Çocuk ve Bebek bakımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk ve Bebek bakımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2013 Salı

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ

ÇOCUKLAR İÇİN EĞİTİCİ ÖĞRETİCİ OYUN FİKİRLERİ


Bükük dudaklar, ağlamaklı titrek bir ses, çatık kaşlar ve bunu takip eden “Anne, canım çok sıkılıyor, bir şeyler yapalıııım!” nidası.

Çok tanıdık geldi değil mi? İçimiz burkularak “Ne yapsam da sıkıntısını gidersem?” diye evin içinde dört döndüğümüz çok oluyor yanılıyor muyum?

İŞTE SİZE HARİKA BİR FİKİR!

Hazırlanın, ona İngilizce renkleri öğretiyoruz:

Evde bulunan renkli karton, elişi kağıdı, renkli kalem, kıyafet vb. üzerinde renkleri gösterebileceğiniz eşyalar seçin. Bunlar arasından 5 ile 9 arası renk seçin. Çocuğunuz Türkçe renkleri zaten biliyor olmalı, bu sizin en büyük destekçiniz olacak. Unutmayın, bu öğrendiği kelimeler başka bir dile ait. Bu farkı ona mutlaka gösterin. Gösterin ki ana dili, yani öğrendiği her ayrıntının anlamlanmasına kaynak teşkil edecek en önemli cevheri zarar görmesin.

Sırayla renkleri gösterin ve Türkçe sorun “Bu ne renk?”. Diyecek ki “kırmızııııı”. Onu yeni bir şey öğrenmesi için hazırlayın. Merak uyandırmak etkili bir öğrenme için birinci şart. Mesela deyin ki:

“Kırmızı İngilizce’de nasıl söyleniyor? Biliyor musun?”
“Hayııır”
“Ben öğrendim nasıl söylediklerini”
“Nasııııııııl?
“Red”
“Red?”
“Evet “red”
“Hatta başka renkleri de öğrendim. Mesela sarı “yellow”
“Yellow”
“Evet yellow”


Bu araya minicik bir tekerleme sığdırıp biraz bu iki rengin söylenişini tekrar ettirebilirsiniz. “Red lorry, yellow lorry” Bu tekerlemeyi peş peşe hızlı bir şekilde söylemesini isteyin. Başta dili dolanacak, ama bu sizin eğlenceniz olacak. Ona katılmayı, siz de tekrarlamayı unutmayın. Hata yaptığınızda gülmeyi de. Bu ona hatalarından korkmamayı ve başarmak için daha çok denemesi gerektiğini öğretecektir. Hatalar öğrenme sürecinin doğal bir ürünüdür unutmayın.

Bu eğlenceli tekerleme arasından sonra diğer renkleri de öğrenmek için heyecanlanacaktır.

ŞİMDİ OYUN ZAMANI!

Seçtiğiniz bütün renkleri öğrettikten sonra bunların çocuğunuzun hafızasına iyice yerleştirmenin vakti geldi. Evde bir çocuk varken renkli boya kalemlerinin ve resim kağıtlarının olmaması imkansız. Bir resim kağıdını seçtiğiniz renklerin iki katı kadar eşit parçaya ayırın. Her renkten iki adet olacak şekilde çocuğunuzla beraber boyayın. Boyarken de renklerin isimlerini tekrar edin.

Bu keyifli boyamadan sonra oyun kartlarınız hazır. Hazırladığınız renkli kartları karıştırın ters çevirerek masaya dizin. Hepimizin bildiği “Eşini bul” oyununu oynayın. Açtığı her kartın üzerindeki rengi mutlaka söylemesini isteyin. Bu oyununuzun bir kuralı olsun. Bütün renkler eşleşene kadar oynamaya devam edin.

Çocuğunuz eğlenerek renkleri öğrendi bile. Unutmamanız gereken en önemli noktalardan bir diğeri de öğrendiklerinin ilerleyen zamanlarda tekrar edilmesi. Resim yaparken öğrendiği renklerin isimlerini “Geçen gün biz hangi İngilizce renkleri öğrenmiştik, unuttum bana hatırlatır mısın?” diyerek sorabilirsiniz. Eğer böyle sorarsanız test edildiğini değil, bilen bir kişi olarak ona danıştığınızı düşünecektir. Bu da ona özgüven kazandıracaktır.

7 Ocak 2013 Pazartesi

ÇOCUĞUMUN DİKKAT EKSİKLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


ÇOCUĞUMUN DİKKAT EKSİKLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


Dikkat eksikliği olan çocuklar, okulda, öğrenmede sorun yaşayabiliyor. Bunları çözmek mümkün. Yapılması gereken bu çocukların özel bir durumları olduğunu kabul etmek ve anne-baba ve öğretmen olarak bu duruma uygun davranmak. 

Aşağıdaki 50 kural öğretmenlere dikkat eksikliği olan çocuklara derslerde nasıl yardımcı olabileceklerini gösteriyor.

Bu kuralları anne babalar olarak bizler de okula destek olmak ve çocukların evdeki öğrenme süreçlerini hızlandırmak için kullanabiliriz.

1. Her şeyden önce, öğrencinizin yaşadığı sorunun, dikkat eksikliği olduğundan emin olmalısınız. Teşhis koymak doğal olarak öğretmenlerin işi değildir ancak bu konuda anne babayı yönlendirebilirsiniz. Çocuğa iyi ve doğru bir teşhis konulduğundan emin olana kadar da soru sormaya devam etmelisiniz. Bütün bu aşamalar sizin sorumluluğunuz değildir: ancak anne babaya destek olabilirsiniz. 

2. Size yardımcı olabilecek kaynakları harekete geçirin. Eğer sınıfınızda birden fazla dikkat eksikliği olan çocuk varsa çok yorulursunuz. Okulun ve anne babaların desteğini isteyin. Bir sorun ortaya çıktığında danışabileceğiniz, bu konuda bilgili bir profesyonelle - psikiyatrist, psikolojik danışman, okul psikoloğu, çocuk doktoru - işbirliği yapmalısınız. Bu konuda size yardımcı olacak kişinin ünvanı değil, bu konuda ne kadar bilgisi olduğu, dikkat eksikliği olan kaç çocukla ilgilendiği ve sade, öz konuşabilmesi önemlidir. Anne baba ile sürekli iletişim kurarak onların da aynı hedefler için çalışmasını sağlamalısınız.

3. Kaldırabileceğiniz yükün sınırlarını bilin. Yardım istemekten çekinmeyin. Bir öğretmen olarak bu konuda uzman olmanız beklenemez. 

4. Çocuğun kendisine, ona nasıl yardımcı olabileceğinizi sorun. Dikkat eksikliği olan çocukların sezgileri genellikle çok gelişmiştir. Eğer nasıl daha iyi öğrenebilecekleri kendilerine sorulursa bunu anlatmaktan çekinmezler; ama bu bilgiyi gönüllü olarak anlatmaktan çekinirler çünkü anlatacakları yöntem genellikle sıra dışıdır. Bu yüzden öğrencinizle baş başa oturun ve nasıl daha iyi öğrenebileceği konusunda onun fikirlerini öğrenin. Bir çocuğun en iyi ve kolay nasıl öğrenebileceği konusundaki en büyük "uzman" yine kendisidir ama ne yazık ki çoğu zaman fikirleri ya duymazdan gelinir ya da hiç sorulmaz. 

5. Öğrenmenin duygusal yönünü göz ardı etmeyin. Bu çocuklar sınıftaki faaliyetlerin eğlendirici yönünü bulmak, başarısızlık ya da beceriksizlik yerine başarılı olmanın tadına varmak, korku ya da sıkıntı yerine heyecan yaşamak ihtiyacındadırlar. Sınıftayken çocuğun yaşamakta olduğu duyguları gözlem altında tutmak gereklidir.

6. Dikkat eksikliği olan öğrenciler düzenli ortamlara ihtiyaç duyarlar. Kendi başlarına iç dünyalarını düzenleyemedikleri için dış dünyalarının başkaları tarafından düzenlenmiş olmasını gereksinirler. Listeler yapın. Ne yapacaklarını unutan ya da bilemeyen çocuklar bu listeleri çok faydalı bulacaklardır. Onların hatırlatılmaya; prova yapmaya; tekrar yapmaya; yönlendirilmeye; sınırlar konulmasına ve düzene, ihtiyaçları vardır.

7. Kuralları yazın ve her dakika göz önünde olacağı bir yere asın. Çocuklar kendilerinden ne beklendiğinden emin olduklarında, çevrelerindeki kişilere daha fazla güven duyacaklardır. 

8. İşlerin nasıl yapılması gerektiğini tekrarlayın, yazın, söyleyin, tekrar tekrarlayın. Dikkat eksikliği olan kişiler direktifleri bir kereden fazla duymak ihtiyacındadırlar.

9. Sürekli göz göze gelmeye çalışın. Dikkat eksikliği olan bir öğrenci ile göz göze gelerek, onu "daldığı alemden" geri getirebilirsiniz. Sık sık tekrarlayın. 

10. Dikkat eksikliği olan öğrencinizi size en yakın noktaya oturtun. Böylece dalıp gitmeye meyilli öğrencinizin dikkatini her an üzerinizde tutabilirsiniz.

11. Sınırlar koymaktan çekinmeyin. Sınırlar çocuklara ceza vermek için değil onları rahatlattığı ve çevrelerine güven duymalarını sağladığı için konur. Sınır koymayı sık sık, sizden beklediği gibi, vaktinde ve yalın bir biçimde yapmaya çalışmalısınız.

12. Önceden belirlenmiş bir programa dakik bir biçimde sadık kalmasını sağlayın. Bu programı tahtaya ya da öğrencinin sırasına yapıştırabilir ve sık sık bakması için uyarabilirsiniz. Eğer programda bir değişiklik yapmak durumunda kalırsanız ki öğretmenler bundan pek hoşlanırlar; öğrencinizi uyarın ve hazırlayın. Dikkat eksikliği olan çocuklar için haber verilmemiş bir değişime uymak çok zordur. Değişiklikleri uzun zaman önceden haber vermeyi ihmal etmemelisiniz. 

13. Okul sonrasında yapması gerekenleri yazması için yardımcı olun. Böylece, dikkat eksikliği olan çocukların en büyük özelliklerinden birinin önünü alabilirsiniz: ERTELEME.

14. Mümkünse, belli bir zaman içinde bitirilmesi gereken sınavlar yapmayın. Sınavlara zaman koymanın eğitsel bir değeri zaten yoktur ve belirli bir zaman içinde bitirilmesi gereken sınavlar dikkat eksikliği olan çocuklara bildiklerini gösterme fırsatı vermez.

15. Dikkat eksikliği olan öğrencinizin arada bir sınıftan çıkmasını sağlayarak - sınıf dışında bir iş yaratarak- bir emniyet sübabı oluşturun: Eğer, bunu sınıfın kuralları içine oturtabilirseniz o zaman çocuğa sınıfta kalıp "kendini kaybetmek" yerine; bir şans vermiş olursunuz ve aynı zamanda da kendini izleme ve kontrol etmeyi öğretirsiniz. 

