30 Ocak 2013 Çarşamba

ÇALIŞAN ANNELERİN ÇOCUKLARIYLA İLETİŞİM SORUNLARI NEDİR ?


ÇALIŞAN ANNELERİN ÇOCUKLARIYLA İLETİŞİM SORUNLARI NEDİR ?


Kadınlar fıtratları itibariyle evin geçiminden direkt olarak yükümlü değildirler. Günümüz kadınları ise ekonomik rahatlığa ulaşma, yaşam kalitesini artırma, meslek sevgisi, çevre edinme, kariyer yapma, toplumdaki statüsünü yükseltme, varlığını kanıtlama gibi daha da çoğaltılabilecek pek çok sebeple çalışma hayatına atılmaktadırlar.

 Fakat çalışma durumu evlilik vesilesiyle eklenen ev hanımı, eş ve anne rolleriyle birlikte sıkıntılı bir hale dönüşebilmektedir. Bu sıkıntıların başında annenin yokluğu esnasında çocuğun ihtiyaçlarının iyi bir şekilde nasıl karşılanacağı, annenin iş dönüşü yorgun olması hasebiyle çocukla yeterince iletişim kurup ilgilenememesi gelmektedir.

Konumuzla ilgili olarak soracağımız temel soru şudur: Bir annenin çalışması çocuk açısından problem oluşturur mu? Bu soruya kesin olarak 'evet' ya da 'hayır' cevabının verilmesi doğru olmaz. Çünkü annenin çalışma durumunun çocuğa olumlu/olumsuz yansıması birbiriyle alakalı pek çok etkene bağlıdır. Annenin çalışma sebebi, çalışma şartları, iş saatleri, çocuğun yaşı ve gelişim aşaması, annenin yokluğunda sağlanan bakımın niteliği, aile içindeki iletişim gibi. Bu etkenler arasında özellikle vurgulanması gerekenleri incelersek:

Çalışan annelerin yaptıkları hatalı davranışlar
Çalışan anneler, çocuklarıyla yeterince ilgilenemediklerini düşündüklerinden suçluluk duygusuna kapılırlar. Bu duyguyla beraber gün boyunca eklenen çocuk özlemi ve eksikliği istemeden de olsa annenin hatalı davranmasına sebep olabilmektedir.

Çalışan anne ihmal ettiğini düşündüğü çocuğuna karşı ev içersinde olması gerekenden daha fazla müsamahakâr davranabilmektedir. Her istediğini yerine getirme, sınır koymama çocuğun hâkimiyeti eline geçirmesine ve şımarık yetişmesine sebep olur. Her ne olursa olsun asıl çocuğu rahatsız eden kuralsızlıktır.

Bazı çalışan anneler de tam aksi yönde hareket ederler. Çocuklarını şımartmamak adına onları ağlatarak büyütürler. Tüm gün anneye hasret kalan çocuğun bu tür muamele görmesi ise anne - çocuk ilişkisini bütünüyle yıpratır. Bir süre sonra çocuk anneyi tamamen reddetmeye başlar. Anneyle yaşanan sorunlar da uyku, beslenme, alt ıslatma gibi pek çok problemin ortaya çıkmasına yol açar.

Anne-çocuk arasındaki nitelikli birliktelik
Genelde 'ev hanımlığı' eş ve anne rollerini de kapsayan geniş bir rol olarak görülür. Hâlbuki hepsi kendi içinde özgünlüğü ve kuralları olan kavramlardır. Ve her kadında bu roller mevcuttur. Önemli olan birbirine karıştırmadan, yerinde ve zamanında uygun rolü üstlenebilmektir. Bu anlamda kadının çalışıp çalışmaması çok büyük farklılıklar içermez.

Toplum içersinde çalışan kadınların zaman kısıtlılığı nedeniyle ebeveynlik rolünü tam olarak yerine getiremediklerine dair yaygın bir kanaat vardır. Fakat kadın eve geldiği andan itibaren tüm yorgunluğuna rağmen annelik rolüne girebilir ve çocuğuyla az da olsa nitelikli (tamamen çocuğun ihtiyaçlarına yönelik) zaman geçirebilirse anne - çocuk ilişkisi sağlam zemine oturur, oluşabilecek problemler en aza iner. Aksi halde tüm gün evde olduğu halde sadece ev hanımlığı rolüne odaklanarak temizlikle, yemekle, misafir ağırlamakla uğraşan bir kadın çocuğuyla arzu edilen bütünleşmeyi sağlayamaz.

Çocuğuyla arasında kuvvetli bir güven bağı kurulmasını isteyen her anne, çocuğuyla geçirdiği vaktin çokluğuna değil, kalitesine özen göstermelidir. Bu kalite de annenin olabildiğince saf haliyle (çocuğu oyalamak amaçlı değil) oyunlara iştirak etmesi, onu dinlemesi, anlamaya çalışması ile mümkün olabilir.

Çalışmak denince
Çalışmak sadece para kazanmak için yapılan bir uğraş değildir. İnsanın bir şeyler ürettiğine şahit olması, kendi dünya görüşüne uygun alanlarda vazife alması, gönüllü olarak birçok faaliyette bulunması iç tatmini yakalamak adına önemlidir. Bu anlamda çocukların iyi yetişmesi için, kadınlara çalışması veya çalışmaması gerektiğini söylemek çözüm değildir. Konumunu ve ne yaptığını iyi bilen bir anne, o anki şartlara uygun olan davranışları ortaya koyabilecek, çocuğun gerekli ihtiyaçlarına cevap verebilecektir.

Çocuğun yaşı
Koku duyusu insanda körelmiş bir halde bulunur. Buna rağmen ilk 3 yaş döneminde çocuk, anne kokusunu tanır. Hatta birçok insan bulunmasına rağmen bebek, koku yoluyla odadan annesinin ayrıldığını fark eder ve tepki verir. Bu durum 0-3 yaş aralığındaki çocuklar için anne boşluğunun hiçbir şey ve hiç kimse tarafından doldurulamayacağını gösterir. Dolayısıyla bu yaş aralığında çocuğu bulunan annelerin, çalışma hayatlarına ara vermeleri, hiç olmazsa mesai saatlerini azaltmaları yerinde olacaktır. Tavsiye edilen ise, bütün mesainin çocuğa ayrılmasıdır.

