini güçlendiriyor !

Selase Sansar Koç, çocukluk çağının hastalıklar açısından risk grubunda olduğunu; bu yüzden meyve tüketiminin bu yaşlarda hayati önem taşıdığını belirtiyor. Meyveler bol vitamin içerdiklerinden enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çocukların tatlı ihtiyacını meyvelerle gidermenin daha sağlıklı olacağını söyleyen Koç, bu şekilde ufaklıkları abur cuburlardan uzak tutmanın daha kolay olacağını belirtiyor. Çocukların meyve yemesi, bağırsaklarının çalışması ve kabız olmamaları bakımından önemli. Bunun yanında bazı meyveler tam tersi ishal gibi hastalıkları önlüyor.

 ZAMAN 



13 Ocak 2013 Pazar

ÇOCUKLAR HANGİ YAŞTA YALAN SÖYLEMEYE BAŞLAR ?

ÇOCUKLAR HANGİ YAŞTA YALAN SÖYLEMEYE BAŞLAR ?


Çocuğunuzun yalan söylediğini farkettiğinizde öncelikle sakinleşin. Öfke, endişe ve çaresizlik duygularının sizi esir almasına izin vermeyin. Unutmayın ki tüm çocuklar yalan söyler. Yalanlar, yaşa bağlı olarak değişebiliyor.

Çocuklar yalan söylediğinde anne-babalar çok kaygılanır. Bunun bir alışkanlık haline gelmesinden korkar ve ne yapacaklarını şaşırabilirler. 

Ceza mı verilmeli?
 Bu seferlik görmezden mi gelmeli? Oturup konuşmalı ve öğüt mü verilmeli?

Psikoloji İstanbul’dan çocuk ve ergen uzmanı psikolog Sevilay Kahveci, “Çocuklar ve Yalan Söyleme Alışkanlıkları” konusunda anne-babalara yol göstermek amacıyla çeşitli bilgiler verdi.

0-3 Yaş: Çok küçük çocuklar için hayal ile gerçek ayrımı henüz yoktur. Bu nedenle iki yaş civarı çocuklar olayları olduğundan çok farklı şekillerde anlatabilirler. Bu dönemde yaşanılan olaylar abartılabilir ve anlatılanlara hayali kahramanlar eklenebilir. Çocuklar büyüdükçe hayal ile gerçeği birbirinden daha rahat ayırabilmeye başlarlar ve böylece hayaller ve abartılar giderek azalır.

4-6 Yaş: Bu yaşlarda çocuklar daha çok cezadan kaçınmak ya da istedikleri bir şeyi elde edebilmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Bu aynı zamanda gelişimlerinin önemli bir parçasıdır. Zira yalan söyleyebilmek, çocuğun başkalarının ne düşündüğünü ve onların kendisininkilerden farklı olabileceğini anlayabilme, onları etkileyebileceğini fark etme ve kendi davranışlarını bu amaca uygun bir şekilde kontrol etme becerilerinin geliştiğini de göstermektedir.

7-11 Yaş: Okulla birlikte artık çocuk için evin dışında yeni bir hayat başlar. Önceki dönemdekilerden farklı olarak çocuk artık kendi hayatı ile ilgili yalanlar söyleyebilir. Bazen arkadaşlarına uyum sağlamak, bazen yaşadığı yetersizlik hisleri ve özgüven eksikliği ile başa çıkabilmek için yalana başvurabilir.

Ergenler: Ergenliğe gelindiğinde artık çocukların kendi ruhsal dünyalarını ebeveynlerinkinden ayırma zamanı gelir ve çoğunlukla yalanlar da bu amaç etrafında oluşur. Arkadaşlarla anne ve babanın bilmediği şeyleri yapmak gencin kendine yeni bir dünya yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu dönemdeki en büyük risk çocuk ve anne-babaları arasında yaşanabilecek olan sorunların kolayca bir güç savaşına dönüşebilmesidir.

Yalan söylediği anda

• Çocuğunuzun yalan söylediğini fark ettiğinizde hayal kırıklığı, öfke, endişe ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirsiniz. Önce kendinize biraz zaman tanıyın ve sakinleşin.

• Üstü kapatılmaya çalışılan şeye odaklanın.

• Çocuğunuz ne kadar sık yalan söylerse söylesin ona “yalancı” diye hitap etmeyin.

• Karşılaştığınız durumu yalan söyleme ya da yalancılık yerine başka şekillerde ifade etmeye çalışın (biraz kafan karıştı herhalde vs).

• Gerçeği biliyorsanız bunu çocuğunuzla paylaşın.

• Olumsuz davranışın ve söylenen yalanın sonuçlarını net olarak belirleyin.

• Yalan söylemek bir çocuk için yardım çığlığı olabilir. Onu dinleyin.