16. Ödevleri kontrol ederken, miktardan çok ödevin kalitesine bakın. Dikkat eksikliği olan çocuklar genellikle omuzlarına fazla yük alamazlar. Öğrenmeye devam ettikleri sürece buna izin verilmelidir. Diğer çocuklar kadar çok bilgi öğrenebilirler ama kimi zaman onların yapabileceği kadar ödev yapamazlar. 

17. Çocuğun neler öğrendiğini sık sık kontrol edin. Dikkat eksikliği olan çocuklar için bu tür kontroller çok yararlıdır; çalışmaya devam eder, kendilerinden neler beklendiğini bilir, hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını gözlemleyebilir ve cesaretlenirler. 

18. Büyük projeleri, küçük ve bitirilmesi kolay parçalara bölün. Bu kural, Dikkat eksikliği olan çocukların öğrenimlerindeki en hayati kuraldır. Büyük projeler Dikkat eksikliği olan öğrencileri hemen yıldırır ve "Ben- bunu- bitirmeyi -asla- başaramam" demelerine neden olur. Oysa büyük bir işi kolayca başarılabilir küçük parçalara bölmek, onları ürkütmeyecektir. Bu çocuklar genellikle sandıklarından daha fazlasını başarabilirler. Öğretmen böylece çocuğa kendini kendine ispatlayabilmesi için yardımcı olur. Özellikle küçük çocuklarda bu yöntem, başarısızlık korkusuna kapılan çocukların yaşadıkları öfke nöbetlerinin de önüne geçer. Daha büyük çocuklarda ise genellikle yerleşmiş olan, yenilgiyi baştan kabullenmek olgusunun önüne geçer.

19. Sınıfta şakacı, alışılmışın dışında, neşeli biri olmaya çalışmalısınız. Dikkat eksikliği olan çocuklar, eğlenceye bayılırlar ve hemen katılırlar. Bu da dikkatlerini toplamalarına neden olur- hem çocuğun hem de sizin. "Tedavileri" sırasındaki hayatları baştan sona düzen, program, listeler ve kurallar gibi sıkıcı şeylerle doludur. Oysa siz Dikkat eksikliği olan öğrencilerinize; bunları uygulamak için sizin sıkıcı bir öğretmen ya da onların sıkıcı öğrenciler olmasının şart olmadığını göstermelisiniz. Arada bir biraz neşe ölçüsünü kaçırabilirseniz bunun çok yardımı olduğunu göreceksiniz.

20. Bu arada çocukları fazla heyecanlandırmaktan da kaçınmalısınız. Unutmamalısınız ki Dikkat eksikliği olan çocuklar kaynamakta olan süt tenceresine benzerler, kaşla göz arasında taşarlar. Ateşi hemen söndürebilmek için sütten gözünüzü ayırmamak gerekir. 

21. Çocuğun başarılarını yakalamak ve övmek için hep tetikte olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar, o kadar fazla başarısızlık yaşarlar ki, verebileceğiniz her türlü olumlu tepkiye ihtiyaçları vardır. Göz ardı edilmemesi gereken diğer bir nokta da; bu öğrencilerin övgüye çok olumlu tepki verdikleridir. Cesarete, çok ama çok ihtiyaçları vardır. Sanki övgüyle büyür ve gelişirler. Övgü almadıkları durumda siner ve içlerine kapanırlar. Dikkat Eksikliğinin en fazla zarar verdiği alan, çocuğun kendine olan güvenidir. Onun için bu çocukları övgü ve cesaretle beslemeyi unutmayın.

22. Dikkat eksikliği olan çocukların en büyük sorunu hatırlayamamaktır. Hatırlamalarına yardımcı olabilmek için onlara küçük hileler öğretin. Öğrenme zorluğu yaşayan çocuklar alanındaki çalışmaları ile en önemli uzmanlardan biri olan Dr.Mel Levine, Dikkat eksikliğiolan çocukların "canlı hafıza" ya da başka bir deyişle: hafıza sofrasındaki mevcut yer konusunda sorunlar yaşadığını belirtmektedir. Aklınıza gelebilecek her türlü hile - ipuçları, kafiyeler, kodlar ve benzerleri- hafızanın geliştirilmesine yardımcı olacaktır. 

23. Öğretirken konu başlıklarını kullanın, ana fikir çıkarmayı öğretin. Bu konular dikkat eksikliği olan çocuklar tarafında kolay öğrenilmezler ancak bir kez öğrendiler mi öğrendiklerini şekillendirebilirler. Bu yöntem, çocuğa öğrenmeyi başardığı bilgilerin gerekli olduğu duygusunu da aşılayacaktır. Çünkü genellikle öğrendiklerinin gereksiz, hiç kullanmayacakları bilgiler olduğu yönünde inançları vardır. 

24. Neler söyleyeceğinizi söylemeden önce anons edin, sonra söylemek istediğinizi söyleyin. Dikkat eksikliği olan çocukların çoğu daha ziyade duyduklarını değil gördüklerini daha çabuk öğrendikleri için; eğer söylemekte olduğunuzu tahtaya da yazarsanız çok yardımcı olursunuz. Bu tür bir eğitim, bilgileri hiç silinmeyecek şekilde çocukların akıllarına kaydedecektir. 

25. Talimatlarınızı basitleştirin. Seçilecek şıkları basitleştirin. Zamanlamayı basitleştirin. Basit cümleleri kavramak daha kolaydır. Ama renkli cümleler kullanın, renkli bir dil dikkat toplamaya yardımcı olur.

26. Çocukların kendilerini değerlendirebilmeleri için onlara yardımcı olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar kendilerini değerlendiremezler. Çoğu zaman nasıl davrandıklarının ya da bulundukları noktaya nasıl geldiklerinin farkında değildirler. Onlara bu bilgiyi yapıcı bir tavırla aktarın. Şöyle sorular sorabilirsiniz; "Şimdi ne yaptığının farkında mısın?","Bunu başka bir şekilde söyleyebileceğini biliyor musun?" ya da "Sen öyle dediğinde, arkadaşının neden üzüldüğünü biliyor musun?" Kendi kendini tanımasına yardımcı olacak sorular sormayı denemelisiniz. 

27. Ondan beklediklerinize açıklık kazandırın

28. Davranışların yönlendirilmesini sağlamak için daha büyük çocuklarda puanlama sistemi ve daha küçük çocuklarda ödüllendirme sistemi geliştirin. Dikkat eksikliği olan çocuklar için ödül almak ya da saptanan hedeflere ulaşmak çok önemlidir. 

29. Eğer çocuk sosyal işaretlerden - vücut dili, ses tonu, zamanlama ve benzerleri- anlamıyorsa; o zaman tedbirli bir şekilde bunları anlamayı ona öğretmelisiniz. Örneğin; "Sen kendi hikayeni anlatmadan önce arkadaşınınkini bir dinle bakalım" ya da "Karşındaki ile konuşurken onun gözlerine bakmaya çalışmalısın". Dikkat eksikliği olan çocukların çoğunluğu bencil ya da farklı olarak damgalanırlar ama onlarda eksik olan başkaları ile düzeyli iletişim kurma becerisidir. Bu beceri çocuklarda doğuştan olmaz ama öğretilebilir ya da yönlendirilebilir. 

30. Sınav tamamlamayı öğretin.

31. İşleri oyun şekline getirin.

32. Çocukları çifter ya da üçer gruplar halinde ayırın. Birlikte çalışabilecek grup şeklini bulana kadar denemekten vazgeçmeyin.

33. Grubuna bağlı kalmasına dikkat edin. Dikkat eksikliği olan çocuklar bir gruba ait olmak ve işlev sahibi olmak ihtiyacı duyarlar. Yapacak bir işleri olduğu sürece, yaptıkları işe odaklanırlar ve hayale dalmazlar. 

34. Olanak buldukça çocuğa sorumluluğunu verin. Sırt çantasını nereye koyması gerektiğini hatırlayabilmesi için kendi kendine bir yöntem bulmasını sağlayın. Nelere ihtiyacı olduğunu ona dikte etmek yerine sizden yardım istemesini bekleyin.

35. Evden-okula-eve bir ödev defteri tutturun. Bu yöntem ev ile okul arasında sürekli bir iletişim sağlanması için en geçerli yöntemdir. 

36. Günlük karne sistemi geliştirin. Çocuk küçükse karne eve gitmeli daha büyükse direkt olarak çocuğa okunmalıdır. Günlük karne disiplin amaçlı değil ama cesaret verici olmalıdır. 

37. Alarmı olan saatler, çocuğun kendini zamanlaması için çok yardımcıdır. Örneğin; ilacını almayı hatırlayamayan bir çocuk eğer alarmlı bir kol saati takarsa ya da çalışma saatinde masasına bir saat konursa, zamanın nereye gittiğini görmesi çok yararlı olacaktır. 

38. Dikkat eksikliği olan çocuklar, neler olacağını önceden bilmek ve kendilerini hazırlamak ihtiyacındadırlar. Eğer aniden ne yapmalarını gerektiğini bilmedikleri bir zaman dilimi ile karşı karşıya kalırlarsa süt tenceresi kaynayıp taşacaktır. 

39. Övün, sırt sıvazlayın, onaylayın, cesaret verin, umutlandırın.

40. Daha büyük çocuklara, öğrendiklerini daha sonra hatırlayabilmek için küçük notlar yazmalarını önerin. Notlara yalnızca kendilerine söylenenleri değil kendi düşüncelerini de eklemeleri yararlı olur. Bu yöntem söylenenleri daha dikkatli dinlemelerine neden olacaktır. 

41. Dikkat eksikliği olan çocukların çoğu el yazısıyla yazı yazmakta zorlanırlar. Bu yeteneklerini geliştirebilmeleri için alternatifler yaratın. Örneğin daktilo yazmayı öğrenmesini önerin ya da yazılı sınav yerine sözlü sınav yapın. 

42. Bir senfoniyi yöneten bir orkestra şefi gibi davranın. Orkestranın senfoni başlamadan önce dikkatini toplamasını sağlayın. (Bunun için sessizlik ya da el çırpma yöntemini kullanabilirsiniz) Sınıfın değişik bölümlerine elinizle sinyaller vererek notaları zamanında çalmalarını sağlayın. 

43. Olanak buldukça, birlikte çalışabilmeleri için onları her ders için bir çalışma arkadaşı seçmeye ve telefon numarasını yazmaya teşvik edin. 

44. Çocuğun arkadaşları tarafından damgalanmasını önlemek için, sınıf arkadaşlarına durumu açıklayın ve normal davranmalarını sağlayın.

45. Anne babayla sık sık görüşün. Onlarla yalnızca sorun ortaya çıktığında görüşmekten kaçının.

46. Evde yüksek sesle kitap okumasını önerin. Sınıfta, olanak buldukça yüksek sesle okuyun. Çocuğun tek bir konu üzerinde odaklanma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olun. 