3 yaşını doldurmamış çocuğa sahip bir anne, tüm koşulları zorlamasına rağmen çalışmak zorundaysa tercihini kreşten yana değil, çocuğa bakabilecek bir aile büyüğünden yahut akrabadan yana kullanmalıdır. Çünkü bu dönem çocuğunun yaşamsal faaliyetleri üç esasta toplanır: 'Uyut beni, yedir beni ve yıka beni. Ve tüm bunları ben istediğim anda yap.' Bu yaş çocuğu beklemeyi bilemediğinden, ihtiyaçlarının o an karşılanmaması güven bağlarının sağlıklı kurulamamasına yol açar (ki uzun vadede çocuğun insanlarla olan iletişimini olumsuz yönde etkiler). 

Anne olmadığı zamanlarda çocuğun ihtiyaçlarını güler yüzle, anında karşılayabilecek güvenilir bir kişi bulmak en doğru olanıdır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir nokta da çocuğa bakacak olan kişinin devamlılığıdır. 0-3 yaş arasında olan çocuk yapısı gereği kendisini besleyene yönelir. Ve bu yüzün sürekli değişmesi tercih edilmez.

3 yaş bitiminde artık çocuğun öncelikli ihtiyaçları çeşitlenerek artmaya başlar. Özellikle zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin büyük oranda gerçekleştiği 3-6 yaş arası çocuklarda, arkadaş edinmeye ve birlikte oyun oynamaya yönelik ihtiyaçlar doruktadır. Bu anlamda annenin çalışması yahut çalışmaması büyük bir sorun teşkil etmez.

Çünkü her iki durumda da okul öncesi eğitim olarak anılan yuva/anaokulu, çocuğun tüm gelişim yönlerini besleyici niteliktedir. Evde ebeveyne düşen görev, sosyal kurallarla tanışan çocuğa tutarlı davranışlarla yaklaşmaktır.

25 Ocak 2013 Cuma

BEBEKLERİN ALTI NASIL DEĞİŞTİRİLİR PÜF NOKTALARI NELERDİR ?


BEBEKLERİN ALTI NASIL DEĞİŞTİRİLİR PÜF NOKTALARI NELERDİR ?

Bu yazımızda sizlere bebeklerin altını değiştirmeyi anlatacağız.umarım sizlere faydalı oluruz.lütfen yazımızı sonuna kadar okuyun .

Bebek bezi değiştirme ilk zamanlar zor gelebilir. Özellikle yeni bir anneyseniz, siz ve bebeğiniz için kabus olabilir. En rahat şekilde bebek bezi değiştirmek için; önceden her şeyi organize etmek, her şeyin elinizin altında olmasını sağlamak, daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

Altı pis bebeğiniz masada iken, pamuklar banyoda, çöp kovanız diğer odada ise hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Sakin olun. Aşağıda ki önerilerimizi dikkate alırsanız her şey hem sizin hem de bebeğiniz için çok rahat olacak ve keyifli olacak.

Bebek bezi değiştirmenin püf noktaları;

1)Gerekli olan tüm malzemelerin yakınınızda olması çok önemli. Bu malzemeler:

* Temizleme bezleri
* Çöp kovası (Pedallılar tercih edilmeli)
* Silme bezleri ya da pamuk (Ilık su kullanılmalı. Ayrıca kurulamak için yumuşak havlu bulundurulmalı.)
* Bebek pudrası, bebek losyonu, pişik kremi
* Bebek bezi değiştirme ünitesi (Kıyafet koyacak bölümü olmasına dikkat edin.)

2) Bebeğinizin bezini değiştirirken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta; hangi durum olursa olsun bebeğin alt değiştirme ünitesinde yanlız bırakılmamasıdır. Ocakta kaynayan su olabilir, telefonunuz çalabilir ya da komşunuz kapınızı çalabilir. Bu gibi durumları göz önüne alınırsa -ki olabilinecek durumlardır-, bebeğinizin karyolası gibi güvenli bir yere bırakmalısınız. Aksi bir durumda yuvarlanıp düşebilir.

3) Temizleme aşamasında; bebeğiniz kakasını yaptı ise ıslak bezleriniz ile temizlemelisiniz. Eğer kakası sıvı ve dağılmış ise ılık küçük banyosuna sokabilirsiniz ya da temizleme bezlerinizle temizleyebilirsiniz. Temizleme sırasında dudaklarınızdan ufak ufak üflemek, bebeğinizin hoşuna gidebilir. (Bebekler bazen bazı şeyleri oyun zannedip, keyif alabilirler.)

4) Tek elinizle ayaklarını havaya kaldırın ve bebek bezini altına yerleştirin. Gerekli olan merhemini, losyonunu (ılık olmalı ya da elinizle ısıtabilirsiniz), pudrasını uygulayın. Bezini uygun şekilde bağlayın. Ne çok sıkı nede bol. Bağladıktan sonra bakıp düzenleme yapabilirsiniz. Rahat hissetmesi önemli.

5) Kız ve erkek bebeklerin bez değişimi farklıdır .Erkek bebeklerin önce poposunu daha sonra ayrıca pipi bölgesinin temizlenmesi gerekmektedir. Pipisi hafifçe kaldırılarak temizlenir gerekli losyon ve pudraları kullanılır. Kız bebeklerin ise alt temizliğinde önden arkaya doğru silme yapılmalıdır.

6) Zamanla bez değiştirmede uzman olacağınızı göreceksiniz. Bebeğinizin altını değiştirmek 20 saniyenizi alacak. Bazı bebekler temizlenme sırasını oyun zannedip eğlenebilir. Zamanla tecrübelenecek, bebeğinizde oyun oynama vakti olarak değerlendireceksiniz...

23 Ocak 2013 Çarşamba

ÇOCUĞUMUN UYKU DÜZENSİZLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


ÇOCUĞUMUN UYKU DÜZENSİZLİĞİ VAR NE YAPMALIYIM ?