Güç savaşına girmeyin, tuzak kurmayın


• Özellikle daha büyük çocuklar yalan söylediğinde bu durum aile içinde zaman zaman bir güç mücadelesi haline döner. Aile çocuğa itiraf ettirmeye çocuk da reddetmeye kararlıdır. İki taraf da birbirini yıpratır. Bu güç savaşının sonunda (o an içn hangi taraf kazanırsa kazansın) iki taraf da kaybeder, zira çocuk ile kurulan ilişki bozulur. Çocuk ve ebeveynler birbirlerine öfkelenirler ve iletişim tamamen kesilir. Bu da çözümü imkansız kılar.

• Çocuğunuza disiplin kazandırmak için bazı yaptırımlar kullanmanız kaçınılmazdır ancak çok ağır yaptırımlar ya da cezalar çocuğun kendini güvende hissetmemesine yol açar. Kendini güvende hissetmeyen çocuklar da kendilerini korumak için yalana başvurabilirler. Çocuğunuz yaptıkları nedeniyle sıkça yalana başvuruyorsa disiplin yöntemleriniz mutlaka gözden geçirin.

• Yalan söylemesi için ona tuzak kurmayın. Okul müdürü sizi arayıp çocuğunuzun okulda olmadığını söylediğinde eve gelen çocuğa “bugün neredeydin?” diye sorduğunuzda size yalan söyleyecektir ve siz istemeden onun yalan söylemesini teşvik etmiş olursunuz. Bu durumda anne-baba iyice çileden çıkar, çocuk ise kendini kapana sıkışmış hissederek onlara karşı güven duygusunu yitirir. Güvenin olmadığı yerde dürüstlük olmaz.

• Çocuğunuz size bir süredir yalan söylüyorsa hangi yöntemi kullanırsanız kullanın hem sizin hem de çocuğunuzun zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın.

• Çocuğunuzu karşınıza alıp bu yanlış davranış ile ilgili uzun nutuklar çektiğinizde çocuk ya dinlemekten kaçınacak ya da suçluluk hisleri ile içine kapanacaktır. Her iki durumda da çözüm için adım atmak zorlaşacaktır.

(Cumhuriyet Hafta sonu eki)

12 Ocak 2013 Cumartesi

ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA PROBLEMİ NE YAPILMALI ?


ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA PROBLEMİ NE YAPILMALI ?


Çocuklarda alt ıslatma oldukça sık karşılaşılan bir problem. Biz de sizlerle Psikolog Pınar Çelebi ‘nin konu hakkında Uzman Tv’ye verdiği detaylı bilgileri paylaşmak istedik. İşte çocuklarda alt ıslatmanın nedenleri ve bu durumla nasıl baş edileceği…

Çocuklar altını neden ıslatır?
Çocuklarda çok sık görülen problemlerden biri de alt ıslatmadır. Bu altına kaçırmadan biraz farklı bir durumdur. Tıp dilinde buna enüreziz diyoruz. Genelde 5 yaşından sonra belli süreyle çocukların gece ya da gündüz giysilerini ya da yatağını ıslatma durumuna, istemli ya da istemsiz olarak, alt ıslatma diyoruz. 

Biyolojik sebepler
Bu, biyolojik ya da psikososyal sebeplerden kaynaklı olabilir. Biyolojik sebeplerin altında genelde ailesel faktörler vardır. Ailede eğer daha önce bu görülmüşse, yani anne babanın çocukluk döneminde bu davranış varsa genelde çocukların % 75'inde de bu görülebilmektedir. Diğer bir etken hormonal etkenler olmaktadır. Bir diğer etken ise mesanenin yapısıdır. O yüzden önce biyolojik olarak, fizyolojik olarak çocukta bir sorun var mı diye bir uzmana baktırmak gerekir.

Psiko-sosyal sebepler
Bunun dışında psiko-sosyal etkenler diyeceğimiz çocuğun önce kazanmış da sonradan yitirmiş olması sonucunda bu tuvalet kaçırmaya başlaması da ikinci enüreziz olarak niteleniyor. Bunda ailede yaşanan problemler, çatışmalar, göç, boşanma, taşınma, çocukla yeterince ilgilenmeme gibi sebeplerden dolayı oluşan bir alt ıslatma problemleri görülebiliyor. 

Belli bir süreliğine tuvaletini kaçırmadan farkı eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve sadece belki oyun oynarken, sadece o oyunu bırakmak istemediği için altına kaçırıyorsa, buna eşlik eden başka bir problem yoksa ve bu çok sık olmuyorsa, o zaman enürezizden bahsedemeyiz. Enüreziz bir 3 ay 5 ay süreyle ve sürekli olarak giysilerinde ya da yatağında ıslaklık olmasına deniyor. 

Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Çocuklarda alt ıslatmanın psikolojik nedeni olup olmadığı şu şekilde öncelikle anlaşılabilir. Eğer çocuk tuvalet eğitimini kazanmışsa ve tuvaletini tuvalete yapmakta bir sorun yaşamıyorsa ve sonradan bir geriye dönüş yaşanmışsa, o zaman psikolojik nedenler ilk akla gelecek nedenler arasındadır. 

Özellikle kardeş kıskançlığında bu çok görülmektedir. Yeni eve bir bebek geldiğinde genelde aile küçük bebeği koruyucu davrandığı, ona daha çok ilgi gösterdiği için büyük çocuk daha ilgisiz bırakıldığı için küçük yaşa özgü bir davranış olan alt ıslatma durumu büyük çocuklarda da görülmeye başlanmaktadır. Eğer aile bu sevgi paylaşımını, ilgi paylaşımını dengelerse büyük çocuk ve küçük arasındaki kıskançlık kendiliğinden geçecektir bir süre sonra. 

Bunun dışında göçler, boşanmalar, yeni bir eve taşınma, aile içi çatışmalar ya da çocuğun şiddete maruz kalması, öç alma isteği gibi sebeplerden dolayı da alt ıslatma görülebilmektedir. Nedenin çok iyi araştırılıp, bu sorunun çözülmesi sonucunda çocuktaki bu alt ıslatma durumu da çözülür. Çözüm bulamıyorsanız mutlaka psikologa başvurun.

Altını ıslatan çocuğa nasıl yaklaşmalıyız?
Şimdi 5 yaşına gelmiş bir çocuk altını ıslatmaya devam ediyorsa bu zaten bir problemdir ve çocuk için yeterince sıkıntı ve utanç veren bir durumdur. 

Bunun üstüne bir de anne baba ya da çevredeki insanlar sert tepkiler verirlerse, ayıplarlarsa çocuk utanç ve suçluluk duygusunu daha çok hissetmeye başlayacaktır. 

Olumlu ve destekleyici telkinlerde bulunun
Çocuğun özgüvenindeki düşüş, sosyal hayatındaki düşüştür. Bu da ileriki aşamalarda okul başarısına ve sosyal ilişkilerine yansır. Bu yüzden bu durum çocuğa anlatılırken diğer hastalıklarda ya da bozukluklarda olduğu gibi gerçekçi bir şekilde, nasılsa o şekilde anlatılmalıdır. 

"Evet, şu durumdan dolayı böyle bir problemin var ama biz bunu halledeceğiz. Bunlar için de böyle böyle yapmamız gerekiyor. Ama üstesinden geleceğiz. Bunun için utanmana ya da üzülmene gerek yok, geçici bir problem bu" şeklinde çocuğa telkinlerde bulunmalıyız. 

Onu motive etmeye çalışın
Nasıl ki kekemelik ya da tik bozukluklarında çocuğu asla suçlamamak, üzerine gitmemek gerekiyorsa, bunda da çok üstelememek, "olabilir, tamam, iyi gidiyorsun" gibi motivasyonlarla problemin birlikte üstesinden gelmeye çalışmak gerekmektedir. 

Çocuklarda alt ıslatma problemi nasıl çözülür?
Çocuk alt ıslatma problemini çözmek için öncelikle sabırlı olmak gerekmekte ve çok sert tepkiler vermemek gerekmektedir. Çocuğa nasıl yapacağı anlatıldıktan sonra bunun üstesinden gelmek için sizin onun yanında ve destek olduğunuzu bilmesini bir kere sağlamanız gerekmektedir. 

Çocuğunuzu gözlemleyin
Eğer gece kaçırıyorsa, öncesinde çok fazla sıvı vermemek işe yarayabilir, gece belli aralıklarla yanına gidip tuvalete kaldırmak işe yarayabilir. Eğer gündüz altına kaçırıyorsa, hangi durumlarda kaçırdığını gözlemleyip, bunlara çözümler aramak yerinde olabilir. Eğer oyun esnasında kaçırıyorsa çocuk oyuna kaptırdığı için belki oyun sırasında ara ara ona sormak, hatırlatmak yerinde olabilir. 

Eğer çocuk da alt ıslatmak istemiyorsa ve bunun için çaba gösteriyorsa, git gide de alta kaçırmaları azalmaya başlamışsa ve her seferinde, her başarılı deneyimden sonra kendini iyi hissetmeye başlamışsa, işbirliği içindeyse bu yavaş yavaş sönecektir diye düşünüyorum. 

Ayrıca eğer ruhsal etkiler varsa, belli psikososyal etkilerden dolayı çocuk alt ıslatıyorsa ve bunlar çözülmüşse zaten bir süre sonra alt ıslatması da kesilecektir.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Bluehost Coupons