47. Tekrarlayın, tekrarlayın, tekrarlayın.

48. Hem çocuk hem yetişkin Dikkat eksikliği tedavisinde en etkili yöntem; bol miktarda spor yapmaktır. Sportif faaliyetler, enerjinin fazlasını kullanmayı, dikkati tek bir noktaya yoğunlaştırmayı ve hormonların ve beyin hücrelerinin uyarılmasını sağlar. Basketbol, voleybol ya da futbol gibi takım sporlarını ya da yüzme, ip atlama ve koşma gibi kişisel spor faaliyetlerini teşvik edin. 

49. Büyük çocuklarla, sınıfa girmeden önce, öğretilecek konuları tartışmak; stres faktörünü azaltacaktır. 

50. Her an kıvılcımları yakalamaya hazır olun. Dikkat eksikliği olan çocuklar göründüklerinden daha yetenekli ve beceriklidirler. Yaratıcı güçleri, espri yetenekleri, neşeleri ve kavrama kapasiteleri sınırsızdır. Gayet esnektirler. Yardımsever ve şefkatlidirler. İçinde bulundukları ortama, kendilerinde var olan "o özel kıvılcım" sayesinde hayat katarlar. Unutmayın, her gürültünün içinde bir melodi ve yazılması gereken bir senfoni vardır.

6 Ocak 2013 Pazar

ÇOCUK TERBİYESİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NEDİR ?

ÇOCUK TERBİYESİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NEDİR ?



Günümüz anne-babaları çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davranıyor, özgüven aşılamada abartıya kaçıyor ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemiyor.

 "Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalara günümüzde sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir."

Bu sözler, Medikal Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir'e ait. Demir, çocuğunun her davranışını büyüteç altına alan, ona sınırlarını öğretmede tutuk davranan, net ve yüksek ses tonu ile ‘dur’ diyemeyen, halk arasındaki tabirle,  ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babaların sağlıklı çocuklar yetiştiremedikleri görüşünde.
Bu tarz çocuk yetiştirmenin, abartılı özgüven şişirmesi ile ben merkezci, sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratacağı uyarısında bulunan Demir, çocuk büyütürken yapılan ve doğru bilinen sekiz yanlışa parmak bastı.

ÖZGÜVEN HER KOŞULDA İYİDİR
Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika ve Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’ olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir.

Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak, yani hayatta “sürekli ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir.

ÇOCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ
Çocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa, sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile ‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.


ÇOCUK BAŞKALARININ YANINDA UYARILMAZ
Çocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’ denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal ettiğinde, anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen taraf olmalıdır.


BAŞKALARININ ÇOCUĞUNA MÜDAHALE EDİLMEZ
Eskiden genç annesinin başa çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren ‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.


ÇOCUĞUN HER MERAKI GİDERİLMELİ
Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’ karşılık bulursa, çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir. Bu da onun kaygı düzeyini artırabilir, yetişkin dili ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir duruma getirebilir.


HER SESLENİŞİNE CEVAP VERİLMELİ
Her seslenişine örneğin; o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile karşılık alan çocuk sınır problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap vermek, ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu normal karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı verir.


HER KARAR MUTLAKA ÇOCUĞA DA SORULMALI
Bu bilgi de 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine her zaman çocuğu da katmak, hatta onu asıl karar verici yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.


YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ
Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise yapısal olarak ‘yememeye yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir.


Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler. Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken yada masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri zamanlarda da net ancak şiddet ve öfke göstermeden yönlendirmelerle yemek yedirilebilir.

 (NTV)

5 Ocak 2013 Cumartesi

ÇOCUKLARA NASIL HAYIR DEMELİ ?

ÇOCUKLARA NASIL HAYIR DEMELİ ?


Çocuğa nasıl hayır demeli ?
Çocuğa hayır demek hiç de kolay değil ama teknikleri bilirseniz başarabilirsiniz...


Aile üyelerinin belli bir düzene göre yaşaması için oluşturulan disiplin, genel anlamıyla kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümüdür.

Bu, evin ve ailenin değer, düşünce ve davranışlarına uygun, yapılması ve yapılmaması gereken davranışları içeren önlemler yani bir davranış düzeni demektir. Akşam yatma saati, yeme düzeni, tv seyretme, diş fırçalama gibi durumların sağlıklı ve bilinçli düzenlenmesi kısıtlama engelleme değil, düzenli bir yaşam sistemi yaratmaktır. Bazı ailelerin disiplini(düzeni) daha katı, bazılarının ise esnektir. Burada önemli olan bu düzenin nasıl yapıldığıdır. Kuralların yerleşmesini sağlamak için davranış öncesi, davranış sırasında ve davranıştan sonra yapılması gerekenler vardır.

Davranıştan önce;

* Önleyici açıklama yapmak, kuralları öğretmek (Sokakta ağlayarak bir şey istemesinden ne kadar rahatsız olduğunuzu, nasıl davranması gerektiğini belirtmek)

* Çevreyi, koşulu değiştirmek. (Sokağa çıkar çıkmaz tuvalet ihtiyacını gidermek için tuvalet aramamak için evden çıkmadan önlem almak, yemek zamanında zor yemek yiyorsa yemek öncesinde abur cubur yemesini engellemek ya da yemek saatini değiştirmek)

* Örnek olmak (Anne Baba olarak model olmak. Kitap okuma alışkanlığı olmayan ebeveynlerin çocuklarının kitap okumalarını beklemesi, çocuklarının küfürlü konuşmasını istemeyen anne babanın, kendisinin küfürlü, argo konuşması gibi)

* Aşamaları öğretmek (Odasını toplama beklentiniz ne kadar gerçekçi ? Odasını nasıl toplaması gerektiğini aşama aşama öğretmelisiniz. Arabalar buraya, Legoların kutusu bu, şeklinde yardım etmelisiniz)

Sorun sırasında;

* Gerçek sebebi anlamaya çalışmak. (Çocuk için sorunu yaratan durumun altında bir engellenmişlik ya da başka istek ve ihtiyaçlar olabilir. Anne-babasının yanında korku sebebiyle yatmak isteyen çocuk, doyuma ulaşmamış bir sevgi gereksiniminde olabilir.)

* Alternatifler sunmak (Makyaj malzemelerinizi karıştırıyorsa ona benzer çocuk malzemeleri almak, ablasının defterini karalıyorsa ona başka bir defter almak)

* Duygularınızı belirtmek (“Yemeğini yemediğin zaman üzülüyorum, beslenemediğini düşünüyorum.””Arkadaşına vurduğun zaman onun canı yanıyor, çok üzülüyor.”)

Sorundan sonra;

    * Sonuçları değerlendirmek (“Bak odan toplu olmayınca, aradığın oyuncağı bulamıyorsun.”)

    * Sonuçları yaşamasına izin vermek (Duvarını boyayan çocuğun, duvarı temizlemesini sağlamak)

Anne Babaların bu stratejileri oluştururken ortak tavır alması, birinin hayır dediğine diğerinin evet dememesi, kararlı ve tutarlı davranmaları istenen davranışları geliştirmesine yardımcı olacaktır. “Hadi bu seferlik izin veriyorum.” “Al da sus yeter ki !” yaklaşımları tutarsız yaklaşımlardır. Çocuğa verilen mesajlar karışır; çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamakta güçlük çeker. Deneme ve isyanı körükler, öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı engeller.

En çok hangi hataları yaparlar?

Hata tanımı çocuğun yaşına, mizacına, aile yapısına göre değerlendirilmelidir. Anne babasına 3-4 yaşında tekme atan, ona sen pissin, çöpsün diye kendince öfkesini gösteren çocukla, 9 yaşındakinin benzer davranışları aynı değildir. Ebeveyni rahatsız eden genelde, ağlayarak isteklerini belirtmesi, nedensiz huzursuz ağlaması, arkadaşlarına vurması, ısırması, küfürlü konuşması ev eşyalarına zarar vermesi, tuvalet eğitimini aldığı halde evde yere tuvaletini yapması, bir başkasının yanında farklı davranışlar sergilemesi, yatma saatinde yatmaması, tv’nin başından kalkmaması, yemeğini yememesi gibi davranışlardır. Bu hataların devamını sağlayanlar ise ailelerin şu tür yaklaşımlarıdır;

* Çocukta görülen istenmeyen davranışın bir süre sonra kendiliğinden geçeceği inancı
* Çocuğun anne babayı duymazdan gelmeye neden olan bıktırıcı tekrarlar ve hatırlatmalar
* Konuşmalar, ders vermeler, söylevler
* Onaylandığını düşündüren, yanlış davranışı görmezden gelmek
* Açık olmayan direktifler (“birbirinizle güzel güzel oynayın”)

Çocuğa hangi noktada “hayır” denmelidir?

Kabul sınırlarınızı aşan durumlarda, davranıştan önce kuralı öğrettiğiniz durumlarda, sık tekrarlanan durumlarda kararlı ve tutarlı “hayır” denmesi davranışın yeniden düzenlenmesine başlangıç olacaktır. Hayır demek ceza demek değildir. Çocuğa gösterilen bir tavırdır.

“Hayır” çocuğun yaşına, kişilik yapısına ve özel durumlara göre düşünülmelidir.3 yaşında yemeğini üstüne dökmeden yemesi beklenemez. Çocuğa kuralların nedeni anlatılmalıdır. Beklenen davranış açıklanmalı, hangi davranışın, ne zaman beklendiği açık bir dille öğretilmelidir. Kuralların uygulanmasında çocuğa aktif rol ve sorumluluk verilmelidir. Beklendik davranışlar veya ona yakın olanlar ve çabası takdir edilerek pekiştirilmelidir.

Bazı isteklerine hayır demenin yarar ve zararları nelerdir?

Kısıtlayıcı sınırlar ve aşırı kontrol ,denemek ve keşfetmek için çocuğa çok az özgürlük sunar. Tamamen yetişkine ait bir kontrol çocuğun özdenetimi geliştirmesini engeller. Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller, çocukta isyanı körükler. “Hayır” lar çocuklara sınırları öğretmek, elindekilerle tatmin olmasını sağlamaktadır. Sorumluluk ve özgürlüğün aile bireyleri arasında sağlıklı dağılımı söz konusudur. Anne bab ve çocuğun hakları güvence altındadır. Sınırların ihlal edilmesi durumunda nelerle karşılaşacağı, önceden tüm taraflar tarafından bilinir. Ağlayarak oyuncağa ulaşamayacağını bilir. Öğrenmeyi ve sorumluluk kazanmayı arttırır, işbirliğini ve ilişkileri düzenler.

Ebeveyn çocuğun isteklerini yapmadığında suçluluk psikolojisinden nasıl kurtulabilir?