Çocuklarda uyku düzensizliğinde dikkat edilecek hususlar ve çareleri burada;

 Genellikle bütün çocuklu ailelerin yaşadığı problemlerin ilk sıralarında, çocuklarının uyku düzensizliği ve uyumama sorunları geliyor. Çocuklar, yatağa girmeyi veya girseler bile uyumayı reddediyorlar. Ya da siz onların uyuduklarını zannederken onlar birdenbire ayağa kalkıp yanınıza geliyorlar.

 Ebeveynler, çocuklarındaki uyku problemi için endişeye kapılmamalıdırlar. Çocuklardaki uyku sorunu eğer organik bir sebebe bağlı değilse erken yaşlarda alınacak tedbirlerle üstesinden gelinebilecek sorunlardır. Yapılması gereken, çocuklara zamanını geçirmeden uyku eğitimini düzenli vermek ve kararlı olmaktan geçiyor.

Çocuğunuzun uykusu ile ilgili gösterdiğiniz ciddiyeti ve kararlığı çocuk da hissetmelidir. Çocuklar, uyumamak için genellikle anne babalarının kabul edeceğine inandıkları bahaneler ve istekler üretirler. Anne babaların kararlılığı, onları vazgeçirecektir.

Bebeklikte gece uyanmaları
Bebeklik dönemlerinde görülen gece uyanma sorunlarının da üstesinden gelmek mümkün. Bebeklik döneminde çocuk, gece uyanıp belli bir miktarda süt içmeden veya mama yemeden uykuya dönemez. Uzmanlar, bebeklerin 6. aydan sonra gece beslenmelerine ihtiyaç duymadıklarını belirtiyorlar. 6. aydan sonraki gece uyanmalarının daha çok, anne ile bebek arasındaki keyifli bir ilişkiye dayandığı kabul edilir. Bu dönemden sonra da uykusunun bölünmemesi için bebeği bu isteğinden vazgeçirmek gerekir. Özellikle gece uyandığında verilen sıvının sulandırılması etkili bir çözüm olacaktır. Bir zaman sonra, sulandırılmış süt içtiği için verdiğiniz sütün ya da mamanın cazibesi kalmadığında çocuğunuzda gece uyanmaları görülmeyecektir.

Çocuklarda daha sonraki dönemlerde görülen uyku bozukluğu düzeltmek için, önce nedenini tespit etmek sonra da bir uyku düzeni oluşturmak gerekiyor.

Çocuğunuzdaki uyku düzensizliğinin nedenini tespit edin!
Çocuklardaki uyku problemini çözmek için yapılması gereken ilk iş, uyku düzensizliğinin nedenini tespit etmekten geçiyor.

Kurallara karşı gelmek
4-5 yaşları döneminde çocuklar kurallara karşı gelmeyi, gerek ilgi çekmek gerekse ihtiyaçlarını gidermek için çözüm olarak kullanabilirler. Yaygın kanaate göre, ebeveynlerinin sınırlarını ve kararlılıklarını kontrol etmeye çalışabilirler.

Aile ortamında en tatlı sohbetin yapıldığı bir anda çocuğunuza yatmasını söylemeniz, onun bu kararınızı kabul etmeyeceği anlamına gelir aslında. Çocuklar, ilgi görebilecekleri eğlenceli aile ortamını bırakıp yatmak istemeyebilirler.

Korku kaynaklı uyku problemi
Çocuklarda sık görülen uyku problemlerinden bir diğeri de, korku kaynaklı problemdir. Çocuğunuz, tek yatmaktan ya da karanlıktan korktuğu için uyumak istemiyor olabilir. Bu tarz uyku problemi, daha çok kaygı ve strese bağlıdır. Örneğin; çocuğunuz gündüz yaşadığı bir problemden ötürü, gece uyuyamıyor olabilir.

Kıskanma
Çocuklarda uyumak istememe problemlerinden bir diğeri de, yeni doğan kardeşin varlığıdır. Çocuğunuz, kendisi yattığında anne babasının yeni doğan kardeşiyle ilgileneceğini düşündüğünden, uyumak istemeyebilir. Bu durumda da çocuğunuza baskı yapmanızın bir anlamı olmaz, zira onu uyutmayan şey zihninde oluşturduğu kaygıdır.

Hayat düzensizliği
İlk çocukluk döneminde (Bu ailenin ilk çocuğunda daha sık görünür) anne babalarının davranış hataları nedeniyle, evde çocuk için düzenli bir uyku saatinin oluşturulmaması uyku problemlerinin ilk kaynaklarından biridir. İlk dönemine uyku düzeniyle tanışmayan çocuk, sonraki dönemlerinde de aynı sıkıntıları sürdürür.

Çocuğunuz için uyku düzenini nasıl oluşturabilirsiniz?
İzah edin!
Öncelikle çocuğunuzu, neden erken yatması gerektiğine dair aydınlatmalı ve ikna etmelisiniz. Çocuğa anlayabileceği bir dil ve üslupla, anne babanın neden daha geç yattığı, kendisinin neden erken yatmak zorunda olduğu izah edilmelidir. Aksi takdirde, baskılayıcı bir zorlamayla, çocuk yatağına girse bile uyumamak için inatla direnebilir.

Uyku düzeni oluşturun!
Uygun bir şekilde, çocuğunuz için uyku saati planı hazırlamanız, çocuğunuzun daha sonraki dönemlerinde düzenli bir hayat anlayışına sahip olması için de uygun olacaktır. Uyuma saati belli olmalı gerekmediği takdirde bu saat değiştirilmemelidir. Çocuğunuz, uyuklayana kadar sizinle oturma odasında oturmamalıdır. Olumlu davranışlarını pekiştirmek için 'yarım saatlik geç yatma' hediyeleri verebilirsiniz.

Ona hikâye anlatabilirsiniz!
Çocuğunuzu uykuya özendirmeniz gerekiyorsa zaman zaman bunu yapmanız onun uyuması için faydalı olacaktır. Yatağa girdiğinde, ona sahabe hayatından tablolar veya başka hikâyeler okuyabilirsiniz. Okuyacağınız masal ya da hikâyenin içeriğine dikkat etmelisiniz, uyutmaya çalıştığınız çocuğunuzun uykusunu hepten kaçırabilirsiniz.

Psikolojik problemleri çözün!
Çocuğunuzun uyumama problemi korku ve kaygıya dayalıysa, yaşına ve şartlara göre odasına veya çocuğun yattığı odaya gece lambası koyabilirsiniz. Duruma göre odanın kapısı hafif açık bırakılmalı ve anne babanın devamlı orada olduğu hissettirilmelidir.

Eğlenceli bir aile ortamında, herkesin neşeyle oturduğu, televizyon seyredildiği bir anda 'Çocuğunuza uyku saatin geldi git yat' demek doğru olmayacaktır. Uyku saatine yakın aralıklarla, ona uyku saatinin geldiğinin hatırlatılması daha yerinde olacaktır.

Çocuğunuzu, uykusu geldiği için değil, uyku saati geldiği için yatmaya teşvik edin. Burada sergileyeceğiniz temel yaklaşım, çocuğunuzun kendi kendine uyumayı öğrenmesidir.

Ne yapılması gerekir?
* Çocuğunuzun ürettiği bahaneleri duymayın, kararlı olun.
* Belirlediğiniz uyku saati geldiğinde, uykusunun gelmesini beklemeden yatırın.

* Sabahları mümkün olduğunca aynı saatte kalkmasını sağlamaya çalışın.

* Gün içerisinde bir müddet açık havada oynamasına imkân sağlayın.
* Emzik ya da ayakta sallanma gibi isteklerini kabul etmeyin.

* Uyku saati yaklaştığında çocuğunuzu heyecanlandıracak oyunlardan kaçınmaya özen gösterin.

* Gece uyanmaları sıklaşırsa, olabildiğince sıkıcı olmaya çalışın.
* Yatağa girmesini sağladıktan sonra, zaman zaman onu kontrol edin. Bu, onun uyuması konusunda gösterdiğiniz ciddiyeti anlatacaktır.

* Koyduğunuz kurallara uyduğunda ve uyku düzeni sağlamaya başladığında onu ödüllendirin.

* Konulan kuralları, sadece anne baba değil, çocukla ilişkisi bulunan herkesin göstermesini sağlayın. (Babaanne ya da Büyükbaba bu kuralların çiğnenmesine sebep olabilir)

20 Ocak 2013 Pazar

ÇOCUĞUN BİREYSEL GELİŞİMİNE NASIL KATKIDA BULUNABİLİRİM


ÇOCUĞUN BİREYSEL GELİŞİMİNE NASIL KATKIDA BULUNABİLİRİM


Genelde insanların ağzından sıkça şu kelimelerin döküldüğünü duyar ve şahit oluruz. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Çünkü ahrete iman eden insanlar çocuklarına bu dünyanın nimeti olarak bakmazlar. Onlar evlatlarının emanet olarak kendilerine verildiğini bilir ve gözlerin dehşetten fırlayacağı bir güne hazırlık yaparlar.

 Bu hazırlığı yapan anne babaların en büyük özelliği ise;
1) Birbirlerini sevmeleri. Çünkü birbirini sevmeyen anne-babalar kendilerine emanet olarak verilen çocuğu da sevemezler.

2) Birçok yönden denk olmaları. Büyüklerin de dediği gibi davul bile dengi dengine çalar. Daha evliliklerinin başında dengesizlik olan anne-babaların bu dengesizlikleri çocuğa da sirayet edebilir.

3) Sorumluluk sahibi olmaları. Sorumluluk duygusu gelişmeyen anne-babalar çocuklarının sorumluluk duygularını geliştiremezler.

Evet, bu saydığımız özellikler bir anne babada olursa, onlardan doğacak çocuklarda ruhen ve bedenen sağlıklı çocuklar olur Allah'ın izniyle. Çocuğun gelişiminde değil ki ilk yıllar, daha ana karnına düşmeden ebeveynlerin niyetleri bile çok önemlidir.

Çocuk dört yönüyle gelişim gösterir:

1) Bedensel gelişim

2) Duygusal gelişim

3) Zihinsel gelişim

4) Sosyal gelişim

Çocuk donmamış beton gibidir, üzerine ne düşse iz yapar
Yapılan araştırmalar çocuğun gelişimini kalıtım ve çevrenin etkilediğini, belirlediğini ve yönlendirdiğini göstermektedir. 

Ancak gelişim konusunda çalışan bilim adamlarının bazıları gelişimde katılımın, bazıları ise çevrenin daha etkili olduğunu savunmuşlardır. Bu konuda yapılan son çalışmalar, gelişimde yalnız çevre ya da yalnız katılım değildir.

Kalıtım, kişinin anne-babasından genler yolu ile aldığı özelliklerdir. Çevre ise çocuğun anne karnından başlayarak, insanı etkileyen tüm dış uyarıcılardır. Çocuk doğuştan getirdiği kapasiteyi, içinde yaşadığı çevrede geliştirir.

Çocuğun doğumu itibariyle en yakın çevresi, ailesidir. Bilim adamları insanın gelişiminde, çevrenin etkilerini belirlemek amacı ile öncelikle aileyi incelemişlerdir. Aile, çocuğun gelişiminde özelliklede ilk yıllarında, çok önemli bir yer tutar. Çocukların gelişimi ve büyümesi çok hızlıdır.

Ailede anne-baba, çocuğa beslenme, barınma, korunma ve öğrenmesi için imkânlar sağlar.

Anne ve baba çocuğun gelişimini nasıl sağlar?

1) Güvenli ve tutarlı bir ortam sağlayarak,

2) Çocuğa yeterince sevgi ve şefkat göstererek,

3) İhtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılayarak, çocukta güven duygusunun temelini oluştururlar. Ve bu şekilde davranmaları, çocuğun yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olur. Bu bakımdan, aile çocuğu hem geleceğe hem de iki cihan saadet ve selametine hazırlayan en etkili kurumdur.