Suçluluk psikolojisi yanlış yaptığına inanmaktır. Çocuğun özdenetimini sağlayacak yaklaşımların sonuçları ebeveynin doğru yaptığını gösterecektir. Eğer sorun sürüyorsa ya fazla katı, ya tutarsız ya da sınırsız bir yaklaşım söz konusudur. Çocuğa sınır koymak, yanlış davranışları önlemek, kuralları net ve anlaşılır şekilde öğretmek için ihtiyaç duyulan yöntemleri sağlar. Sağlıklı sınırlar konulduğunda öğütlere, tehditlere, cezalar, rüşvetlere gerek kalmayacaktır.Çocuklar yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamak isterler ve buna ihtiyaçları vardır.Onlardan ne beklendiğini, insanlarla birlikteyken nerde duracaklarını, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri gittiklerinde nelerle karşılaşacaklarını bilmek isterler.Sınırlar çocukların araştırma yapmalarına yardımcı olur. Neden sonuç ilişkilerine bu şekilde ulaşırlar.Sınırlar ilişkileri tanımlar kim ebeveyn? Kim çocuk? Ve sınırlar güvenlik sağlar.Çocuklar anne babalarından “anne-baba” olmalarını isterler.Anne babalarının sınırları belirlemede kararlı olmalarını ve kendilerine güvenecekleri sınırları sağlamalarını beklerler.

* KARARLI VE TUTARLI BİR TUTUM SERGİLEYİNİZ.
* MESAJLARINIZ ÇOCUĞU DAVRANIŞI ÜZERİNE OLSUN.
* DOĞRUDAN VE BELİRGİN İFADELER KULLANINIZ.
* NORMAL BİR SES TONU KULLANINIZ.
* SONUÇLARLA YÜZLEŞTİRİNİZ.
* SÖZLERİMİZ DAVRANIŞLARIMIZLA DESTEKLENMELİDİR.


Şeyda Özdalga
Psikolog
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü

Ebeveyniz.biz

4 Ocak 2013 Cuma

HIRÇIN ÇOCUKLA NASIL BAŞEDİLİR YÖNTEMLERİ

HIRÇIN ÇOCUKLA NASIL BAŞEDİLİR YÖNTEMLERİ


Hırçın çocuk için öneriler
Çocuğunuz bir yaşından itibaren kişilik özelliklerini ortaya koyar...
 

Her çocuk kendine özeldir ve farklı kişilik özellikleri taşır. Kimi çocuk içine kapanık olur, kimisi dışa dönük. Bazı çozuklar konuşkan olabilirken, bazıları daha sessiz ve sakin olurlar. Bu gibi davranışların dışında bazı duygu durumları vardır ki; hırçınlık bir duygu durumudur ve sonuçları davranışlara yansır.

Hırçınlık dediğimizde öfke, ısrar etme, inat ve tutturma, saldırgan davranışlar, zarar vericilik, ağlama nöbetleri, her şeye karşı çıkma, uzlaşmaya yanaşmama gibi en hafifinden en uç noktalara kadar pek çok şeyden bahsedebiliriz. Bu bir duygu ve davranış bocalamasıdır. Çok küçük yaşlardaki çocuklarda da görülmektedir. Ancak bilinçli hırçın davranışlar 2-3 yaşlarında ortaya çıkar. Ortaya çıkmasıyla birlikte aileler şaşırır. Ne yapacaklarını bilemezler.

Çocuklar neden hırçındır?

Çocuklar kişilik yapıları ya da duruma özgü nedenlerle hırçınlaşabilir. Çocuklar engellenme, yaptıkları işin durdurulması, oyuncaklarının ellerinden alınması, kıyafetlerinin giydirilme ya da çıkartılması aşamasında rahatsız oldukları için hırçın olabilir.

Özellikle büyük yaş çocukların hırçınlıklarının farklı nedenleri olabiliyor. İşte sebepleri;

Kendini ifade etmekte yetersiz olduğunu düşünmek,
 Kendine güven sorunu yaşamak, öz güven düşüklüğü
 Aile içinde sağlıklı iletişim kurulamamış olması,
 Çocuğa olumsuz model olan bir ailenin varlığı,
 Kişilik olarak yatkınlık,
 Akranlarından ilerde ya da daha geride bir zeka gelişimine sahip olmak,
 Çocuklar aile arasında güvene dayalı bir ilişki kurulamamış olması,
 Çocuğa önem verilmeyen, dinlenmeyen bir ortam,
 Okul sendromu ya da okul sorunları,
 Beslenme sorunları,
 Sağlık sorunları gibi etkenlerin varlığı.

Ailelere öneriler

Öncelikle bu tür anlık tepkiler hoş görüyle karşılanmalı.  Sağlıklı bir aile tutumu olmalı ve eşinizle davranışlarınız birbirinden farklı olmamalıdır.

Çocuğunuz zaman zaman hırçınlaşabilir ama bu davranışını pekiştirmemeli ve çocuğunuza karşı kararlı bir davranış sergilemelisiniz.Hırçınlaşan çocukla inatlaşmayın.

Çocuğunuzun dikkatini dağıtacak bir ortam yaratın ve dikkatini dağıtın.

Çocuğunuza davranırken size nasıl davranmasını istiyorsanız öyle örnek olun.

Zaman zaman hırçınlık yapan çocuğunuza güzel bir şekilde bundan çok rahatsız olduğunuzu ve böyle yaparsa hiçbir istediğinin yapılmayacağını kesin bir dille anlatın.

Yaşı kaç olursa olsun çocuğunuzla konuşmalı ve ciddiye alındığını görmesini sağlayın.

2 Ocak 2013 Çarşamba

ANNE ÖPÜCÜĞÜNÜN FAYDALARI GRİBE ETKİSİ MUCİZE KORUMA


ANNE ÖPÜCÜĞÜNÜN FAYDALARI GRİBE ETKİSİ MUCİZE KORUMA



Bugünlerde annelerin en çok sorup cevap aradığı soru "Çocuklarımızı domuz gribinden nasıl koruyalım" sorusu...  

Özellikle okullarda görüldüğü açıklanan domuz gribi salgını anne babaları ürkütüyor.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu'na göre bu sorunun yanıtı aslında annelerin kendisinde..

Prof. Pehlivanoğlu'na göre annenin elinde iki ilaç var. Bunlardan ilki anne sütü; ikincisi ve en etkilisi ise anne öpücüğü..

Şöyle diyor Pehlivanoğlu: “Anne sütünde bulunan birçok madde ve hücreler, grip virüsünün en etkili ilaçlarıdır

Ancak bazı durumlarda yeni ortaya çıkan virüse karşı tam korunmada anne sütü bile yeterli olmayabiliyor.

 Burada devreye giren bir gerçek, mucize gibi bir sonuca işaret ediyor. Daha önce enfeksiyon geçirmiş ya da belirtisiz olarak geçirmekte olan anneler, 

bebeklerini korumak için onlara özel ilaçları kendi vücutları içinde üretiyor. 

Çocuğunu öperek onun bedenindeki mikrop ve çevresindeki maddeleri yutan anne, bağırsağında bunları emerek, lenf bezleri sayesinde mikropları ve grip virüsünü öldürmek için gerekli antikorları üretmiş oluyor.

 Bu sihirli sistemin işleyişi doğa dışında taklit edilemiyor."

1 Ocak 2013 Salı

ÇOCUKLARA TUVALET ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR ?

ÇOCUKLARA TUVALET ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR ?


Çocuğumuzun tuvalet alışkanlığı kazanma sürecinde dikkatli olmamız gereken bir sürü detay var!

Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalı?

Temel ilke, çocuk hazır olmadıkça tuvalet eğitimine başlanmamasıdır. Amerikan Hastanesi’nden Dr. Sinan Mahir Kayıran çocuğun bu eğitime hazır olmasının, bağırsakların veya mesanenin dolduğunun farkında olabilme, idrar ve dışkıyı tutabilme, ayrıca söylenenleri anlıyabilme yeteneklerinin kazanılmış olması anlamına geldiğini söylüyor. Gelişimin bu yönleri kuşkusuz aynı zamanda olgunlaşmaz, bu nedenle genellikle 18-20 aydan önce tuvalet eğitimine başlanmaması uygun olur. 


Ortalam olarak, çocuklar 18. aylarında gelişimsel olarak tuvalet eğitimine başalmaya hazırdırlar ve 2-3 yaşlarında bu eğitim tamamlanır. Bazı çocuklarda bu olgunlaşma daha erken olur; belirli bir eğitime gerek kalmadan çocuk idrar ve dışkısını haber vermeye başlar.

Mira Danışmanlık’tan Çocuk ve Ergen Psikologu Seval Uslu Yazıcı ise çocukların mesane ve bağırsak kontrolüne bağlı olarak tuvalet alışkanlığı kazanma yaşının da değiştiğini belirtiyor. Erkek çocuklar 2.5-3 yaş arası idrarının geldiğini haber verebilir, fakat bazen kaçırabilirler. 


3.5-6 yaş arası dönemde gündüzleri tuvaletini sorunsuz yapabilir, bazı çocuklar geceleri altına kaçırmayı sürdürebilirler. Kız çocukları 1.5-2.5 yaş arası dönemde idrarının geldiğini haber verebilir, ama bazen kaçırabilir. 2.5-5 yaş arası dönemde gündüzleri tuvaletini sorunsuz yapabilir, ama bazı çocuklar geceleri altına kaçırmayı sürdürebilir.

Tuvalet eğitimi vermenin önkoşulları

Tuvalet eğitiminin verileceği zaman ve ortam önemlidir. Çocuk, anne için uygun olan bir zamanda değil, dışkı ve idrarın beklenebileceği saatlerde tuvalete oturtulmalıdır.
İdrar ve kakasının geldiğini davranışlarıyla veya sözel olarak belli edebilmelidir.
Anne ve baba, çocuğun rutin yaşamını izleyerek uygun zamanı hissedebilir.
Lazımlık, kuru, ıslak, çiş, kaka vb. kavramlarının çocuk tarafından söylenmesi ve anlamının bilinmesi gerekir.
2-3 saat kuru kalabilmelidir.
Islak ve kirli bezlerden rahatsız olduğunu belirtebilmelidir.

Zamanından önce tuvalet eğitimine zorlanan çocuklarda şöyle problemler ortaya çıkar:


Çocuğun toprak ve kakası gibi yenilmeyen şeyler yemesine sebep olur.
Çocuğun kabız olmasına yol açar.
Yetişkinlik döneminde inatçı, titiz, cimri ve takıntılı bir kişilik sahibi olur.

Tuvalet eğitiminde dikkat edilmesi gerekenler


Tuvalet eğitiminde, acele ediyormuş veya ediliyormuş ya da söylenilen yer ve zamanda yapmazsa büyükler kendisine kızıyormuş gibi bir duygu yaratılmamalıdır.


Bazı anneler çocuğun altını değiştirirken tiksindiğini belli eden davranışlar sergilerler ve bu durum çocuk üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Çocuk kaka ve idrar yapmanın kötü bir davranış olduğunu düşünür, cinsel organına tiksintiyle bakıldığını düşünerek ileride cinselliğe karşı yanlış yargılar besler. Bu nedenle anne tiksinse bile tiksindiğini belli etmemelidir.


Anne baba veya büyük kardeşler çocuğa model olmalıdır. Onların tuvalet yapma biçimlerini görürlerse daha çabuk tuvalet alışkanlığı edinirler.
Ailenin olumlu tavrı koruması daima önemlidir. 