Gerçek eğitim ailede alınan eğitimdir
Çocuğun kişiliği, öncelikle aile içinde anne-babası ile etkileşimi sonucu gelişir. Öncelikle yaradılış gayesine uygun olarak Rabbine hakkıyla kul sonrasında ise çocuğun içinde bulunduğu toplumun beklentilerine, değer yargılarına (tabi ki öncelikle Allah ve Resulünün rızasına uygun olarak) uygun, uyumlu ve özellikle de ahlak ve maneviyat sahibi bir birey olarak yetişmesinde aile önemli rol oynar.

Çocukluk döneminin ilk yılları, genellikle çocuğun öğrenmesi gereken ve ömür boyu onu etkisi altında bulunduracak davranış ve alışkanlıkların büyük bir bölümünü kazandığı dönemdir. Bazı psikologlar bu dönemde kazanılanların ömür boyunu, bazıları % 30'unu, bazıları ise % 90'ını oluşturduğunu savunur. 


Bu dönem, çocuğun devamlı olarak ailesiyle yaşadığı, aile çevresinde yaşamını sürdürdüğü devre olduğuna göre, çocuğun uyumuna yardım edecek ya da uyumsuzluğuna neden olacak birçok etkileri aile çevresinden alır.

Gerçek eğitim ailede alınan eğitimdir. Bu da sadece yanlışların düzeltilmesi, öğüt verme, nasihat etme, uyarı ve ikazlarda bulunma olarak algılanmamalıdır. Aile içinde çocuğa gereken eğitimi vermek ve topluma uyum sağlayabilecek bir şekilde yetiştirmek, ikaz ve uyarıların dışında, çocuğun doğuştan edindiği tüm özelliklerinin gelişebileceği uygun ve güvenli bir ortamı sağlamakla mümkündür.

Çocuğun aile içindeki eğitiminden gereği gibi yararlanabilmesi anne-babaların, çocuklarına karşı yönelttikleri sağlıklı tutuma bağlıdır. Anne-babaların, çocuklarına yönelttikleri tutumlarının sağlıklı olması ise büyük ölçüde onların kendi içlerinde barışık, dengeli, huzurlu ve birbirlerine karşı sevgi ve saygı göstermelerinden kaynaklanır. 

Ancak anne-babaların, çocukluklarına karşı tutumları her zaman sağlıklı olmayabilir. Önümüzde ki günlerde Allah izin verirse olumsuz anne-baba tutumlarını yazmaya çalışacağız. İtici, yetkinci, aşırı koruyucu, aşırı hoşgörülü, şımartıcı, tutarsız ve otoriter (baskıcı), olumsuz aile modellerini göreceğiz. Bugünden itibaren 3-4 hafta süreyle çocukların yaşlarına göre gelişim evrelerini göreceğiz.

Anne babalar çocuğun gelişimi için neler yapmalılar
1) Çocuğa öncelikle en güzel şekilde örnek olun.

2) Çocuğa farklı bilgi ve becerileri öğretin. Örneğin, bisiklete binmesini, sofra kurmasını, çiçek yetiştirmesini, makas kullanmasını ve bilmediği kavramları öğretin.

3) Çocuğunuza farklı öğrenme ortamları oluşturun. Örneğin; alışverişe (marketle, bakkal arasındaki farkı anlayabilmesi için) götürün,

4) Ona oyun oynama fırsatı verin. İstediği oyunu başlatmasına, sürdürmesine ve aynı zamanda yeni bir şeyler öğrenmesine fırsat tanıyın.

5) El becerilerinin gelişmesine imkân verin. Örneğin; hamurla oynamasını, makasla bir şeyler kesmesini, düğme iliklemesini, fermuarını açmasını, ayakkabılarını bağlayabilmesine imkân tanıyın fırsat verin.


17 Ocak 2013 Perşembe

ÇOCUĞUM YEMEK YEMİYOR YEMEK SEÇİYOR YEMEK YEME PROBLEMİ


ÇOCUĞUM YEMEK YEMİYOR YEMEK SEÇİYOR YEMEK YEME PROBLEMİ



Beslenme, çocukların en önemli fiziksel ihtiyaçlarındandır. Yeterli düzeyde yemek ihtiyacı karşılanmayan çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin tam olarak sağlandığı söylenemez. 

Bu nedenle, çocuklarının sağlıklı yetişmesini arzulayan ebeveynler bu konuda hassas davranırlar. Düzenli ve yeterli beslenmenin sağlanması için büyük bir çaba gösterirler. Fakat çocuklar, her zaman için beklenilen davranışları sergilemezler.

 Çocuklarda en sık görülen yeme problemleri şunlardır:

* Çocuğun özenle hazırlanan yemeklere kayıtsız kalması

* Sofra başında yetişkinlerle sürekli inatlaşması

* Gıda tüketimini sadece televizyon karşısında yapması

* Uzun süre yemeği ağzında tutması

* Yemek esnasında devamlı hareket halinde bulunması

* Yeme karşısında muhakkak bir talebinin gerçekleştirilmesi gibi

Çocuklarda yeme problemlerinin sebepleri:

İki yaş öncesine kadar çocuklar, kendilerini ve annelerini bir bütün olarak görürler. İki yaşından sonra ise artık farklı bir birey olduklarını fark ederler ve bağımsızlıklarını ilan etmeye çalışırlar. Bunun için de yeme tercihinde bulunma ilk çıkış noktasıdır. Burada kendi sınırlarını belirleme, muhatabının sınırlarını anlama çabası dikkat çeker. Yemeği yiyip yemeyeceğime ben karar veririm, ya da sadece şu kadarını yerim, şu sürede yerim, şöyle yaparken yerim şeklinde bir kontrol mekanizması çocukta gelişir. Bu durumun ebeveyn tarafından doğru anlaşılamaması, yeme problemlerine kaynaklık eden en büyük sebeptir.

1-5 yaş arası çocukta, anne-babayı taklit ederek modellemenin en yoğun yaşandığı bir dönemdir. Dolayısıyla düzenli ve dengeli beslenme alışkanlığı olmayan bir ailede yetişen çocuğun da ihtiyaçlarına yönelik bir yeme alışkanlığı edinemeyeceği aşikârdır. Bu durum ise çocuğun ileriki dönemlerine de olumsuz yönlerle yansır.

Toplum içersinde 'çocuğuna iyi bakan anne, iyi bir annedir' anlayışı yaygındır. Bunun belirtisi olarak da ele avuca gelir, toplu çocuklar gösterilir. Zayıf çocuklara sahip anneler ise çoğu zaman 'Bu çocuğa bakmıyor musun?' , 'Neden bu çocukla ilgilenmiyorsun?' şeklinde eleştirilere muhatap olurlar. Bu ise annenin çocuk üzerinde ısrarcı olup, baskı kurmasına yol açar. Anne de oluşan bu yapı, giderek artan anne - çocuk çatışması haline dönüşür.

Çocuklar ne kadar yemeli?
Bazen yetişkinler çocukların bünyelerini hesaba katmadan, çocuğun ne kadar yemesi gerektiğine karar verirler. Ve çocuk belirlenen yemeğin az bir bölümünü yemişse, büyükler çocuğun iştahının yerinde olmadığı, iyi beslenmediği hissine kapılırlar. Hâlbuki çocuk ihtiyacı kadarını zaten almıştır. Böyle düşünmeyen ebeveyn ise ısrarcı bir tutum sergilemekte, çocuğu tamamen yemekten soğutacak davranışlar gösterebilmektedir.

Bazı çocuklar genetik yapıları sebebiyle iştahlı ve fazlaca yemeğe düşkün olabilmekteler. Yaşıtlarına kıyasla daha fazla kiloya sahip olan bu çocuklara çevrenin yaklaşım biçimi, yaşanılan yeme problemini çıkmaza sokar. Bulunduğu ortamda dışlanmak ya da kötü isim yakıştırmak suretiyle duygu durumu kötüye giden çocuk, haz kaynağı olarak gördüğü yemeğe sıkça başvurur. Böylece ileriki dönemleri de etkileyecek bir yeme problemi ortaya çıkmış olur.

Eğer evde sürekli olarak bir çatışma ve huzursuzluk hali yaşanıyorsa, çocuğun iştahında ister istemez azalma görülür. Bu durumda çocuğun yeme problemi göstermesi muhtemeldir.

Yemek eksenli hayat...
Bazı aileler yemek konusunda aşırı bir titizlenme gösterirler. Hayat adeta çocuğun yemeği eksenli sürmektedir. Bu durumun çocuk tarafından fark edilmesi yeme problemlerine yol açar. Çocuk, ailesinin hassasiyetini göz önünde bulundurarak yeme konusunu yaptırım gücü haline çevirir. 'Şunu almazsanız yemem, şu olursa yerim' gibi cümleler sıklıkla dile gelir. Buna fırsat vermemek için yemeğin gerekliliği sade bir dil, düz bir ses tonuyla çocuğa aktarılmalıdır. Yemeği diğer günlük faaliyetler arasında doğal görüntüsüyle sunmalı, abartılı her türlü anlatımdan ve davranıştan sakınılmalıdır.

Sıvı tüketimini sınırlandırın!
Çocuklar yapıları gereği sıvı gıdalara eğilim gösterirler. Sıvı gıdalar ise tokluk hissi verir. Bu nedenle yemek öncesi çocukların sıvı tüketimini engellemek, yeme konusunda iştahlarını arttıracaktır.

Model olun
Çocuğun dengeli ve düzenli bir yeme alışkanlığı kazanmasını isteniyorsa, öncelikle ebeveynin bu konuda çocuğa örnek olması gerekmektedir. Meyve, sebze ağırlıklı beslenme yerine çoğunlukla hazır gıdaları tercih eden bir aile, çocuktan sağlıklı yiyeceklere düşkün olmasını bekleyemez. Bu nedenle aile gerekirse kendi yemek tarzına çeki-düzen vermeli ve çocuğun gelişimine olumlu katkılar sağlayacak besinleri sıklıkla sofrada bulundurmalıdır.

Çocuğa yeme konusunda model olma sadece yemeğin içeriğiyle alakalı değildir. Nasıl yenilmesi gerektiği de çok küçük yaşlardan itibaren model olmak suretiyle kazandırılabilir. Maalesef çocuklarının yemesi konusunda zorluk yaşayan anneler genelde televizyonun oyalayıcı etkisinden faydalanıyorlar. Hâlbuki bu esnada çocuk hem yediğinden bir şey anlamıyor hem de gelişmesi gereken motor kasları zayıf kalıyor. 

Sohbet havasında geçen, ailenin bir arada bulunduğu ve kendi yemeğini kendisinin yemesine izin verildiği bir sofrada çocuk yemeğe daha olumlu bakacaktır. Böylece yaşanılması muhtemel sorunlar en aza inecektir.

Doktor kontrolünü ihmal etmeyin
Unutulmamalıdır ki, çocuğun sağlığıyla alakalı en doğru bilgileri çocuk doktoru verebilir. Çocuğun gelişim öyküsüne vakıf doktor, sağlık açısından hiçbir problem olmadığını söylüyorsa, annenin gereksiz endişe ve kaygı duymasına gerek yoktur. Aksi halde doktor zaten ek olarak nelerin verilmesi gerektiğine işaret edecektir. Bu kontrollerin devamlılığı, beslenme konusunda anne-çocuk ilişkisinin çatışmaya dönüşmeden daha yumuşak bir zeminde sürmesini sağlayacaktır.

Beslenme problemlerine çözümler
Yemek yeme alışkanlığı küçük yaşlarda elde edilir. Gelişimsel bir yapıya sahip olduğundan çocuğun duygu durumu, motor gelişimi, insanlarla iletişimi gibi pek çok duruma etki eder. Tüm bunların sağlam bir zeminde inşa edilebilmesi için beslenme problemlerinin ortaya çıkmasına müsaade edilmemelidir. Çıktığı takdirde ise, problemin sebebine uygun bir çözüme başvurulmalıdır.