Tuvalet alışkanlığı kolayca öğretilemezse, bu başarısızlık olarak değerlendirilmemeli ve çocuğu kabul etmiyormuş, ona küsülmüş, kızılmış gibi davranış göstermekten kaçınılmalıdır.
Önce elbiseleri çıkarılmadan lazımlığa oturması sağlanmalıdır. Bunu yaparken çocuk zorlanmamalı, oyun havasında yapılmalıdır.


Daha sonra elbiseleri çıkarılarak lazımlığa oturtulmalıdır.


Her defasında altı banyoda değiştirilmelidir.


Çocuğa iç çamaşırını indirip çekme becerisi kazandırılmalıdır.
Çocuğun bu konuda her davranışı takdir edilmeli ve ödüllerle pekiştirilmelidir.
Tuvaletten sonra ellerini yıkama becerisi kazandırılmalıdır.


Kız çocuğuna tuvalet sonrası temizlik öğretilirken silmeyi önden arkaya doğru yapması sağlanmalıdır.

31 Aralık 2012 Pazartesi

ÇOCUKLARDA ÖKSÜRÜK HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN KONULAR

ÇOCUKLARDA ÖKSÜRÜK HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN KONULAR


Özellikle kış aylarında çocuklarda en çok görülen rahatsızlıklardan biri öksürüktür. Geceleri artan hem çocuğu hem de anne-babayı canından bezdiren öksürüğe karşı nasıl önlem almalıyız?

SAĞLIK SERVİSİ

Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla çocuklarda öksürük ile ilgili en çok merak edilen 10 soruyu cevapladı.

Çocuklarda öksürük hangi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar?

Enfeksiyon, yabancı cisim, kistik fibroz, reflü, pasif sigara içiciliği ve anatomik anomaliler nedeniyle öksürük görülür.

Kış aylarında daha sık görülür?

Kış aylarında soğuk algınlığı sendromuna neden olan virüsler ve bakteriler daha yaygın olarak havada bulunur. Okul ortamı, toplu kapalı yaşam alanları da bu sıklığı etkiler.

Geceleri çocuklar neden daha çok öksürürler?

Üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlı öksürükler gece gözlenir. Yatış pozisyonuyla geniz akıntısı bronş ağacına akar ve öksürük refleksini uyarır.

Anne ve babalar ne yapmalı?


Ailenin bu konuda sabırlı olup, doktorlarının yönlendirdiği şekilde davranmaları gerekir. Her üst solunum yolu enfeksiyonundan sonra 6-8 hafta öksürük devam edebilir. Altta yatan neden bulunmalıdır.

Soğuk buhar makinesi yararlı mı?

Soğuk buhar makinesi burun tıkanıklığına bağlı öksürüklerde yarar sağlar. Nemlendirme ile burun ifrazatı yumuşar. Geniz akıntısı azalır. Öksürük azalır.

Öksürük yapan ya da öksürükle birlikte görülen hastalıklar nelerdir?

Reaktif hava yolu hastalığı, tüm üst solunum yolu enfeksiyonları, bronşit, zatürree, boğmaca, kızamık, krup gibi hastalıklar öksürükle beraber seyreder.

Öksürük nasıl tedavi edilir?

Genel olarak tüm enfeksiyonlara bağlı öksürüklerde genel amacımız öksürüğü kesmek değil öksürüğe neden olan enfeksiyonu ya da rahatsızlığı gidermektir. Öksürük kesiciler kesinlikle tercih edilmemelidir! Çünkü bunlar öksürük refleksini baskılayarak bütün mukusun bronşlarda ve üstaki borusunda birikmesine neden olarak süper enfeksiyon gelişmesine neden olabilir. Tercihimiz bronş açıcılar ve geniz açıcı ilaçlar şeklinde olmalıdır.

Ne zaman doktora başvurulmalıdır?


Öksürük kriz şeklinde geliyor ise, ateşle beraber seyrediyorsa ve gece uykusunu etkiliyorsa doktora başvurulmalıdır.

Kronik olarak öksürüğü olan çocuklarda alerji olma olasılığı mevcut mudur?

8 haftadan uzun süren öksürükler her gribal enfeksiyonun sonunda her seferinde uzamış öksürük gözleniyorsa altta yatan neden olarak alerji araştırılmalı.

Alerjiye bağlı öksürük nasıl tedavi edilir?


Alerjiye bağlı öksürük akut dönemde bronş açıcılar ve koruyucu antialerjiklerle tedavi edilir.


YENİŞAFAK

30 Aralık 2012 Pazar

ÇOCUKLARA EMZİK EMDİRMEK TEHLİKELİMİDİR ?

ÇOCUKLARA EMZİK EMDİRMEK TEHLİKELİMİDİR ?



Daily Mail'in haberine göre, Amerikalı ve Şilili bilimcilerin araştırmasında, 3 ila 5 yaşındaki çocukların emzik, parmak ve meme emme alışkanlıklarına bakıldı. Çocuklara ayrıca, konuşmalarının yaşlarına göre normal olup olmadığını anlamak için dil testi uygulandı.


 Washington Üniversitesi'nden Dr. Clarita Barbosa başkanlığındaki ekip, parmaklarını emen veya en az 3 yıl emzik kullanan çocukların konuşma gecikmesi ve problemiyle karşılaşma olasılığının üç kat fazla olduğunu saptadı.

En az 9 aylık olana kadar sadece anne sütü alan, biberon almayan, çocuklarda ise konuşma güçlüğü riskinin daha az olduğu belirlendi.

Dr. Barbosa, "Bu sonuçlar, anne sütü almanın dışında uzun süre emmenin küçük çocuklarda konuşma gelişimi açısından zararlı etkisi olabileceğini gösteriyor" dedi. Ancak Barbosa, kesin sonuçlara varabilmek için daha büyük bir grupla kapsamlı bir araştırmanın gerekli olduğunu hatırlattı.

Uyanık olunan saatlerde emzik emmenin, çocukları günlük sohbete katılmadan uzak tuttuğu belirtiliyor. Emziğin ayrıca dişleri deforme ettiğine de işaret ediliyor.

Rehabilitacion Club De Leones Cruz del Sur ile Washington Üniversitesi tarafından yapılan araştırma, BMC Paediatrics dergisinde yayımlandı.

29 Aralık 2012 Cumartesi

EVDE ÇOCUK GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANIR ?

EVDE ÇOCUK GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANIR ?


Evlerimizde yüksek kaza potansiyeline sahip birçok araç-gereçler, tehlikeli eşya konumları bulunur. Kimyasallar, cilalar, deterjanlar ve ilaçlar hatalı kullanım halinde önemli tehlikeler yaratabilir.

 Bu durumlardan en çok etkilenenler 5 yaşın altındaki çocuklardır. Dolayısıyla evimizin güvenliğini gözden geçirmeli, gerekenleri yapmalıyız…

Ev kazaları açısından en tehlikeli yerlerden bir tanesi merdivenlerdir. Ayrıca özellikle mutfak ve banyo önemli iki mekandır. Çünkü tüm ev halkı tarafından kullanılır. Kazaların riski bu iki mekanda çok yüksektir.

Alabileceğiniz güvenlik önlemleri

Ocağın yeri: Ocağın kapının yakınında ya da pencere yakınında olmaması gerekir.
Kapılar: Mutfak kapısının trafiği en aza indirecek biçimde yerleşmiş olması gerekir. Bütün kapı ve dolap kapakları çarpmaları önleyebilecek şekilde yapılmalıdır.
Oyun alanı: Çocukların oyun alanları mutfaktan görülebilecek biçimde düzenlenmelidir.
Döşeme yüzeyi: Döşeme yüzeyinin ıslak koşullarda kaymayacak biçimde olması sağlanmalıdır.
Elektrik donanımı: Düğme ve prizler güvenlik kurallarına uygun olmalıdır.
Yakıt depolama ve çöp tenekesi: Yakıt bidonları ve çöp tenekeleri örtülü ve iyice kapatılmış olmalıdır.
Çocuk oyun alanları: Çocukların güvenli olarak bırakılabilecekleri, çevrelenmiş oyun alanları bulunmalıdır.
Su: Su bidonlarının ve fıçıların ağızları sıkı ve güvenli olarak kapatılabilmelidir.
Ecza dolabı: Ecza dolapları çocukların ulaşamayacağı yükseklikte ve kilitli olmalıdır.
Mutfak: Ocak yakınlarında ısıya dayanıklı tezgah kullanımı, çalışma alanında gölge düşürmeyecek şekilde aydınlatma sistemleri, fırınlar, duvara monte edilmişse mutfak tezgahıyla aynı seviyede olması sağlanmalıdır.
Banyo: Yerde kaymayan malzeme kullanılmalı. Yer döşemelerinde büyük siyah ve beyaz fayanslardan kaçınılmalıdır. Çünkü bu tip yer döşemesi derinlik algısı bozulmuş kişilerde problem yaratabilir.
Trabzanlar: Merdivenlerin en azından bir tarafında sürekli trabzan bulunmalıdır. Parmaklıklar arasında 90 mm’den geniş aralıklar engellenmelidir.
Tek basamaklar: Tek basamaklar engellenmelidir. Eğer kaçınılmazsa renk farkıyla fark edilmesi sağlanmalıdır.
Eşikler: İç kapıların eşikleri takılmayı önleyecek yükseklikte olmalıdır.
Döner veya iki yöne açılan kapılar: Döner kapılarda parmakların sıkışmasını engelleyecek şekilde yapılmalıdır. İki yöne açılan kapılar ise karşı yönden gelen kişinin görülmesini sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.
Camlı kapılar: Bütünüyle camlı kapılar veya paneller buzlu cam veya koruma kuşakları ile görünür hale getirmelidir. Kullanılan cam aynı zamanda çarpmalara dayanıklı olmalıdır.
Açık merdiven boşluğu: Bu tür mimari yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Eğer mümkün değil ise tırmanmayı engelleyecek şekilde korkuluklar konmalıdır.
Balkonlar: Balkon parmaklıkları tırmanmaya engel ve yeterli sağlamlıkta ve kalın olmalıdır. Direklerin arası çocukları ayak ya da başlarının sıkışmasına imkan verecek genişlikte olmamalıdır.
Zemin: Döşemelerin kaygan olmayan özellikte olmasına özen gösterilmelidir.
Anahtar kelimeler: çocuk emniyeti , çocuklar için ev güvenliği , evde alınması gereken önlemler nelerdir?

28 Aralık 2012 Cuma

ÇOCUĞA İYİ DAVRANIŞ EĞİTİMİ NASIL VERİLİR ?

ÇOCUĞA İYİ DAVRANIŞ EĞİTİMİ NASIL VERİLİR ?


Çocuk eğitimi, belki dünyanın en meşakkatli işlerinin başında gelir.Bu kadar zor olan işin bir o kadarda mutluluk verici yanı olur.Ancak iyi bir eğitim vermek şartıyla...