Çocuğun acıkmasına izin verin:
 Yemek yemek için öncelikle acıkmak gerekir. Fakat ebeveynin (özellikle annelerin) sıklıkla müdahalesi sonucu, çocuklar bu duyguyu yeterince bilemezler. Dolayısıyla hazırlanan yemeklere istenilen iştahı göstermezler. Bu ise anneler tarafından 'çocuğum yemiyor' şeklinde yorumlanır.

Öncelikle çocuğun acıkmasına olanak tanınmalıdır. Genellikle anneler bu duruma 'benim çocuğum acıkmıyor ki' şeklinde itiraz ederler. Elbette çocuk acıkır. Sadece bu anı sabırla beklemek gerekir. Böylece acıkmış bir halde yemek yiyen çocuk yemekten haz alacak, 'yemiyor' şeklinde yapılan şikâyetlere son vermiş olacaktır.

Israrcı olmayın!
Yemek yeme hususunda (sebebi ne olursa olsun) ısrarcı bir tutum sergilemek anne - çocuk çatışmasını tetikler. Bir zaman sonra inatlaşmaya dönüşen bu hal, anne ve çocuğun yıpranmasından başka bir sonuç vermez. Israrcı olmak yerine, açıklayıcı olmak daha olumlu sonuçlar almamızı sağlar. Eğer çocuk yemek istemiyorsa, bir dahaki öğüne kadar hiçbir şey yiyemeyeceğini vurgulamak yeterli olacaktır. Tabi bu açıklamanın ardından tutarlı bir uygulama süreci anne tarafından gösterilmelidir.


Okul öncesi dönem olarak da adlandırılan 4-5 yaş, evde kazanılan doğru beslenme alışkanlıklarının yerleştiği ve okul dönemindeki yeme davranışlarının da şekillendiği süreç olması açısından önemli.

 Bu sürecin hatta yetişkin birer birey haline gelindiğinde oluşabilecek sağlık sorunlarıyla bile ilinti olduğunu belirten Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Ayça Ilıca Murat, bu dönemde doğru beslenme alışkanlıkları kazanma konusunda anne, baba ve aile büyüklerinin önemli birer örnek teşkil ettiğini vurguladı, süreç hakkında şu bilgileri verdi:

"Bu yaş grubundaki çocukların günlük olarak her besin grubundan tüketmesi sağlanmalıdır. Bu besin grupları süt ve süt ürünleri, et grubu, sebze–meyve grubu, yağ grubu ve tahıllardan oluşmaktadır. Yapılan fiziksel aktivite göz önünde bulundurularak çocukların  günlük beslenme düzeni ayarlanmalıdır. Bu  dönemde özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta kahvaltı yapma alışkanlığının oluşturulmasıdır. 1-2 dilim peynir çeşitleri, tam tahıllı ekmek, zeytin, pekmez-bal, süt, haftada 2-3 kere yumurta veya omlet, taze meyve, evde yapılmış kuru meyveli kek veya  börek çocukların kahvaltılarında olabilecek gıdalardır.

TEMEL GIDALARIN YETERLİ MİKTARDA ALINMASI ÖNEMLİ
Bu yaş grubu çocukların oldukça aktif oldukları ve gelişimlerinin en yüksek düzeyde seyretti düşünülerek gereksinimleri karşılayacak hem besleyici değeri yüksek hem de çocukların severek tüketebileceği gıdalarla beslenmesi gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi her öğün kendi içerisinde yeterli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içermelidir. Mutlaka kahvaltı arkasına ara öğün, öğle yemeği,  bunu takip eden 1 veya 2 küçük ara öğün ve akşam yemeği okul çocuğunun gereksinimlerini karşılayacak yemek sistemidir. Özellikle çocukların ana öğünlerde temel besin grubumuz olan ekmek ve ekmek türevi olan çorba–pilav–makarna gibi gıdalar, et/ tavuk haftada en az 1 gün balık ve mevsiminde olan herhangi bir sebze yemeği, bunun yanında oldukça önemli kalsiyum kaynakları olan süt ve yoğurt hem ana öğünlerde hem de ara öğünlerde  tükettirilmelidir.

HÜCRE YENİLENMESİ İÇİN PROTEİN
Büyüme ve gelişme sırasında vücutta meydana gelen bir çok mekanizmada proteinlere önemli görevler düşer. Eğer vücudumuz protein alamazsa vücut hücreleri yenilenemez. Bu durumda büyüme yetersiz kalır. Vücut için temel protein kaynakların yiyeceklerimizden sağlanır.

Proteinler bitkisel ve hayvansal kaynaklar olmak üzere iki kaynaktan elde edilir. Hayvansal kaynaklar yumurta, et, tavuk, balık, deniz ürünleri, süt,y oğurt gibi kaynaklardır. Proteinlerin bitkisel kaynakları ise kurufasuyle, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller ve tahıl ürünleridir. Tabii bunların dışında hayatın başlangıcında aldığımız en değerli protein kaynağı anne sütüdür. Hayvansal kaynaklı proteinlerin biyoyararlılığı yüksektir. Yani vücudumuz bu proteinlerden daha çok yararlanır. Bitkisel kaynaklı proteinlerin vücut tarafından kullanımı ise daha düşüktür. Hayvansal besinlerin içinde proteinin vucüt tarafından en iyi kullanıldığı gıdalar anne sütü ve yumurtadır. Her ikisinde de bulunan proteinlerin neredeyse tamamı vücudumuz tarafından kullanılır. Bu yüzden yumurta ve anne sütündeki proteinler “örnek protein ” olarak adlandırılırlar.

Çocuklarda büyümenin devam etmesi sebebiyle protein gereksinimi fazladır. Her yaş grubu için protein gereksinimi farklıdır. Alınan protein kaynaklarının vücudun kolay kullanabileceği kaynaklardan olması gerekir. Bu nedenle bitkisel kaynaklı proteinlerle beraber hayvansal kaynaklı proteinler de beslenmede kullanılmalıdır. Proteinin eksik alınması çocuklarda büyümeyi ve zihinsel gelişimi etkileyebilir.Büyüme-gelişme sorunları oluşabilir. Ayrıca proteinin vücutta bir çok önemli reaksiyonda yer aldığını düşünürsek bu reaksiyonlarda da aksamalar gerçekleşebilir.