 Hem büyük bir sabır hem de çocukların duygu ve düşünce dilini çözmek ve bu dili takip etmeyi gerektir. Anadolu'muzda: 'Severken boğmak' diye bir deyim vardır. Maalesef, çocuklarının duygu ve düşünce dilini çözmeyen anne babaların, çocuklarına verdikleri eğitim çoğunlukla böyle oluyor. Çocuklarımızda var olan ve bizim beğenmediğimiz davranışların tamamına yakını, yine bizim hatalı uygulamalarımızdan kaynaklanıyor. Çocuk eğitimi için her şeyden önce, çocukların duygu ve düşünce dilini çözmek, bilmek ve anlamak gerekiyor.

Çocuklarınızda beğendiğiniz davranışları nasıl artırabilirsiniz?
 Çocuklardaki olumlu davranışları artırmanın elbette birkaç adımdan oluşan basamakları var. İlki hoşunuza giden davranışı içinizden değil, çocuğunuzun bileceği şekilde, övmektir. Sizin yaptığınız/yapacağınız övgü çocuğa, o davranış bütününden hareketle etkili bir davranış eğitimi verecektir. İkinci adım, birinci basamağın uzantısı... Çocuğunuz, hoşuna giden doğru bir davranışta bulunduğunda, ona gülümseyebilir ya da sarılabilirsiniz.

Olumlu davranışları artırmanın bir diğer yolu da, çocuğunuzun sevdiği bir işi yaparak onu ödüllendirmenizdir. Sözgelimi parka gitmek istiyorsa, birlikte parka gidebilirsiniz.

Ödüllendirme, en etkili eğitim sürecidir!
 Unutmamak gerekir ki çocuklar ödüllendirildiklerinde başardıklarını anlayacaktırlar ve bu durum; onların bu olumlu davranışları sürdürmelerini güçlendirecektir. Unutmayın ki, övgü ana babaların da kendilerini iyi hissetmelerini sağlar, devamlı eleştirmek ve tehdit etmek anne ve babaların da kendilerini kötü hissetmelerini sağlar.
 
Olumsuz hareketleri görmezden gelin!

 Anne babalar, çocuklarında hoşlarına giden davranışları hemen övmelidirler. Bunun tam tersine, olumsuz ya da istemediğiniz bir davranış sergilediklerinde, bu hareketlerini görmezden gelmelidirler.

Çocuklarınıza sizin hoşunuza giden şeylerin ne olduğunu söylemeyi deneyin. Olumsuz davranışları her seferinde tutarlı biçimde görmezden gelin. Bu davranışı başkasının ödüllendirmesine izin vermeyin.

Olumsuz davranışlarıyla ilgi çektiklerinde çocuklar sıklıkla bu durumdan hoşnut olurlar.

Onlara dargın olduğunuz zaman bile aslında onlara ilgi göstermiş olursunuz bu nedenle yalnızca görmezden gelmeye çalışın.

Bağırarak, vurarak, küserek de olsa ilgilenmek istenmeyen davranışları arttırır. Eğer onun televizyon izlemesini istemiyorsanız bu isteği duymazdan gelin, hiç pes etmeyin. Bunu televizyon izlemek için her ağladığında yapmalısınız.

Davranış, görmezden gelinemeyecek kadar olumsuzsa ne yapmalı?
 Eğer davranışlar tehlikeli ve yıkıcı ise o zaman 'hayır' demek zorunda kalabilirsiniz ya da onu oradan uzaklaştırmak ve hareketlerini kısıtlamak gerekebilir. Sürekli eleştiri bir süre sonra çocuk için anlamsızlaşır. Eğer 'hayır' sözünü çok sık duyarsa kulaklarını tıkamaya başlayacaktır. Bu nedenle 'hayır' demenizin çok önemli olduğuna karar verdikten sonra bunu söylemelisiniz.

Ana babaların yerine getiremedikleri boş tehditler, bir süre sonra çocuk tarafından anne - babanın sözlerine inanmamak şeklinde anlaşılacaktır.

Olumsuz davranışları nasıl azaltabiliriz?

 Çocuğunuzda değiştirmeye çalıştığınız olumsuz davranışı sona erdirmek istiyorsanız, kararlarınızı kesinlikle esnetmemek zorundasınız. Çocuk, ebeveynini 'söylediklerini yapan' olarak görmezse, olumsuz davranışları engellemeniz oldukça zor demektir.

Bağırmaları ya da ağlamaları kararlarınızı değiştirirse, devamlı bu yolu uygulamaya çalışacaklardır. Sonunda pes edeceğinizi bildiği için, istediği şeyde diretecektir.
 
Çocuklarınızın davranışlarının nasıl olmasını istersiniz?

 1) Belirli ve anlaşılır kurallar koyun:

Söz gelişi, yatış saati ve yemek zamanları belirli, sabit ve değişmez bir düzen içinde gerçekleşsin. Bu tür bir değişmezlik, neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilemez olduğunu çocuğa bildirir. Ancak buradaki önemli nokta şudur ki; bu kurallar üzerinde evdeki tüm yetişkinlerin hem fikir olması gerekir. Farklı ve çatışan mesajlar, çocuğun zihnini karıştıracaktır.

2) Çocuk, söylediklerinizi tam olarak anlayabilsin:

3) Olumlu ve istenen, beğenilen davranışları bilmesini sağlamalısınız.

Dikkat; sürekli eleştiri çocuğu sadece kötüleştirir!

Kesinlikle yapmamanız gereken on hatalı uygulama!

1)    Çocuğu suçlamayın: "Yine kardeşini ağlattın"

2)    Çocuğu tanımlamayın: "Sen çok kıskanç bir çocuksun"

3)    Tehdit etmeyin: "Bir daha yaparsan kafanı kırarım"

4)    Emir dili kullanmayın: "Çabuk dersini bitir"

5)    Nutuk vermeyin: "Bak şimdi kardeşini üzüyorsun, ilerde de kimseyle geçinemezsin"

6)    Korkutucu uyarılar vermeyin: "Oraya çıkarsan düşer, ayağını kırarsın"

7)    Ajitasyon yapmayın: "Beni hep üzüyorsun, senin yüzünden hasta oluyorum"

8)    Kesinlikle kıyaslamayın: "Amcanın oğlu, senden daha çalışkan"

9)    Kesinlikle alay etmeyin: "Dersini ne çabuk bitirdin, süper zekâ"

10)  İleriye dönük konuşmayın: "Sen adam olmazsın"
 

27 Aralık 2012 Perşembe

BEBEĞİN SAĞLIKLI BÜYÜMESİNDE DEMİR VE ÇİNKO NUN ÖNEMİ NEDİR ?


BEBEĞİN SAĞLIKLI BÜYÜMESİNDE DEMİR VE ÇİNKO NUN ÖNEMİ NEDİR ?




Sağlıklı büyüme için her gün bebeklerin 5, ergenlerin 15 miligram çinko alması gerekiyor. Çinko, et ürünleri ve kuru meyvelerde var. İstanbul Tıp Fakültesi’nde Büyüme-Gelişme ve Pediatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hülya Günöz Büyümeyle ilgili soruları yanıtladı. 

Ailesel nedenlerle ortaya çıkan boy kısalığı tedavi edilebilir mi? 

Boy kısalığının genetik nedenlere bağlı olup olmadığını söylemek için çocuğun iyice değerlendirilmesi, vücut oranlarına bakılması lazım. Herhangi bir sebebi olmayan, tamamen ailevi boy kısalığı dediğimiz durumlarda boyu uzatma şansımız yok. Bu konuyla ilgili değişik tedavi yöntemleri araştırılıyor. Yapılan çalışmalar, genetik kısalığı olanlarda büyüme hormonu tedavisinin nihai boyu sadece 2-3 santim etkilediğini gösteriyor. Bir çocuğun ileride ulaşacağı boy genellikle anne-babasının boyuyla doğru orantılı. Çocuğun ulaşacağı nihai boyu, anne ve babanın boyuna göre hesaplamak mümkün.

 Bir erkek çocuğunun yetişkin boyunu hesaplamak için, anne ve babanın boyu toplanıp buna 13 ekleniyor ve çıkan rakam ikiye bölünüyor. Elde edilen rakam, erkek çocuğun ileride ulaşacağı nihai boy oluyor. Kız çocuğun erişkin boyunu hesaplamak için de anne ve babanın boylarının toplamından 13 çıkartılıp ikiye bölünüyor. Bu şekilde hesaplanan nihai boya, kişinin genetik boyu diyoruz. Ve çıkan sonuç ortalama 5 santim farklılık gösteriyor. Yani beslenme, spor gibi sağlıklı yaşam önerileri genetik boyu 5-10 santim etkiliyor. Ancak şu noktayı vurgulamak istiyorum: Bu hesaplama altta yatan bir hastalık ya da hormon yetmezliği yoksa geçerli. 

Peki beslenme yetersizliği tek başına boy kısalığına yol açabilir mi? 

Kesinlikle. Beslenme gelişmenin olmazsa olmazı. Mesela çocuk ilk 4 ayda aldığı enerjinin üçte birini büyümeye harcar. Özellikle ilk 2 yaş için beslenmenin önemi tartışılmaz. Çünkü büyüme çok hızlıdır. Bebekler ilk 1 yılda 25, 2’nci yılda 10-12 santim büyür. Bu dönemde anne sütü alamama, çok kusma, hastalık gibi nedenlerle beslenemeyen çocuklar ciddi bir boy kaybına uğrayabilir. Çocuk ondan sonra da kısa boylu kalmaya devam eder. Biz bu duruma beslenmeye bağlı boy kısalığı, diğer adıyla bodurluk diyoruz. Daha sonra artık çocuk yeterli gıdayı buluyor ama erken dönemde kaybettiği dönemi bir daha yakalayamıyor. Çünkü vücudun bir büyüme temposu var ve o artık kaçırılmış. 

Beslenmedeki eksiklik, ilk iki yıldan sonra da devam ederse o zaman kronik ve daha ağır bir büyüme geriliği karşımıza çıkar. Çocukların persentil büyüme eğrilerine göre takip edilmesi çok önemli. Aileler belli aralıklarla çocuklarını doktora götürsünler ki, büyümeleri sağlıklı biçimde değerlendirilsin. Eğer bu atlanırsa çok geç kalınabilir. Zaten çocuklardaki büyüme geriliğini ya çok dikkatli anneler fark ediyor, ya çocuk okula, yuvaya başladığı zaman arkadaşlarının arasında küçük kaldığında dikkat çekiyor. 

Ya da dikkatli bir hekim persentil çizgilerine bakıp aileyi uyarıyor. Her anne, çocuğunun bebeklik dönemiyle ilgili verileri saklamalı. Böylece yıllar sonra boy kısalığı, büyüme ya da başka sağlık problemleri için gerekli olduğunda, bu bebeklik dönemine ait bilgilere ulaşılabilsin. Bizim için çocuğun kayıt altında tutulmuş, gelişim çizelgelerine göre boy ve kilo artışı bilgileri çok önemli. 

Peki sağlıklı büyüme için beslenme nasıl olmalı? 