AİLENİN BESLENME ALIŞKANLIKLARINI ÖRNEK ALIR
Çocuklar genellikle renkli yiyecekleri severler. Bu nedenle özellikle et yedirmekte zorlanıyorsanız köftesini sebzelerle karışık pişirebilirsiniz veya tabağını renkli biberlerle, havuçla süsleyebilirisiniz. Ancak çocuklar çoğu zaman ailenin beslenme alışkanlıklarını örnek alırlar. Örneğin akşam yemeği için çocuğunuza etli bezelye gibi yemekler yapıyor ama siz bu yemeği sevmediğinizi söylüyorsanız O da yemeyecektir. Bu yüzden özellikle yemek seçen çocuğunuzla beraber sofraya oturmaya ve aynı yemekten yemeye özen göstermelisiniz.

Proteinli gıdaların yapısı yüksek ısıda bozulur. Bu nedenle yüksek ateşe maruz kalmaması ve kavrulmaması gerekir. Orta veya kısık ateşte pişirilmesi daha doğru pişirme teknikleridir. Ayrıca et, tavuk gibi gıdaların yağda kızartılması durumunda zararlı bazı kimyasal maddeler oluşur. Bu maddeler özellikle kanserin öncü maddelerini oluşturabilir. Bu nedenle et, tavuk gibi gıdaları kızartmak yerine haşlama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilebilir. Balıklar buğulama yapılabilir veya fırında pişirilebilir. Yumurta haşlanırken de rafadan değil tam olarak haşlanmalıdır.Böyle pişirilirse proteinin vücut tarafından kullanımı daha fazla olur.

ÇOCUK ABUR CUBURLA KARNINI ŞİŞİRMEMELİ
Bu yaş grubunda anneleri en çok üzen ve telaşlandıran konulardan bir tanesi çocuklarının iştahsız olup yemek yememeleridir. Çocuğumu doyuramıyorum, aç kalıyor düşüncesiyle ne yapacaklarını şaşıran anneler, doğru sandıkları bir çok yanlış yaparak yemek yemeği, ya çocukları için işkence haline getirirler ya da kendileri için büyük bir tehdit unsuru oluştururlar. Çocuklarda iştahı etkileyen en büyük etkenlerden birisi öğün aralarında abur-cuburla karnını doyurmalarıdır. Buna bağlı olarak doygunluk hisseden çocuk ana öğünlerde yemek yemeği reddedecektir. Oyalamak için ana yemek öncesi çocuğunuzun eline tutuşturduğunuz bir gofret veya bir dilim kek onu tıkayacak ve sofrada yiyecekleri reddetmesine neden olacaktır. Bu tip durumlarda çocuğun sofra düzenine alışık olması çok önemlidir.

Çocuğunuz bir yaşına geldiğinde artık aile sofranıza oturur hale gelmeli ve yemek zamanının aile ile bir araya gelinen, herkesin yemek yediği eğlenceli bir vakit olduğunu öğrenmelidir. Bunun yanı sıra çocuğunuz gereksinimlerini karşılayacak küçük ara kahvaltılar ya da meyveler, kahvaltı ile öğle yemeği arasında, öğle yemeği ile akşam yemeği arasında verilebilir ancak bu ara öğünler iştahı kapatacak miktarda ve ana öğün saatine çok yakın olmamalıdır. Ayrıca yemek tabaklarının çocuğunuzun ilgisini çekecek tarzda renkli ve eğlenceli olması, tabağına yiyebileceği kadar yemek konması çocuğunuzun çok daha istekli yemek yemesini sağlayacaktır. Bunların dışında çocuğunuzla beraber alışveriş yapmanız, sofra hazırlanırken yardım istemeniz hatta onun da yemek hazırlanmasında katkıda bunmasına fırsat tanımanız çocuğunuzun yemek yeme isteğini artırıcı yönde olumlu etkiler oluşturacaktır.

YEMESİ İÇİN ISRARCI OLMAYIN
Yemek öncesi çocuğunuzun hem temizlik hem de kendisini daha zinde hissetmesi için elini yüzünü yıkaması faydalı olacaktır. Çocuğunuz çok yorgun ve uykusuzsa yemek yemesi konusunda ısrarcı olmayın. Çocuğunuzun yemeği reddetmesindeki diğer en önemli etken ise aynı biz yetişkinlerde olduğu gibi iştahsız olmasıdır. Özellikle hasta ve ateşi yükselmişse, diş çıkartıyorsa, yorgun ya da uykusuzsa, alışmış olduğu düzen değişmişse çocuğun iştahında azalma gözlenebilir. Bu dönemde de telaşlanmadan hacmi küçük ama içeriği çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayacak, normalde de yemekten hoşlandığı yiyecekleri görsel açıdan da ona hitap edecek eğlenceli tabak süslemesiyle yine ısrarcı olmadan yemesini sağlayabilirsiniz.

OBEZİTEYE KARŞI DİKKATLİ OLMALISINIZ
Tüm bunlara rağmen çocuğunuzda kilo kaybı gözlemliyorsanız, yemek yemeği şiddetle reddediyor ve yediklerini çıkartıyorsa mutlaka vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanız faydalı olacaktır. Sağlıksız beslenen çocuklarda görülebilecek en büyük sağlık sorunu çağımızın hastalığı obezite ve obezitenin yol açtığı genç yaşta oluşabilecek kalp damar hastalığı, diyabet, tansiyon, böbrek fonksiyonlarında bozukluk, mide rahatsızlıkları, demir eksikliği ve bu eksikliğin neden olabileceği bir çok hastalık görülebilir. Bunun yanı sıra yetersiz beslenme sonucu gelişim bozuklukları ve konsantrasyon problemleriylede sıklıkla karşılaşılmaktadır."


Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Bluehost Coupons