Beslenmenin her dönemde mutlaka yeterli derecede enerji, protein ve eser elementler değimiz vitaminleri içermesi gerekiyor. Örneğin vücutta çinko yoksa büyüme yavaşlar. Süt çocukluğu döneminde günde 5 miligram, ergenlik döneminde 15 miligram alınması çok önemli. Çinkodan zengin besinler şunlar: Kurutulmuş meyveler, kuruyemişler, yumurta, et ürünleri, bezelye ve fasulye. Çinko eksikliğine bağlı büyüme geriliği olanlarda eksikliği tamamladığımızda çocukların büyüme sağladığını görüyoruz. Selenyumu unutmamak lazım. Patates, ton balığı, yumurta, tavuk, hindi göğsü ve ayçekirdeğinde bulanan selenyum büyümede önem verdiğimiz elementlerden biri. Aynı şekilde iyot çok önemli. İyot eksikliği olduğu zaman tiroid hormonları bozukluğu ortaya çıkabilir, bu da çok ağır bir büyüme problemi yaratır. Tiroid hormonları büyümenin ötesinde erken yaşlarda beyin gelişimini de etkiliyor. 

Eğer çocukta iyot yetersizliği varsa nereden alınabilir? 

İyot eksikliğini önlemek için iyotlu tuz kullanmak yetiyor. 

Büyümede demirin önemi nedir? 

Demir de beslenmenin olmazsa olmazlarından. Çünkü demir kan yapımında kullanılıyor. Demir eksikse vücudun dokularına yeteri kadar oksijen gitmez. Bu durumda çocuğun gelişimi kendi hızını sağlayamaz. Demir eksikliği kronik olduğu zaman büyüme geriliği, başarı eksikliği, halsizlik ve yorgunluk ortaya çıkıyor. Ergenlik döneminde beslenme alışkanlıklarının değişimi, kız çocuklarının adet kanamalarına başlaması, demir kaybına neden olabilir. Kız çocukların demir takviyesine daha çok ihtiyacı var. Haftada üç gün kırmızı et, her gün yumurta ve yeşil sebzeler tüketilmesi gerekiyor. Demir, en çok et ve et ürünlerinde, yumurta sarısında ve yeşil sebzelerde var. 

Çocuğun gelişiminde sütün yeri nedir? 

Çocuğun günlük kalsiyum alımının yeterli olması lazım. Çocuğun en azından ilk 6 ay anne sütüyle beslenmesi sağlıklı gelişim için çok önemli. Süt bebekliği döneminde yaklaşık 500 miligram, ergenlikte her gün 1200-1500 miligram kalsiyum alınması gerekiyor. Kalsiyumdan zengin gıdalar, süt, yoğurt ve peynirdir. Okul çağı döneminde günde 2 bardak süt, bir kase yoğurt, bir kibrit kutusu kadar peynir tüketilmesi lazım. Kemiklere kalsiyum depolanması ergenlik döneminde oluyor. Bu dönemi geçirmişseniz ileride kemik erimesi gibi riskler ortaya çıkabilir. 

Beslenmesi iyi olduğu halde çocukta boy kısalığının nedenleri ne olabilir? 

Eğer ailesel ve beslenmeye bağlı bir neden yoksa başka sebeplere yönelmek gerekir. Başta büyüme hormonu eksikliği olmak üzere, böbrek hastalıkları, kansızlık, kalp ve akciğer hastalıkları, kemik sistemi bozuklukları boy kısalığına neden olabilir. 

Özgür Gökmen Çelenk/ Radikal 


25 Aralık 2012 Salı

ÇOCUKLARIN YEMEK SEÇMESİ VE BEĞENMEMESİ SORUNU

ÇOCUKLARIN YEMEK SEÇMESİ VE BEĞENMEMESİ SORUNU



Okul öncesi çağındaki çocuğunuz, son iki gündür sandviç, kurabiye gibi atıştırmalıklardan başka bir şey yemeyi kabul etmiyor mu? Yürümeye başlayan çocuğunuz oyun oynarken yemeği unutuyor mu? Onun beslenmesi sizi çıldırtan bir hal aldıysa, yalnız değilsiniz. Birçok ailenin sorunu aynı. Çocuğunuzun yemek sorununu çözmek istiyorsanız onunla iletişim kurmalısınız

Çocuğunuzun beslenmesi sizi çıldırtan bir hal aldıysa, yalnız değilsiniz. Birçok aile, çocuğunun ne yediği ya da yemediği konusunda strese giriyor. Çocuğunuzun yemek tercihleri gelişene kadar, Mayo Clinic'te yer alan önerilerle, yemek saatlerini savaşa çevirmeyi önleyebilirsiniz.

1. Çocuğunuzun aç olduğunu iyi gözlemleyin. Küçük çocuklar, sadece acıktıklarında yeme eğiliminde olurlar. Eğer çocuğunuz aç değilse, yemek ya da atıştırmalık birşeyler yedirme konusunda onu zorlamayın.

2. Serinkanlı olun: Çocuğunuz yemeğini yemediği için sizin mutsuz olduğunuzu hissederse, yemek yedirme süreci irade savaşına dönüşür. Tehditler ve cezalar, savaşı sadece güçlendirir.

3. Bir gözünüz saatin üzerinde olsun.
Yemeklerden en az bir saat önce meyve suyu ya da atıştırmalıkları engelleyin. Eğer çocuğunuz masaya aç gelirse, yemek yemek için daha fazla motive olabilir.

4. Çok fazla yemesini beklemeyin.
2 yaşından sonra, gelişimin yavaşlaması genellikle çocuğun iştahını da azaltıyor. Yalnızca birkaç ısırık bile, çocuğunuzun kendisini tok hissetmesini sağlayabilir.

5. Sıvı kalori alımını sınırlayın
. Yüzde yüz meyve suları sağlıklı bir beslenmenin önemli parçalarıdır. Ancak, çocuğunuz bunlarla midesini doldurduğunda, yemek ve atıştırmalık için midesinde yer kalmaz.

6. Azdan başlayın. Birkaç yemeği küçük porsiyonlar halinde önüne koyun. Ne yiyeceği konusunda tercihi çocuğunuzun yapmasına izin verin.

7. Çocuğunuzu tabağındakileri bitirmesi konusunda zorlamayın. Bu yemek üzerindeki güç savaşını sadece kızıştırır. Bunun yerine, çocuğunuz doyduğunda kalkmasına izin verin.

8. Yemeğin lezzetini bir kenara bırak
ın. Yemeğin rengi, şekli, güzel kokusu ve içindekiler hakkında konuşun.

9. Yeni yiyecekler konusunda sabırlı olun. Küçük çocuklar sıklıkla yeni yiyeceklere dokunmak ve onları koklamak ve hatta ağızlarına küçük bir parça atıp sonra onu geri almak isterler. İlk ısırığını almadan önce, bunları yapmasına izin vermeniz işinizi kolaylaştırabilir.

10. Akşam yemeğinde kahvaltı yapın
. Tahılların ya da peynir, zeytinin sadece kahvaltı için olduğunu kim söylüyor? Kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri arasındaki fark çocuğunuzda kaybolabilir.

11. Yemek yemeği eğlenceli hale geterin.
Brokoli ve diğer sebzeleri en sevdiği sos ya da terbiye ile sunabilirsiniz. Yiyecekleri kurabiye kesiciyle farklı şekillerde kesebilirsiniz.

12. Çocuğunuzdan yardım alın.
Markette, meyveleri, sebzeleri ve diğer sağlıklı gıdaları seçerken yardımını isteyin. Çocuğunuzun yemek istemediği bir gıdayı satın almayın. Evde, sebzeleri yıkamak, masayı hazırlamak için onu cesaretlendirin.

13. İyi bir örnek hazırlayın.
Siz farklı sağlıklı gıdalar yerseniz, çocuğunuz da sizi örnek alıp yiyecektir.

14. Sinsi olun. Makarna sosuna küçük küçük kesilmiş brokoli ya da yeşil biber atın, meyve dilimlerinin üstünü tahılla kaplayın ya da çorbasına veya yemeğine rendelenmiş kabak ve havuç karıştırın.

15. Ayrı ayrı verin. Eğer çocuğunuz farklı malzemeleri bir arada yemeyi sevmiyorsa, gıdaları karıştırmayın.

16. Rutine bağlı kalın. Yemekleri ve atıştırmalıkları her gün aynı saatlerde vermeye çalışın. Eğer mutfak diğer zamanlarda çocuğunuz için kapalıysa, çocuğunuz önüne sunulan yemeği ve atıştırmalığı daha rahat yer.

17. Dikkatini çekecek şeyleri en aza indirin.
Yemek süresince televizyonu kapatın, masada kitap ya da oyuncakların olmasına izin vermeyin.

18. Tatlıyı ödül olarak önermeyin.
Bu sadece çocuğunuzun tatlıya olan isteğini artırır. Haftada bir ya da iki geceyi tatlı gecesi olarak belirleyin ve haftanın geri kalanında tatlı vermeyin. Ya da bugünlerde tatlı yerine yoğurt, meyve veya diğer sağlıklı seçenekler önerin.

19. Bazı yemek tercihlerine bağlı kalmasını bekleyin. Çocuklar olgunlaşana kadar, yiyecekler hakkında daha az seçici olma eğilimindedir. Herkesin yemek tercihleri vardır. Çocuğunuzun her şeyi sevmesini beklemeyin.

20. Gerektiğinde yardım isteyin
. Çocuğunuz enerjikse ve gelişiyorsa, büyüyorsa muhtemelen iyidir. Eğer çocuğunuzun yemek seçmesi gelişimini ve büyümesini etkilediğine inanıyorsanız, bu konuda endişeleriniz varsa, çocuğunuzun doktoruyla görüşün.

Çocuğunuzun yemek yeme alışkanlığı bir gecede değişmeyecektir. Fakat, her gün atacağınız küçük adımlar, ömür boyu sağlıklı yemek yemesine yardımcı olacaktır.

22 Aralık 2012 Cumartesi

ÇOCUĞUMUN BÜYÜME VE GELİŞME SORUNU NASIL GEÇER ?

ÇOCUĞUMUN BÜYÜME VE GELİŞME SORUNU NASIL GEÇER ?


Çocuklarda normal büyüme ve gelişmenin izlenmesi, normalden sapmaların belirlenmesini, böylece hastalıkların erken tanısını ve önlenmesini olanaklı kılar. Sağlam çocuk takibinde tam bir fiziksel muayene yanında boy, ağırlık ve baş çevresi ölçümleri yapılır. Düzenli ve birbirlerini izleyen ölçümler tek ölçümlerden çok daha yararlıdır. Çünkü belirli bir çocukta saptanan değerler normal sınırlar içinde olsa bile, çocuğun kendine özgü büyüme grafiğinden sapmalar belirlenebilir.
Büyümeyi etkileyen faktörler

Kalıtım, irsiyet

Toplumun genelinde büyümeyi etkileyen en önemli etken kalıtımdır. Kalıtım, öncelikle boyla ilişkilidir, ancak şişmanlık ve zayıflık gibi fiziksel özellikler de etkilenir. Büyüme geriliğinden kuşkulanılan bir çocukta bu durumun kalıtımla ilgili olabileceğine karar vermede, anne babanın ve varsa kardeşlerin özelliklerini değerlendirmek büyük önem taşır. Kısa boylu ailelerin çocukları kısa, sarışın olanların çocukları açık renkli olmaya eğilimlidir.

Cinsiyet

Büyüme gelişme süreci kız ve erkek çocuklarda farklıdır. Doğumda kızların tartısı daha düşüktür. Doğum tartıları aynı olan erkek ve kız çocuklar karşılaştırıldığında kızlar daha ileri bir gelişme düzeyi gösterirler. Ergenlik dönemine erken giren kızlar hızlı büyür ancak çabuk dururlar. Erkeklerde kas dokusu daha fazla gelişir, boy daha uzun olabilir.

Beslenme

Beslenme, büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli çevresel faktördür. Çocuğun iyi büyüyebilmesi için yeterli ve dengeli beslenmesi, bu besinleri sindirmeye yeterli bir barsak etkinliği bulunması gerekir. Süt çocukluğu döneminde yetersiz beslenmeden boydan çok tartının öncelikle etkilendiği bilinmektedir. Çoğu kez beslenme kökenli bir kansızlık geliştiğinde, iştah azalmasına yol açarak problemin artmasına neden olur. Bu durumda kansızlığın düzeltilmesi, asıl sorunun çözülmesi için uygulanan tedavilerin başarısını arttırır.

Hormonal Durum

Normal büyüme için birçok hormona ihtiyaç vardır. Sağlıklı çocuklarda hormonlar uygun miktarlarda salgılanır. Hipofiz bezinin salgıladığı "büyüme hormonu" boyca büyümeyi, tiroit bezinin salgıladığı "tiroit hormonu" gelişme ve olgunlaşmayı sağlar. Ergenlikte böbrek üstü bezi, testis ve yumurtalıklardan salınan hormonlar da büyümeyi etkiler.

Büyüme hormonu yetersizliği durumunda boy kısa kalırken, konjenital hipotiroidi dediğimiz doğumsal tiroit bezi yetersizliğinde zekâ da etkilenir.

Gebeliğe İlişkin Faktörler

Bebeğinizin sağlıklı doğması yanında normal tartı ve boya sahip olabilmesi için gereken koşulların kendine özgü karakteristikleri nedeniyle gebelik dönemi, yaşamın diğer evrelerine göre son derece önem arz etmektedir. Gebeliğin ilk üç ayında annenin geçirdiği virüs enfeksiyonları çocuk için zararlıdır. Anne hamileyken kızamıkçık geçirdiği taktirde çocukta kalpte bozukluk, katarakt, sağırlık, küçük kafa ve zeka geriliği ortaya çıkabilir.

Kronik hastalıklar

Sağlıklı olarak dünyaya gelen bir bebekte kalıtımsal olarak gelen ya da sonradan edinilen kimi hastalıklar müzminleşerek büyüme ve gelişme sürecini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu hastalıklar arasında kronik karaciğer hastalığı, kronik böbrek yetersizliği, romatizmal hastalıklar sayılabilir. Büyüme geriliği, astım ve diğer alerjik hastalıklarda da ortaya çıkar.

Bunların tümünde sebep kullanılan ilaçlar değildir. Hastalığın kendisi de gerilikte başlı başına önemli bir faktördür. Ağır akciğer infeksiyonları ve morarmayla seyreden kalp hastalıklarında da büyüme olumsuz yönde etkilenir.

Sonuç olarak

Çocukların sonraki dönemlerde yaşıtlarını ne ölçüde yakalayacakları, hastalığın seyri ve süresi, başlangıç yaşı, iyileşme sonrası geride kalan büyüme süresi ve iyileşmenin tam olup olmaması gibi bir çok faktöre bağlıdır.

21 Aralık 2012 Cuma

OKUL DÖNEMİNDE ÇOCUK BESLENMESİ NASIL YAPILIR

OKUL DÖNEMİNDE ÇOCUK BESLENMESİ NASIL YAPILIR

 
 beslenme çantasına ne konur , çocuğum iştahsız , çocuğum yemek seçiyor , çocuğum yemek yemiyor , çocuğum yemek yemiyor ne yapmalıyım , çocuğum yemiyor , çocuklarda beslenme , çocuklarda yeme alışkanlıkları , çocuklarda yemek alışkanlıkları , iştahsız çocuğa nasıl yemek yedirmeli , iştahsız çocuğa ne yapmalı , okul çağında beslenme , okul döneminde beslenme , yemek yemeyen bebek , yemek yemeyen bebekler

Çocuğunuz yemiyor diye üzülmeyin. Ona doğru yemek alışkanlıklarını kazandırmak için burada yazanları uygulamaya geçirin.

Kahvaltının önemi

 Beslenme alışkanlıklarımız yaşamamızın her döneminde farklı etkileri ile yaşam kalitemizi şekillendiriyor. Fakat en önemlisi bu alışkanlıkların temelinin atıldığı çocukluk dönemi… Okul dönemindeki çocuklara kazandırılması gereken en önemli beslenme alışkanlığı ise kahvaltıdır. Çünkü çocuğun okuldaki öğrenme, algılama gibi faaliyetlerinde kahvaltının etkisi oldukça büyüktür.

International Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin, kahvaltı yapmadan okula giden bir çocuğun gün içindeki dikkat ve algılama faaliyetinin çok düşük olduğunu söyledi. Kahvaltı alışkanlığı olmayan çocuklarda en sık görülen sorunlar dikkat azlığı, öğrenmede zorlanma ve problem çözmede güçlük fiziksel güç azlığına bağlı kas koordinasyonunda azalmadır. Tüm aile bireylerinin bulunacağı bir kahvaltı sofrası hazırlamak, kahvaltı alışkanlığı kazandırmak için ilk adım olmalıdır.

Yemiyor diye üzülmeyin

Ailelerin sıklıkla en büyük şikayetleri çocuklarının bir şey yemediği şeklindedir. Her çocuğun besin gereksinimi, çocuğun yaşına, ağırlığına, boyuna ve fiziksel aktivitesine bağlı olarak farlılık gösterir. Bir çocuğun sağlıklı bir beslenme alışkanlığı olup olmadığını değerlendirmek için her besin grubundan ne kadar tükettiği ve bunların dağılımı göz önünde bulundurulmalıdır. İkinci planda ise bu besinleri hangi sıklıkla ve ne şekilde tükettiği önemlidir. Okul öncesi dönemde aileden etkilenen beslenme alışkanlıkları okul ile birlikte arkadaş, öğretmen gibi kişilerden de etkilenir. Aileden sonra okulda da beslenme eğitimi verilmesi çok önemlidir.

Çocuğunuza doğru yemek alışkanlığını kazandırmak için:

•Çocuklarınız yemek yerken oturmaya teşvik edin. Ayakta dururken, yürürken veya yatakta uzanmış bir şekilde yemek yemesini engelleyin.
•Çocuğunuzu yemekle değil, sevgiyle ödüllendirin. Çocuğu yemekle ödüllendirmek veya cezalandırmak yemekle ilgili sağlıksız alışkanlıklar kazandırmaya neden olur.
•Onların besin seçme ve bazı besinleri reddetmelerine izin verin.
•Çocuklarınızı “hayır, teşekkür ederim” demeye teşvik edin. Besin seçimi yapabilmek çocuğun edinmesi gereken bir davranıştır. Eğer çocuğunuz bir besin grubundaki tüm besinleri 2 haftadan daha fazla süre ile reddediyorsa bir uzmandan yardım alınmalıdır.
•“Yasaklanmış” yemek kavramından kaçının.
•Bu davranış o yiyeceği daha çok istemesine neden olabilir.
•Servis şekli değiştirilerek sağlıklı beslenme planının bir parçası olabilir.
•Çocuklarınızı kendi kendine servis yapmaya teşvik edin. Bu davranış şekli onların özgüven kazanmaları için de çok önemlidir.
•Eğer çocuğunuz öğle öğününü okulda tüketiyorsa, okulda çıkan yemeklerin çocuk beslenmesine için ne kadar uygun olduğu sorgulanmalıdır.
•Sunulan yemeklerin her besin grubundan besin içerip içermediğine bakılmalıdır.
•Okul menüsünde çocukların büyüme ve gelişiminde ilk sırada olan protein grubundan (et, süt, yoğurt, kuru baklagiller vs.) bir besin mutlaka olmalıdır.
•İkinci yemek seçimi ise temel enerji kaynağı olan karbonhidratlardan (makarna, pilav, börek vs.) sağlanmalıdır.
•Üçüncü besin, ise diğer iki besinin tamamlayıcısı olmalıdır. (Yoğurt, sütlü tatlı, salata, ayran gibi.)
•Yine bu menüdeki yemeklerin çocukların çiğneme ve yutma faaliyetlerine uygun olup olmadığı önemlidir.
•Koku, görüntü, lezzet çok iyi sağlanmalı çocuğun besinden uzaklaşmasına neden olunmamalıdır.
•Yemekler çocukların sevdiği yiyeceklerden, uygun hijyen ve pişirme yöntemlerine göre hazırlanmalıdır.


Hangi yiyecek ne kadar tüketilmeli?

Birinci grup: Et, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagiller bu grupta yer alır. Bu gruptaki besinler iyi kalite protein ve minerallerce zengindir. Özellikle büyüme ve gelişme, doku kazanımı için bu gruptaki besinler oldukça önemlidir. Bu gruptaki besinlerden günde 2-3 porsiyon tüketilmelidir.

İkinci grup: Süt, yoğurt, peynir, süt ürünleri bu gruptadır. Bu gruptaki besinler kemiklerin, dişlerin gelişimi için gerekli kalsiyum, A-B vitamini ve iyi kalite protein içermektedir. Günde 300 - 400ml.süt ya da yoğurt ve bir kibrit kutusu kadar peynir tüketilmelidir.

Üçüncü grup: Bu grupta temel enerji kaynağı besinler, tahıllar yer alır. Bitkisel protein ve B vitamini bulunur. Günde 2-3 porsiyon tüketilmelidir.

Dördüncü grup: Sebze ve meyve grubudur. C vitamininden zengindir. Bir günde 3-4 porsiyon tüketilmelidir.

Beşinci grup:
Şeker ve yağlar bu gruptadır, enerji sağlarlar. Aşırı tüketimden kaçınılmalıdır.
 Eğer çocuğunuz okulda, evden getirdiği besinlerle bir öğün tüketiyorsa, besin seçimi iyi yapılmalıdır. Besin seçilirken çocuğunuzun sevdiği besinlerden seçmeye, bir öğünde tüketebileceği miktarlarda, uygun saklama koşullarında hazırlamaya özen göstermelisiniz.
 

Çocuğunuzun beslenme çantası 
Peynirli bir sandviç veya bir tost  
İçecek olarak meyve, süt ya da meyve suyu, ayran  
Ara öğün şeklinde bir öğün tüketilecekse evde yapılmış cevizli ya da meyveli bir kek ya da kurabiye  
Tahıl gevreği, süt  
Şarküteri ürünü içermeyen domates, biber, peynirli pizza ya da zeytinli, yumurtalı kanepeler

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Bluehost Coupons